Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın “öç alma yetkisi” mi var?

Aslı Murat

Mevzu bahis kadına yönelik eril şiddet olduğu zaman, genellikle şiddet uygulayıcısının eş, eski eş, sevgili veya daha geniş anlamda ev içindeki bir kişi olduğunu görüyoruz. Ama her daim öyle olmasına gerek yok. Özellikle mobbing ve cam tavan uygulaması gibi meseleler, kadınların iş dünyasında maruz kaldıkları şiddet ve ayrımcılık türleridir. Tabi ki söz konusu durumlarda da, klasik manada sıralanabilecek fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet de bir arada gerçekleşebilir.

Sizinle paylaşmak istediğim konu, ataerkil sistemin en önemli bacaklarından birini teşkil eden militarizmin askerlik kurumu bünyesinde yaşanan bir olay. Bugüne kadar çoğunlukla, ordu içerisinde zorunlu askerliğin yarattığı hak ihlâllerinden bahsedildi. Ki gerek GKK’da gerekse KTBK içerisinde ortaya çıktığı iddia edilen şiddet vakaları gündemimize geldi. Hatta KTBK’daki disiplin koğuşunda (disko) uğradığı işkence sonucunda hayatını kaybeden Uğur Kantar’ı hatırlayanlarınız olacaktır. Kısacası “vatanın korunması ve güvenliği” şiarıyla yola çıkan bir kurumda, bu tip vakaların yaşanması, hakikatin çok daha başka bir kılıkta olduğunu kanıtlıyor!

***

Anti-militarist mücadele yürütülenler, militarizmin askerlik kurumu ile sınırlı olmadığını, toplumsal algıyı da şekillendirdiğini söyler. Bu doğrultuda; mantıksız olsa bile sorgulanamaz emir – komuta zinciri, tek tipleştirilmiş zihinler - bedenler, şiddetin ve ölümün meşrulaştırılması gibi pek çok husus sayılabilir. İşte bizim örneğimizde de bunun vücut bulmuş hâli yaşandı. 2008’den beri GKK içerisinde psikolog görevinde bulunan V. G., 2016 yılında yasanın kendisine verdiği yetkiler çerçevesinde işini yaptığı esnada, yine aynı yerde subay olarak çalışan M. E. tarafından fiziksel şiddete, tacize ve hakarete maruz kaldı. V. G.’nin yaşadığı yorucu ve yıpratıcı süreç de o zaman başladı.

Tabi ki bunun hukuk önünde çözülmesi gereken bir mevzu olduğunun bilincinde hareket ettiği için polise ve ardından Mahkeme’ye başvurdu.  Başka bir yazının konusu olmakla birlikte, asker içinde ama az önce aktardığım örnekte de yaşandığı gibi, aslında mesleki açıdan askerlik ile alakası olmayan fiillerin Askeri Mahkeme tarafından ele alınıp ceza verilmesi kanımca doğru değildir. Bu gibi olayların, sivil mahkemenin görev alanına girmesi gerekir.

***

 M. E. aleyhine yürütülen ceza yargılaması ve hukuk davası sürecinde (ki 2016’dan 2020 yılına kadar geçen zamanda), şikayetçi sürekli olarak iş sözleşmesinin fesh edileceği - yenilenmeyeceği yönünde tehdit ve tacize maruz kaldı. Eril şiddetin kullandığı tüm taktikler tek tek sıralandı. Kendisinden şikayetini geri çekmesi ve konunun kapatılması istendi. Netice itibariyle sanık mahkûm oldu ve 45 günlük hapis cezasına çarptırıldı. Ardından açılan tazminat davası da bu yıl içinde sonuçlanarak M. E.  V. G’ye tazminat ödendi. Bu para, Lefkoşa Türk Belediyesi Kadın Sığınmaevi’ne bağışlandı.

Söz konusu kararın verilmesinden yaklaşık iki hafta sonra, V. G.’nin uzun yıllardır görev yaptığı yer, keyfi bir şekilde değiştirildi ve tabiri caizse sürüldü. Kendisine buna dair elle tutulur bir açıklama ve gerekçe sunulmadı.

***

İşin özü, şiddete maruz kalan ve hakkını aramak isteyen bir kadın, yaşadığı her türlü engelleme ve zorluğa - zorbalığa rağmen yürüttüğü hukuk mücadelesini kazanmış olmasına rağmen bir nevi cezalandırıldı. Önceden de belirttiğim gibi, aktarılan bu olay militer – eril şiddetin tezahürlerinden sadece biri. Eminim ki bu satırları okuyanların bilgisinde olup açığa çıkmamış birçok mağduriyet hikâyesi vardır. Ama malesef dokunulmaz olarak gördüğümüz, zaman zaman susup kabullendiğimiz ve tanıklığımıza rağmen göz yumduğumuz pek çok hak ihlâli, katmerlenerek bir sonrakinin yaşanmasına zemin yaratıyor. Bu sebeple bıkıp usanmadan sivilleşmenin; demokrasi ve insan haklarının en temel bileşenlerini teşkil ettiğini vurgulamalıyız. Özellikle bizim gibi, askeri ve polis güçlerinin idaresinin sivil yönetime bağlı olmadığı bir yerde, bu yönde yürütülecek bir mücadele hayati bir öneme sahip.  Sadece idareyi değil, aynı zamanda Askeri Mahkemelerin işlevi ile uygulamalarını ve askerliğe ilişkin yasal düzenlemeleri de yeniden ele almak gerekiyor.