“Gecikmiş bir yazı: Costa Carras’ın ardından...”

Sevgül Uludağ

Ulus IRKAD

Carras’la 2000 yılı başlarında Avrupa Birliği’nin düzenlediği Tarih Kitaplarının Revizyonu konulu, Pile’de birkaç gün süren bir açık oturumda karşılaşmıştım. Bana, konuşması, yüksek İngilizcesiyle tipik bir İngiliz olduğu intibaı vermişti ama ismi Rumca veya Yunancaydı. Daha sonraları kendisini tanıttığı zaman tipik bir Yunan diasporası mensubu olduğunu ve ailesinden birçok insanın gerek Avrupa ve gerekse dünyanın çeşitli bölgelerinde bayağı tarihi ve siyasi roller üslendiğini anlayacaktım.

Costa öncelikle bir aydındı. Anladığım kadarıyla da zengin bir işadamıydı aynı zamanda. En büyük ereği Avrupa Birliği ülkelerinde tarih kitaplarının revizyona uğraması ve o zamanki genel şartlardan ötürü, küresel boyutta olmasa bile Avrupa Birliği vatandaşlığının oluşmasını savunuyordu.

Carras’ın Kıbrıs için temel düşüncesi de aynıydı. Kıbrıslıtürk siyasi ve aydınlar, öncelikle kendi yanlışlarını eleştirirler ve aynı şekilde Kıbrıslırum siyasi ve aydınları da kendi yanlışlarını eleştirip uzlaşırlarsa gelecekteki barış ve tüm dünyanın hatta Yunanistan ve Türkye’nin de bölgesel olarak barış ve birleşmeleri de gerçekleşecekti. Hatta açık oturum sırasında bir aralık şunu da öne sürmüştü: “Kıbrıslıtürk öğrencilere Kıbrıslırumların kitaplarını, Kıbrıslırum öğrencilere de Kıbrıslıtürklerin kitaplarını verirsek ve okurlarsa empati elde edecekler ve bayağı da iki toplum biraraya getirilecekti.”

Pile’deki oturumlardan sonra Carras’la 2002 yılında Londra’da Parlamento binasının karşısında bir otelde bir Şubat günü yaklaşık dört gün çeşitli ülkelerden tarih uzmanlarıyla birlikte olmuş ve orada hazırladığımız sunumları birbirimize sunmuştuk. O dönemlerde AB dört tane kitap hazırlamaktaydı (Bu kitaplara benim de katkılarım olmuş ve benden de alıntı ve görüşler bu kitaplara girmişti) ve bu kitaplar bütün AB ülkelerinde okutulacaktı. Osmanlılar için ayrı bir kitap da hazırlanmıştı. Bu kitapların hazırlıklarına katılmam ve de eleştirilerimi sunmama da fırsat tanınmış, bir sonraki sene de gene Carras’la Kıbrıs’ta birlikte olmuş ve kitapların okullarda okutulması konusunda benden bilgiler almıştı. Ne yazık ki Güney Kıbrıs’ta Eğitim Bakanı bu kitapların okutulmasına onay vermezken, Kuzey Kıbrıs’ta kadın Eğitim Bakanı Canan Öztoprak hemen bu dört kitabın okutulmasına onay vererek Carras’ın da takdir ve beğenisini kazanmıştı. Pek tabii ki ilerleyen yıllarda hükümetler ve fırsatlar hatta konjönktür de değişmiş ve bu kitaplardan Kuzey’de de vazgeçilmişti. Artık Kuzey’de de Sağ iktidarlar dönemi başlamış, AB serüveninin gidişi çok değişmiş, hatta Türkiye’de AKP artık ciddi bir şeklilde ulusalcı-dinci ve daha aşırı ırkçı öğeleri kullanmaya başlamıştı.

Carras’la birlikte hazırladığımız kitaplarda İkinci Dünya Savaşı için hazırladıklarımızda benden de alıntılar bulunuyordu. Bunun yanında gene Selanik Üniversitesi benim açık oturumlarda sunduğum bazı bildirileri ders kitabına almıştı.

Costa Carras’la aslında kısa dönem ama birkaç defa birlikte oldum ve fikirlerimizi açıklayarak birbirimize yardımcı olduk. Geçen aylarda ölümünü duydum ama oldukça yoğun olduğum için bir makale bile yazamamıştım hakkında.

Sevgili Costa Carras, yıldızlar yoldaşın olsun. İnsanlığa yönelik yaptığın revizyon refom önerileri ve çağdaş görüşlerin unutulmayacaktır. Hoşçakal...


“Lefke’nin Mazlum Hocası...”

Ertanç HİDAYETTİN

Kuzenimdi, öğretmenimdi. Güzel insan Mazlum hoca ile olan kişisel bağlarım bunlar.    

Ama o tüm Lefkelilerin yaşamına dokunmuş birisi idi.

Yıllarca Lefke İstiklal İlkolunda öğretmenlik, sonradan müdürlük yaptı. 5 yıl süreyle gittiğim okulda belki de rekor kırarak en uzun süre hizmet veren bir eğitimci olarak çocukların eğitimine önemli katkılarda bulundu.

27 Mayıs Cuma gün onun vefat haberi ile uyandım. Haberi duyan yıllar önce okuttuğu kişilerin yığınlarca yorumlarına bir göz atmak onun Lefkemize bıraktığı izleri, ne kadar sevilip sayıldığını  gösterir.

Bizim ailenin torpil anlayışı olmaması gurur kaynağımızdır. Kardeşim Erdinç polis babamızın birkaç kez trafik kurallarını kırdığı için ona ceza yazdığını anlatır her zaman, haklı bir gururla.

Mazlum abi de İlkokul 3’te sınıf öğretmenim olduğu sürede torpil yapmayı bırak, beni ve diğer akraba çocuklarını başka çocuklardan daha fazla zorlardı. İlk bizi cezalandırırdı.

Müziğe çok düşkündü Mazlum abim. Evlerine her gittiğimizde kırmızı pikabına popüler 45lik plâkları koyup bize dinletirdi. En fazla da Elvis ve diğer ‘rock and roll’ müzisyenlerinin plaklarını alırdı. Chubby Checker’in ‘Let’s Twist Again’ plağı en çok çaldığı plaklardandı.

Twist oynamayı gayet iyi becerirdim. Bir gün beni sınıfın önüne çağırdı. “Hade bakalım, hünerini göster” dedi. Ben bön bön yüzüne baktım. “Twist oynayacaksın” demez mi? Oynamazsam bilirim, ceza alacağım. Utana sıkıla alkışlar arasında hünerimi gösterdim. Çok kızmıştım ona. Gidip Naziyet Yenge’ye şikayet ettim kendini. Yengemden azar işittiğini duymak bir nebze kızgınlığımı gidermişti.

Yıllar sonra 2014 yılında Kıbrıs tatilim esnasında onu ziyaret ettiğimde bu olayı ona hatırlattım. Epeyce güldük.

Ortaokulda iken arkadaşı olan bir öğretmenden bütün sınıf dayak yemiştik. Bir öğrenci polise gidip şikayet etti. Görevdeki polis babama! Babamın konuyu ele alma metoduna içerleyen ve bana zıt giderek izcilik dersinden kırık not veren öğretmene Mazlum abim kendine has ağırbaşlı haliyle konuşup onu ikna etmişti. (Beden dersinden Dr. Saffet Taylan’dan rapor alarak kurtulmuştum!). Komşularından olan ırkçı matematik hocası tokatladığında da yine Mazlum abi ve annesi Naziyet Yengem dersini vermişti onun!

Mazlum hoca güzel beldemize hep hizmet etti. Her alanda. Lefke Türk Spor Kulübünün efsane kalecisi olarak. O zor çatışma yıllarında Aplıç cephesinde mücahit komutanı olarak. Lefke Belediyesi Meclis Üyesi ve Asbaşkanı olarak. Lefke Avrupa Üniversitesi Yönetim Kurulu Üyesi olarak. Yaşamın her dalında yıllarca süren özverili hizmet. Eğitimde, sporda, siyasette, sosyal yaşamda.

Lefke futbol takımının (LTSK) esip gürlediği yıllarda takımın kalecisi idi. Yıllarca fileleri başarı ile korudu. Ondan halâ “Lefke’nin efsanevi kalecisi” olarak bahsedilmesi tesadüf değil. Spor alanında centilmenliği ile tüm Kıbrıs çapında, her gittiği yerde sevgi ve saygı ile karşılaştı. Sanırım bir müddet de Milli Takım kaleciliği yapmıştı.

Futbolun yanısıra basketbol ve voleybolda da çok başarılı idi Mazlum hoca. Lefke Sanat Okulunda yapılan heyecanlı voleybol, basketbol maçları halâ belleğimde. Futbolu bıraktıktan sonra da Lefke Türk Spor Kulübünü hiç bırakmadı. Bir süre Kulübün Başkanlık görevini yürüttü, Yönetim Kurulunda hizmet verdi. 

Mazlum hoca gerçek bir Lefke aşığı idi. Hiç doğup büyüdüğü şirin beldemizi terketmedi. Hep Lefke’de yaşadı. Vefat ettiği güne kadar top koşturduğu Karadağ Futbol Sahasından uzak olmayan bir yerde, mütevazı evinde ailesi ile mutlu bir yaşam sürdü. O evde yaşama veda etti.

70li yılların sonuna doğru Londra’ya gelmişti. Amacı gezmek, yer görmek değil, Lefke’ye hizmetti yine. Amcası, başka bir Lefke sevdalısı, Lefke ve Kıbrıs Futboluna çok emeği geçen İsmail İnce’nin desteği ile Londra’da yaşayan Lefkelilerden Lefke Türk Spor Kulübü için bağış toplamaya gelmişti.

“Kıbrıs’tan Geçen Beyaz Ruslar kitabımı yazarken hiç beklemediğim şekilde Rus doktorlarla ilgili bilgileri Mazlum hocanın anıları arasında yakalamıştım”. Mazlum hocanın geniş bilgi dağarcığını gösteren bu sözleri Mazlum hocanın ölüm haberini duyarkenden Elnur Ağayev hoca yazdı. O, Azerbaycan’dan Lefke’ye gelip yerleşmiş bir Lefke sevdalısı, Lefke Avrupa Üniversitesi öğretim görevlisidir.

Ailesine, akrabalarına çok düşkündü hoca. Halalarını (büyük annem, annem ve teyzelerim) çok severdi. Hatırlarım, gök mavisi bir Amerikan araba almıştı 60lı yıllarda. Tek onundu Studebaker marka araba Lefke’de. Süzülerek giderdi sesi çok hafif duyularak. Kapının önünde oturan bizi gördüğünde boruya basar, el sallayarak selam verirdi. Yalnız olduğunda bazen durur, “hade atlayın” derdi. Sevinç içinde arabaya doluşurduk. Karadağ, Aplıç, Tepe, Karşıyaka, Baraj, Lefke’nin her tarafını gezdirirdi bize. 

Mazlum hoca özel hayatında birkaç facia yaşadı. Tabii ki bu yüzden çok yıkıldı, çok acı günler geçirdi. Ama içindeki insan sevgisi ateşi hiç sönmedi. Daha azimli, daha büyük gayretle etrafındakilere, çok sevdiği, bırakmaya kıyamadığı Lefkesine hizmet etmeye devam etti. 

Artık Mazlum hoca yok. Lefke girişindeki lokalde veya çarşıdaki kahvelerde artık onu arkadaşları ile sohbet ederken, tavla oynarken göremeyecek Lefkeliler.

Rahat uyu Mazlum hocam, Mazlum abim. Artık aramızda değilsin ama hep kalbimizde yaşayacaksın.


Mazlum Hoca

(KIBRIS POSTASI – Ertanç HİDAYETTİN – 22.5.2022)