Güney Afrika İsrail’e karşı

Latif Aran

Ekim ayından itibaren Gazze’ye yapılan ve halen devam etmekte olan İsrail saldırılarına karşı dünya kamuoyunda yükselen siyasal tepkiler, İsrail üzerinde caydırıcı bir etki yapmadı. İsrail’in saldırıları karşısında on binlerce kadın ve çocuk yaşamlarını yitirdi. Siyasi girişimler bu saldırıları durdurmaya yetmedi. Dün bir devlet İsrail’e karşı bu kez uluslararası hukuk bağlamında bir girişimde bulundu. Bu girişim, Filistinliler ile yakın bağları olan Arap devletlerinden değil, Güney Afrika’dan geldi. Güney Afrika, Cuma günü Birleşmiş Milletler’in bir organı olan Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail aleyhine bir dava dosyaladı.

Güney Afrika ile Filistin Halkı arasındaki tarihsel ilişki

Arap devletleri dururken, Filistin davası ile ilgisi olmadığı düşünülen Güney Afrika’nın konuya müdahil olması ve İsrail ile müttefiklerinin tepkisini çekecek böylesi bir girişimde bulunması sıra dışı gelebilir. Oysa yakından bakıldığında, Güney Afrika’nın Filistin davasına olan ilgisinin oldukça anlaşılabilir tarihsel nedenleri vardır.

Güney Afrika halkı, Filistin halkını kendisine çok benzetmektedir. Yıllarca Apartheid rejimi altında ezilen Güney Afrika halkı, İsrail’in orantısız güç  kullanarak Filistin halkına karşı izlediği saldırgan tutumu Apartheid rejimi uygulamalarına benzetmektedir. Bu nedenle Günay Afrika halkı, Filistin halkına karşı büyük bir sempati duymaktadır.

Kasım ayında Güney Afrika Dışişleri Bakanı Naledi Pandor yaptığı açıklamada İsrail’in Gazze’de yaptıklarına referansta bulunarak  “Apartheid'dan kurtularak özgürlüğün tadını çıkaran bizler, asla ve asla Apartheid baskı biçimini kabul eden kişiler olamayız. Buna müsamaha gösterilemez. Bu vahşet kabul edilmemelidir" demiştir. Pandor, devamla, Filistin'de sivillerin, altyapının ve diğer savunmasız hedeflerin vurulması yoluyla işlenen savaş suçları için "bu eylemler bize Apartheid altında yaşayan Siyah Güney Afrikalılar olarak deneyimlerimizi hatırlatıyor. Dünyanın dört bir yanındaki şehirlerde yaşayan insanlar gibi Güney Afrikalıların da Gazze ve Batı Şeria'da yaşananlar karşısında duydukları öfke ve endişeyi ifade etmek üzere sokaklara dökülmelerinin temel nedenlerinden biri de budur" ifadelerinde bulundu.

Güney Afrika bununla da kalmadı. Yine Kasım ayında İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırıları konusunda istişarelerde bulunmak üzere Tel Aviv'deki tüm diplomatlarını geri çekti. Khumbudzo Ntshavheni isimli bakan,  konu hakkında basına yaptığı açıklamada "Uluslararası toplumun gözetimi altında bir soykırıma müsamaha gösterilemez. İnsanlık tarihinde yeni bir soykırım kabul edilemez" dedi.

Afrika Ulusal Kongresi'nin Filistin Kurtuluş Örgütü ile de yakın ilişkileri vardı. Nelson Mandela ile Yaser Arafat’ın sıkı dostlar oldukları da bilinen bir olgudur. 1994'teki ilk ırkçı olmayan seçimlerin ardından Güney Afrika, 15 Şubat 1995'te Filistin Devleti ile diplomatik ilişkiler kurdu. Devlet Başkanı Nelson Mandela hem İsrail'i hem de Filistin'i ziyaret etti ve her iki taraf arasında barış çağrısında bulundu. Diğer yandan, Desmond Tutu ve Ronnie Kasrils gibi bazı önde gelen Güney Afrikalı kanaat önderleri, Güney Afrika’daki Apartheid rejimi ile İsrail  arasında paralellikler kurarak, İsrail'in Filistinlilere yönelik tutumunu da sıklıkla eleştirdiler.

Dava neyi içeriyor?

Güney Afrika’nın 29 Aralık 2023 tarihinde Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail aleyhine dosyaladığı davada,  İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere yönelik olarak  gerçekleştirdiği eylemlerin, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (“Soykırım Sözleşmesi”) altındaki yükümlülüklerini ihlal ettiği ileri sürülmektedir.

Davaya göre, İsrail’in Gazze Şeridi’nde gerçekleştirdiği eylem ve ihmaller,  Filistin ulusal, ırksal ve etnik grubunun önemli bir bölümünün yok edilmesini amaçladığı için soykırım niteliğindedir.  Yine davaya göre, İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere yönelik eylemleri, İsrail’in devlet organlarının ve devlet temsilcilerinin talimatları veya yönlendirmeleri doğrultusunda ve bu organlar ile devlet temsilcilerinin kontrolü veya etkisi altında hareket eden diğer kişi ve kuruluşlar aracılığıyla gerçekleştirildiği için, İsrail, Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerine aykırı davranmaktadır.

Soykırım Sözleşmesi'nin 9. maddesi, Sözleşmeye taraf olan herhangi bir devletin, söz konusu çatışmayla doğrudan bir bağlantısı olmasa bile, bir diğerine karşı Divan önünde  dava açmasına izin veriyor. Davalı devletin rızasına gerek yoktur. Divan geçtiğimiz yıl konuyla ilgisi olmayan Gambiya'nın Myanmar'a karşı soykırım iddiasında bulunabileceğine hükmetmişti.

Uluslararası Adalet Divanı önündeki bir başvurunun karara bağlanması genel olarak yıllar almaktadır. Ancak Güney Afrika, başvurusunda ihtiyati (geçici) tedbir talebinde de bulunmuştur. Davaya göre, “ciddi ve telafisi mümkün olmayan zarar gelmesini önlemek için” bu geçici tedbirlerin acilen alınması gereklidir.  Divan’ın bu ihtiyati tedbirler için yakın zamanda toplanıp bir karar vermesi gerekmektedir.  Toplamda 84 sayfa olan başvuruda alınması gereken ihtiyati tedbirler 82-83. sayfalarda belirtilmiştir. Alınması talep edilen tedbirler arasında, İsrail Devleti’nin  Gazze'de ve Gazze'ye karşı yürüttüğü askeri operasyonların derhal durdurulması; İsrail Devleti’nin, Soykırım Sözleşmesi tarafından korunan bir grup olarak,  Filistin halkına karşı,  Sözleşme’nin 2.  maddesi kapsamına giren her türlü eylemden; özellikle de grubun üyelerini öldürmekten; grubun üyelerine ciddi bedensel veya zihinsel zarar vermekten; grubun fiziksel olarak tamamen veya kısmen yok olmasına yol açacak yaşam koşullarını kasten uygulamaktan vaz geçmesi vardır.

Divan, daha önce Hırvatistan ve Sırbistan arasındaki bir davada, bir halkı yiyecek, barınak, tıbbi bakım ve diğer geçim araçlarından mahrum bırakmanın bir soykırım eylemi teşkil ettiğine hükmetti. Bu nedenle Güney Afrika’nın İsrail’e karşı güçlü bir davası var. Öte yandan soykırım suçlarıyla ilgili en zor unsur, soykırım niyetinin varlığının kanıtlanmasıdır. Bu bağlamda bazı İsrailli yetkililerin yaptığı açıklamaların bu niyeti kanıtlamakta yardımcı olacağı öngörülüyor.  Örneğin İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın Gazze'deki Filistinlilerden "insan hayvanlar" olarak bahsetmesine ve İsrail ordusu Tümgenerali Ghassan Alian'ın yaptığı bir açıklamada kullandığı “İnsan hayvanlara bu şekilde muamele edilmelidir. Gazze’de elektrik ve su olmayacak, sadece yıkım olacak. Cehenemi istediniz, cehennemi göreceksiniz” şeklindeki sözlerinin bu niyeti kanıtlama bağlamında değerlendirilmesi bekleniyor.

Tedbir kararları etkili olur mu?  

Mart 2022'de Divan, Rusya'nın Ukrayna'daki saldırılarını durdurmasını emreden bir karar almıştı. Bu bağlayıcı bir karardı. Ancak Rusya bu karara  uymadı. Yerel mahkemelerde verilen kararlarda olduğu gibi, Divan kararlarını yerine getirecek uluslararası bir mercii yok. Ancak yine de yapılan eylemlerin uluslararası hukuk karşısında meşruiyetinin olmadığını tescil ettirmek de oldukça önemli. Hiçbir devlet, bir uluslararası yargı yerinde soykırım suçundan dolayı aleyhine karar alınmasını istemez.