Güney’le Kuzey arasında ezilmek

Sami Özuslu

 

Türkiye’de perakendecilik alanında faaliyet gösteren bazı sivil toplum örgütleri ve firmaların dün Cratos Otel’de düzenlediği konferansta enteresan mesajlar vardı.
Kıbrıs Türk Marketler ve Süpermarketler Birliği’nin de katkı koyduğu konferansın bir oturumunda, Türkiye’den gelen sivil toplum örgütü temsilcileri “Tüketiciler neden Güney Kıbrıs’a gidiyor” konusuna değinirken, Kıbrıs’ta konfeksiyon alanında faaliyet gösteren bir girişimci söz aldı ve özetle şu tespitleri yaptı:
“Burada her şey çok pahalı… Hem Türkiye ile hem Güney Kıbrıs ile rekabet edemiyoruz. Biz burada eziliyoruz!”
Kısa ve öz…
**
Birçok sektörde vaziyet bu…
Türkiye’nin maliyetleri, ürün çeşitliliği, büyük pazarıyla, Güney Kıbrıs’ın da kalitesi ve hizmet düzeyiyle rekabet etmek kolay değil.
Konferansın bu kısmında konu uzun uzadıya tartışıldı. Türkiye’den gelen konuklar buradaki ‘özel’ koşulları anlamakta epey zorluk çektiler. Liberal ekonomik kuralları hatırlattılar, “yasaklama ile olmaz” dediler. KKTC’ye gelen ürünlerin ‘ihracat’ sayılıp sayılmadığını sordular. Hatta ‘espri’ de olsa, bir konuşmacı lafı “Kıbrıslılar tembeldir” konusuna getirdi.
**
Türkiye-KKTC ilişkilerinin Ankara’dan ya da İstanbul’dan bakıldığında nasıl algılandığını anlatan bir anekdottu aslında dünkü konferansta tartışılan bu konu…
Kıbrıs uzaktan farklı görünüyor.
Sadece ticaret alanında faaliyet gösterenler değil, her alanda durum böyle…
En fenası, KKTC’ye yön veren siyasilerin ve bürokrasinin Kıbrıs’ı yanlış görmesi, yanlış algılaması…
Bu ne zaman gündeme getirilse kimileri “anavatan-yavruvatan” edebiyatına sarılır.
Oysa konu çok basittir.
Sizi doğru algılamayan bir insanla, bir kurumla doğru sonuca varamazsınız.
Panzehiri kendinizi anlatmaktır.
“Yanlış biliyorsunuz baylar” diyebilmektir.
El-pençe-divan pozisyonu dışına çıkabilmektir.
Dünkü konferansa Kıbrıs’tan katılan market ve süpermarket yöneticileri yanlış algılamanın altını çizip, doğrusunu anlatmaya çalıştılar.
**
Kuşkusuz dünkü konferansın temel amacı bu değildi.
Ancak vesile oldu, TC-KKTC arasındaki ticaret de kısmen sorgulanmış oldu.
Maliye Bakanı Ersin Tatar açılışta konuşup plaketini de alıp gitti, dolayısıyla bu konuyla ilgili tartışmaları dinleyemedi.
Keşke dinleyebilseydi…
Zira gidişat tamam değil.
Hükümetin ve ‘hükümet ortağı’ TC Yardım Heyeti’nin ‘haksız rekabet’ konusuna daha fazla kulak tıkaması, bu ülkede iş ve yatırım iklimini yok etmeye devam edecek.
Muhalefetin, ekonomi uzmanlarının, basının uyarılarını kulak arkası edenler, sektör temsilcilerinin sesine kulak verir belki…
Acaba?