Güney Mesarya’da “Yazıyor, yazıyor.”

Cenk Mutluyakalı

Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir” der Tolstoy.

Sistem ve organizasyon başarıyı getirir, kurumlar önemlidir, takım çalışması kazandırır; yine de insandır farkı yaratan, tutkusuyla, bilgisiyle, adanmışlığıyla, iddiasıyla, aşkıyla, insan…
Tek bir insan güzelleştirir bazen…
Tıpkı kirlettiği, çirkinleştirdiği, batırdığı gibi…

***

Beyarmudu’nun “yolcusu” sanatçı, özel yetenek İzel Seylani oldu. Kasabaya bir “yabancı” geldi ve ortaya sanat çıktı, tiyatro çıktı, kültür ve üretim çıktı.
 

Tam da o gece…
Hani eskisinden devşirme yeni hükümete “güven oyu” verilmeyeceği açıklanan saatlerde biz Güney Mesarya Halk Tiyatrosu’nun yeni oyunu “Kartal Yuvası”nı izlemeye gitmiştik. O gece Osmanlı İdaresi’nde ada (!)

 

Güney Mesarya Sosyal Tesisleri’nde üç yüzden fazla seyirci vardı ve girişteki kız, “bilet kalmadı” demişti. Neyse ki, bir başka özel yetenek Hatice Tezcan’ın kontenjanından salona girebildik!

Beyarmudu ve çevre köylerden gelenler salonu doldurdu. Yaşlı genç, kadın erkek, çoluk çocuk onca insanı o salona çekmek başlıbaşına muhteşem bir hikaye aslında…

 

Düşünsenize kasabanın tamamı o gece tiyatro izliyor.

***

Kalabalıktı sahne… Oyuncuların tümü amatör, oyun da gelensel olunca bir saat boyunca eğlendik, gülümsedik, siyasi kaosu ve demokrasi utancını unuttuk.
 

Yetenekli bizim insanlarımız… Yaratıcı, esprili, tutkulu… Ne güzel bir geceydi, ne içten oynadılar. Tümü heyecanlı ve doğal…
 

Bir isim vardı, başrol gibi oynadı, Hasan Önsoy, ayrıca not düşmek istedim. Hem çok yetenekli ve başarılı, hem de sempatik… Tam da ortaoyuncusu tadında, doğaçlamaları ve enerjisiyle iz bıraktı. Kimi profesyonel oyuncuları dahi kıskandıracak bir performans koydu ortaya….
 

Bir de Barış!
Elinde gazete, “yazıyor yazıyor” diye sahneye giren, adı kadar güzel çocuk. Umarım bu alanda eğitim yapar, büyük oyunlarda izleriz onu…

Bir gün “yazıyor yazıyor” diye, adaya, adını haykırır.