Hafıza Patlaması

Asım Akansoy

1950  Enosis oylamasının okullarda kutlanması kararı üzerine başlayan kriz, üzerinde ciddiyetle durmamız gereken bir konu. Ancak birkaç adım geriye gidelim önce.

Bundan bir süre önce, KTÖS tarafından hazırlanan yeni yıl ajandaları büyük bir sorun galine getirilmiş hep bir ağızdan, “zamanı değildi”, “gereksiz tahrik”, “dengesiz”, “bu iş sendikalara mı kaldı” gibi vurgularla konuyu ele alanlar olmuş, hatta UBP DP Hükümeti, eğitim sendikalarını cezalandırarak profesyonel eleman sayılarını azaltma girişiminde bulunarak meclise yasa tasarısı sunmuştu. Kimilerine göre “dün dünde kalır”dı ve “geçmişin sorgulanması zamanı değil”di…Bir Bağımsız Milletvekili de yüksek tonda TMT’yi sorgulatmam diye, medyada kısa süreli boy vererek, konuların kapatılmasını sağlamaya çalışmıştı.

Ajandada yer alan bilgilerin her biri tarihsel birer gerçekti oysa. Ve her biri doğruydu, bilimsel anlamda belgeleriyle kanıtlanmış olan doğrulardı bunlar… Ancak özellikle toplumun sağ kesimleri her ne olursa olsun bunu konuşmak istemiyordu. Kendimce Ajandanın eksikleri olduğunu vurgulamıştım ki, Sendika Genel Sekreteri de haklı olarak, “eksik var yanlış yok” şeklinde bir açıklamada bulunmuştu.

Belli bir süreden beri, dünyada çatışmanın, şiddetin olduğu alanlarda yapılması gerekenin, olayların üstünü örtmek ve yeni bir sayfa açmak değil, “geçmişle hesaplaşmak” olduğunu ortaya koyan bilimsel makale ve kitaplar yayınlanıyor. Ciddi uygulamalarla karşılaşıyoruz. Bir kısım siyasetçi ve aydın da bu konuya dikkat çekerek, Barış kültürünün ne denli önemli olduğunun altını ısrarla çiziyor. Barış kültürü günün sonunda inşa edilmesi gerek bir uygulamadır. Projelendirilmesi, üzerinde dikkatle çalışılması gereken bir konudur.

Geçmişte büyük yaralar almış her iki toplumun, bu tarihi gerçeklerle yüzleşmeden, yeni bir adım atabilmesinin zorlukları olduğunu da dile getiren yazılar yazdık. Eğitimin önemini belirten ve altını inatla çizen yazılar yazdık.

Henüz daha Muratağa Sandallar katliamını bilmeyen, sorumluluk üstlenmeyen, sorumluları cezalandırılmayan bir toplumla karşı karşıya olduğumuz yeterince sorun değil mi? Ya da geçmişinde kendi Camilerini bombalayan bir örgütü barındıran toplum olmak yeterince sorun değil mi? Peki tüm bunların insan hafızası tarafından silineceğine ve yeni bir yol açılacağına mı inanıyoruz? Böyle bir şey nasıl olur?

Bugün uygar toplumlar kırk elli yıl öncenin dosyalarını, “hesaplaşmak üzere” yeniden açıyorlar…Çünkü artık dönem değişti, artık geçmişin manipülasyonu üzerine kurulu bir tarih anlayışını bireyler reddediyor. Rum iyi Türk kötü veya Türk haklı Rum haksız… yoktur artık böyle bir şey… Genelleştirmeler dönemi bitti. Soru var artık…Örneğin, Bayraktar ve Ömerge Camilerini kim bombaladı ? Nasıl oldu, kim yaptı? Neden yaptı ? Cezalandırılmayacak mı yapanlar ? Bilinmeyecek mi? Değerlendirilmeyecek mi?

Aynı şekilde Muratağa’daki katliamın failleri kimdir? Hayattalar mı? Cezalandırılmaları gerekir, ne yapıldı? Sadece savaşta bu tür şeyler olur diye geçiştirilecek tarihi olgular değil bunlar…

İnsanlar ölüyor gidiyor, nesiller değişiyor, temiz sayfalar açılıyor gibi naif yorumların çok tehlikeli olduğunu kaç kez yazdık söyledik.

Hafıza devreder.

Yeni beyaz bir sayfa ancak “hesaplaşma” sonucu açılabilir. Bu durum bireysel ya da grupsal ilişkiler için de geçerli bir konudur. Yani “aha bakın bir çizgi çekiyorum” diyebilirsiniz. Anlamı olmaz… Çünkü insan geçmişi ile ilişki içerisindedir. Ve bu ilişki üzerinden bugünü yaşayıp yarını öngörür. Dün yoksa, bugün ve yarın zaten olmaz.

Günlük dar siyasi kalıplar dışına çıkmanın zamanı çoktan geldi… Yaşadıklarımız buna işaret ediyor.

Bugünün koşullarında her iki taraf arasındaki statü sorunu ya da kavgası, bahsettiğimiz çalışmaların yapılmasına engel gibidir… Gibidir diyorum çünkü bu bir abartı da olabilir. Dolayısıyla müzakere masasındaki sürece paralel, barış kültürü için ve “geçmişle yüzleşme” ve “hakikat komisyonları” konusunda BM’nin “sorumluluğu” altında çalışma başlatılmalıdır. Evet bilimsel, dikkatli ve adım adım. Ama yapılmalıdır. Mutlaka paralel bir süreç bağlamında başlamalıdır. Liderler bunu talep etmeli. En azından Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı, bu yönde girişim başlatmalı, talep etmelidir.

Ve eğitim konusu… Her iki eğitim sistemi mutlaka elden geçirilmelidir. Bunu da uluslararası bağımsız kurumlar yapmalıdır. Vardır böyle uzman kuruluşlar… Ve bu komite en üst düzeyde adım adım çalışmalıdır. Gençlere sahip çıkmalıyız. Gençleriz zehirlenmesine asla izin vermemeliyiz.

Son olarak şunu ifade etmek isterim… Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı’nın Enosis oylaması kutlama kararı konusundaki yüksek tepkisini anlıyor ve hak veriyorum. Elbette bu tepki, her şeye rağmen müzakere masasını dağıtılmamalı. Ancak Sn. Anastasiades, çözüm konusunda daha ciddi ve daha sorumlu davranmalıdır. Sonuna kadar zorlanmalı…Bu yönde sağduyulu ve aktif bir siyasete ihtiyacımız var.

*             *             *            

Ancak, barış siyasetinde yeterli toplumsallaşmanın yaratılamamış olması kanımca bir diğer büyük eksikliktir. Oysa gün, işi gücü bırakıp barışa yoğunlaşma günüdür.