GÜNAH KEÇİSİ HAZIR

Sami Özuslu

Jet skandalında polis ve savcılıktan beklenen rapor bir türlü bitmedi, ama ne gam!

Antalyalı iş insanlarını taşıyan özel uçağın indiği saatte havaalanında bulunmadıkları gerekçesiyle gümrükçülere dava okundu.

Bravo...

Pandemi dolayısıyla ülkeye giriş çıkışlar konusunda kısıtlama ve de ülke genelinde olağan olmayan bir durum varken, adaya neden geldikleri, burada neler yaptıkları tam olarak bilinmeyen, anlaşılmayan iş insanları meselesinde ‘kabahatliler’ bulundu.

Dönemin Sağlık Bakanı...

Dönemin Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı...

Dönemin Turizm Bakanı...

Dönemin Maliye Bakanı...

Ve dönemin Başbakanı...

Onlar tamamdır!

Bürokratlar da tamamdır.

‘Günah keçisi’ bulundu ya, gerisi hep tamamdır!

**

Covid-19 vakaları artmaya başladı.

Başta Sağlık Bakanı olmak üzere hükümettekiler ‘başarı hikayesi’ anlatmayı bırakıp derhal ‘kabahatli işaret etme’ operasyonuna başladılar.

Yine sorumsuz vatandaştır vaka sayısının artmasının müsebbibi...

“Ah bu gençler, sürekli barlarda, cafelerde...”

“İnsanlar meram anlamıyor, iç içe, kucak kucağa hepsi de...”

“Hele o düğünler yok mu? Onlar tam bir facia...”

Ne zaman ki vaka sayısı azalır, o zaman ‘başarı’ kendilerindedir. Siyasiler ağızları dolu dolu konuşurlar.

“Biz bütün dünyada vakalar artarken, en önemli başarıyı yakalamış bulunuyoruz...”

Ama ne zaman ki işler kötüye gitmeye başlar, o zaman ağız değişir, sokaktaki vatandaş ‘hedef’ gösterilir.

‘Günah keçisi’ bulunmuştur yine!..

**

‘Kabahat altın kürk olsa kimse sırtına giymez’ der eskiler...

Sürekli bir ‘haklı’ olma hissi, ihtiyacı var insanlarda...

Sık sık ‘günah keçisi’ aramak bundan olsa gerek...

Takım iyi giderse ‘başarı’ kulüp yönetimindedir genelde... Ama maç kaybedilmişse eğer, oyuncular formsuzdur, disiplinsizdir.

Yüksek not alan öğrenci ‘başarılıdır’, ama kırık not varsa karnede müsebbibi ‘öğretmen’dir çoklukla...

‘Başarısızlık’ kabul edilmez, kimse sorumluluğu üstlenmek istemez. Sürekli bir ‘başarılı olma’ çabası var, bitmeyen...

Oysa ‘başarı´ nedir ki? Ya da ‘başarısız olmak’?

‘Mutlak başarı’ ya da ‘mutlak başarısızlık’ olabilir mi? Bu mümkün mü?

Yaşanan her olay bir ‘deneyim’ değil mi sosyal yaşamda da, birey anlamında da? ‘Öğretici’ yanına bakmak yerine yaşanmışlıkların, nedendir bu sürekli ‘üstünlük’ taslama, ‘başarılı görünme’ gayreti?

Bir şeyleri örtme, gizleme çabası olmasın bu davranış biçimi...

Siyasetteki ‘günah keçisi arama’ çabası, çok derinlerde yatıyor galiba...

Hayatın her alanında var çünkü bu ve ‘hep başarılı olmalıyım’, ‘en azından öyle görünmeliyim’ gibi bir algı yerleşmiş sanırım genlerimize...

Yanlışların, hataların, eksiklerin üzerini örtmekle, başkalarını ‘başarısız’ ya da ‘suçlu’ göstermekle ‘ak kaşık’ yerine koyuyoruz kendimizi...

Unutmayalım ki toplumun her kesimi, bir diğerinin aynası gibidir ve ‘yüksek’ makamlarda oturanlar da bu ‘tedrisattan’ geçtiler.

‘Günah keçisi’ bulundu galiba yine!..