GÜZEL HABERİ GETİREMEDİK FİKRET

Neşe Yaşın

Altı yıl olmuş Fikret Demirağ’ı yitireli. Bu ölüm yıldönümünde ona barışa dair sevinçli bir haberle gitmek isterdik ama mümkün olmadı. Bu yazıyı gazeteye gönderdikten sonra her zamanki gibi mezar ziyaretine, ardından da Çatoz’daki heykel açılışı ve şiir dinletisine gideceğim… Siz bu yazıyı okurken de şiir otobüsüyle Lefke yollarında olacağız.

Sabah Fidel’in de ölü ozanları selamlamaya, Fikret’in karıştığı yıldızlara gittiğini öğrendik. Adios Capitain! Hayat ve mücadele sürüyor.

Kıbrıslı Rum ikizim Chara Savidou’nun sergisi açıldı geçen gün. Niyazi Kızılyürek yaptı açılışı. Dünyanın bugünkü sersemlemiş hali karşısında sanatçıların rolünün öneminden söz etti.

Chara sergisindeki kolajları için materyali doğadan alıyor. Hor kullandığımız, dengesini bozduğumuz, kar hırsıyla o güzel uyumunu tehdit ettiğimiz doğadan…

Sergiye esinini ve materyalini  veren ’Sarkopotirio to akanthodes “  adlı dikenli bitki   ile ilgili efsanede Savaş tanrısı Mars, Adonis’i kovalarken aşk tanrısı Afrodit ölümsüz aşkını kurtarmaya koşar ve bu dikene basınca ona kutsal kanının rengini verir.

Yaşadığımız bu zor ve kritik günlerde aşkın savaşa galip gelmesi ve sanat eserlerine konu olmasını hiç bitmeyen umutların bir simgesi olarak da görebiliriz.

Pazartesi 19.30’da (Kuzey saati ile 20.30) Chara’nın kolajlarının içinde yer aldığı Heterotopia yayınları tarafından basılan  “Rose Falling Into Night” adlı İngilizce kitabımım tanıtımı yapılacak serginin sürmekte olduğu Gloria Gallery’de. İngilizce, Türkçe, Rumca şiirler okuyacağız. Gelmek isteyenleri Kuzey saati ile 20.00’de  Elefteria Meydanı’nın yakınındaki postanenin önünden alacağız. Umudu yeşertmek için bize katılın!

Altı yıl önce Fikret’in ölümünün hemen ardından aşağıdaki konuşmayı yapmıştım:
“Sevgili Fikret,
Senin gidişin şiire dair bir gitmedir. Şiir göklerinden kayması gibi bir yıldızın… Ölü ozanlar arasına karıştın geçen gece. O çok sevdiğin bazılarının safına geçtin. Bu hem beklenmedik hem de erken bir gidiş. Üzgünüz… Çok üzgünüz. Kara haberi getiren kuşlarla ağlaştık. Zaman acıyla inledi bir an. Ölümün tırpanı yeniden galip geldi. Sen böyle bizi bırakıp giderken bellekte sana dair kayıtlar canlandı. Artık fiziksel varlığınla buralarda olmayacaksın. Sensiz nasıl olacak bilemiyorum. Çok büyük bir eksilme hissettim ben. Yeryüzü bahçemizden görkemli bir ağacın devrilişi gibiydi bu… Uzakta bile olsan, orada olduğunu; her şeyi izlediğini bilirdik Sessiz huzurunu yaşardık varlığının.

Birden fark ettim ki biz şairler bir aileyiz. Birbirimizin en yakınları, en derinden anlayanıyız. Pek çok başsağlığı telefonu ve mesajı aldım dün. Ailemden biri ölmüş gibiydi. Yerimde duramadım. Benimle aynı duyguları hissedenlere sarılıp ağlamak istedim. Yas evinde olmalı ailesinden birini yitirenler. Vedalaşabilmeli gidenle… Burası şiirin yas evi bugün.

Aslında birbirimizi teselli etmek, senin gidişinle oluşan boşluğu doldurmak için toplandık burada.
Bize büyük bir miras bıraktın. Harcandıkça çoğalan bir miras bu… Başkalarıyla paylaşıldıkça , başkalarına verildikçe değeri daha da artan bir miras.

Son yıllarda sessizce hazırlanır gibiydin bu gidişe. Sonsuzluğa bırakacağın mirası düzenliyordun.
Şiir sonsuzluğa bırakılmış bir sözdür ve ölümü ancak o yenebilir. Bunu biliyordun.
O gelip seni aramızdan almış olabilir ama sen kazandın. Ölümü yendin.

Burada aslında senin ölümü yenişini kutluyoruz. Şiirlere dönüşüp yaşamaya devam etmeni kutluyoruz.
Yine de burada ol, bu gidiş çok daha geç olsun isterdik. O yüzden kederliyiz, göz yaşlarımız bunun için.
Sana veda etmeli, senin fiziksel varlığının olmadığı bir dünyaya alışmalıyız. Ama hepsi bu değil. Bu şehir bir şairini yitirdi. Bu ada şarkısını söyleyen bir sesi yitirdi.

Şair özlediği barışa kavuşamadan gitti. Bu sokaklar onun sesini daha fazla işitmeli.
Bir şehir şairini toprağına aldığında o şehir şair olur ve o şair şehir olur. O yüzden Lefkoşa senin anınla yücelebilmeli. Senin onu tutkuyla sevmiş kalbin bu şehirde hatırlanmalı.
Bunlar için uğraşmak bize düşer. Bize varlığınla verdiğin her şeye karşılık giderken sana olan borcumuz bu.
Hoşça kal Fikret. Seni şiire gömüyoruz. Hep yaşayasın diye.”
Kıbrıslılığın şairi hep yaşayacak. Barış içinde bir geleceğin özlemi gibi...