Gazetecinin gerçeğe ulaşma meselesi ve önemli bir eser DOĞRULAMA EL KİTABI

İbrahim Özejder


• Sadece profesyonel gazeteciler değil, yurttaş haberci, yardım çalışanı, gönüllü, iletişim fakültesi öğrencisi, acil iletişim uzmanı veya sosyal medya üzerine çalışan bir akademisyen de Doğrulama El Kitabı’nda değerli tavsiyeler ve bir yol haritası bulabilir

Yeni teknolojiler olanaklar yanında riskleri de beraberinde getiriyor. Dijital teknolojinin gazeteciliğe çok şey kattığını biliyoruz. İnternet ve sosyal medya sayesinde daha çok bilgiye daha hızlı ulaşabiliyoruz. Ancak çok sayıda kaynağa rağmen, gazeteciliğin en önemli sorununa garantili çözüm bulunmuş değil: GERÇEK…
Herşey anında gözümüzün önüne geliyor izlenimine kapılıyoruz, ancak gerçeğe kolaylıkla ulaşamıyoruz.
Dijital ortamda dolaşıma giren sayısız malzeme, giderek daha büyük oranda gazetecilerin haber kaynaklarını oluşturuyor. Doğru bilgi ile yanlış içerik ve söylentiler birbirine karışıyor. Yanlış bilgilerin bir kısmı bilinçli bir şekilde dijital ortama sürülüyor, bir kısmı ise özel bir niyet taşımayan internet kullanıcılarının  davranışlarının doğasından kaynaklanıyor.

Değerli bir kitap

Gazetecilerin işi zor; bir yandan hızlı haber trafiğinde geri kalmamak, diğer yandan da gerçeğe aykırı bilgileri yayınlamamak. Bir süre önce haberdar olduğumuz Doğrulama El Kitabı adlı eser, bilginin nasıl doğrulanacağı konusunda gazetecilere etkili yöntemler sunuyor. Kitabı bilgimize getirdiği için Profesör Dr. Meral Özbek hocamıza teşekkür ediyoruz.

Hollanda merkezli European Journalism Centre tarafından geliştirilen ve internet ortamında çeşitli dillerde yayınlanan kitabın Türkçe çevirisi www.dogrulamaelkitabi.com adresinden takip edilebilir. Doğrulama açısından “gazetecilik içgüdüsü” esas olduğu belirtilen kitapta, dijital ortamın sunduğu araçlar da liste halinde sıralanıyor.

Kitapta yanlış bilginin, özellikle kriz anlarında kaosa ve felaketlere yol açabileceği örneklerle anlatılıyor. Bu yüzden sadece profesyonel gazetecilerin değil, yurttaş haberci, yardım çalışanı, gönüllü, iletişim fakültesi öğrencisi, acil iletişim uzmanı veya sosyal medya üzerine çalışan bir akademisyenin de Doğrulama El Kitabı’nda değerli tavsiyeler ve bir yol haritası bulabileceği belirtliyor.

Kitabın bölümleri

“Son dakika haberlerinde doğrulama”, “Doğrulamanın temelleri: Uyulması gerken kurallar”, “Kullanıcı işeriği üretimi sorgulamak”, “Görselleri doğrulamak”, “Videoyu doğrulamak”, “Kitleyi harekete geçirmek”, “Bilgisayar topluluklarıyla insan topluluklarını birleştirmek”, “Felaket haberlerine hazırlanmak”, “Bir doğrulama süreci yaratmak”, “Doğrulama araçları”.

Çevrimiçi dedikodular, halkı devreye sokmak

Sosyal medyada dolaşan dedikodular, doğru bilgiler de içerebileceği gibi uyduruk yalan bilgler de içerebilir. Kitap yazarları bu konuda gazetecilere şunu tavsiye ediyor:
“Çevrimiçi dedikodulara faal bir biçimde hitap etmeliyiz. Dolaşmıyorlarımış gibi ya da bizi ilgilendirmiyormuş gibi davranmaktansa, doğrudan onlarla mücadele etmeliyiz, halkı onlara meydan okumaya, didiklemeye, nereden gelmiş olabileceklerini ve neden ortaya çıktıklarını incelemeye teşvik etmeliyiz.”

Nereden biliyorsun?

Kaynaklar konusunda, Steve Buttry adlı editörden alıntı yapılan kitapta, ünlü gazetecinin önemli bir tavsiyesi akratılıyor: Dürüst tanıklara dahi güvenmeyin. Her zaman belge arayın.
Doğrulamanın tam merkezindeki soru şudur: “Bunu nereden biliyorsunuz?” ikinci bir soru ilave edilmelidir: Başka nereden biliyorsunuz?

Doğrulama Araçları

Kitapta, dijital ortamda çok azını bildiğimiz doğrulama araçları liste halinde sunuluyor. Google, Youtube gibi çok kullanılan ortamlar yanında, diğer online araçlar “Kimliği doğrulamak”, “Konumları doğrulamak”, “Görselleri doğrulamak”, “Kullanışlı diğer araçlar” başlıklarıyla sıralanıyor.

 

----------------------------------------------------------------------

CANSU NAZLI’NIN CEVABI

Sayın Cansu Nazlı Gaile’deki bir yazısıyla ilgili eleştirilerimize yönelik bir cevap yazdı. Yazıda özel yazışmalarda adı geçen bazı kişilerin isimleri de açıkça yazıyor. Cevap hakkı gibi gazetecilikte kutsal olan bir hakkın, bir başka kutsal hak olan kişilik haklarına yönelik saldırı ortaya çıkarmaması için, etik ve hukuki kaygılarla sözkonusu isimleri yazıdan çıkardık. Yazıyı isimler hariç aynen yayınlıyoruz:
………………


Sn İbrahim Özejder, Yenidüzen Okur Temsilcisi sıfatıyla 20 Temmuz 2015 tarihinde yayınlanan değerlendirmesinde “Gaile’deki Yazıda Kişiliğe Saldırı Tekrarı” başlığı altında “Şiddet, Sükunet ve Mesuliyet” isimli makalemle (Cansu Nazlı,Şiddet, Sükunet ve Mesuliyet, Gaile, 327)ilgili hukuksal ve etik açıdan eleştirilerde bulunmuştur. Bahsi geçen değerlendirmede şahsıma yönelik haksız fiil ithamında bulunulduğundan Yenidüzen ve Gaile okurları nezdinde bu yazıyı yazma gerekliliğim doğmuştur. Öncelikle başlıkta kullanılan “tekrar” ibaresi daha evvel de ‘kişiliğe saldırıda bulunan' bir yazı kaleme aldığım iddia taşımaktadır. Halbuki Özejder’in atıf yaptığı diğer makale (keza o da kanaatimce saldırı içermemekte idi) başka bir aktivist arkadaşımıza aittir. Sn Özejder, kadın beyanını ele alan makalelere yaptığı değerlendirmelerin ilkinde yazara “dava açılabileceğini” ileri sürmüş (İ. Özejder, Kadın haklarına evet, itibarı zedelemeye hayır, 25/08/2014, Yenidüzen) ikincisinde (İ. Özejder, Facebook’ta E. Georgıou Örneği ve Leymosunlu’nun Gözyaşları, 20/07/2015, Yenidüzen) ise “haksız fiil” ithamında bulunmuştur. Yani bu konuyu tartışan yazarlara yapılan değerlendirmelerle deyim yerindeyse aba altından sopa gösterilmektedir. Özejder, makalemden…………. alıntı yaparak önce medya etiği ardından da hukuki açıdan kendince sakıncalar tespit etmiştir. Medya etiğinin çiğnendiği yorumunda bulunulan kısım aktarılırken hemen ardından gelen “Kadın beyanın esas alınması ilkesi yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı üzere şiddetin gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde bir yargı içermemektedir.” cümlesi kesilmiştir. İddia düzeyinde bahsi geçtiğini belirttiğim konudaki şahsın masumiyet karinesini gözettiğimden göstermiş olduğum hassasiyet, okur temsilcisince etik değerlendirmesi yapılırken hem göz ardı edilmiş hem de bu cümle her nedense aktarılmayarak kamuoyundan gizlenmiştir. Sn. Özejder iletişim alanında faaliyet gösteren bir akademisyen olarak benden çok daha iyi bilecektir ki kişilerin söylemlerinden dediklerinin anlam bütünlüğünü bozacak biçimde ibareler cımbızlanması kişinin söylediklerinin çarpıtılmasına neden olup yanlış veya eksik anlaşılmasına cevaz vermekle beraber medya etiğiyle de ters düşmektedir. Öte yandan yapılan hukuki değerlendirmede şahsıma haksız fiil ithamında bulunulmuş ve alıntılanan cümlede “iddia” ibaresinin beni haksız fiil sorumluluğundan kurtarmayacağı ifade edilmiştir. Burada Sn. Özejder, yazıda olduğu gibi yasayı da bütünlüğünden kopararak bir yorumda bulunmuştur. Zira, 17. maddesine atıf yapılan Haksız Fiiller Yasası’nın 20. maddenin h bendiyle, yayımlanan malzemenin daha evvel yayımlanmış malzemenin sureti, tekrarı veya makul ve adil bir özeti olması durumuna ayrıcalık tanınmıştır. Ayrıca aynı yasanın 19. maddesinin b bendi, şikayete konu malzeme kamuyu ilgilendiren bir konu hakkında makul ve adil bir yorumu (fair comment) ise bunun özel bir savunma sebebi oluşturduğunu belirtmektedir. Makaleme objektif şekilde bakıldığında geri çekilen bir iddiayı gündeme getirip tekrardan deşmek niyetiyle hareket edilmediği; kadın beyanı konusunu tartışırken tarihsel olarak bu olaya değinmek suretiyle bahsedildiği kolaylıkla anlaşılacaktır. Genelde kadına şiddet, özeldeyse kadın beyanı konusu toplumsal ve politik bir meseledir ve kamusal alanda tartışılması gerekliliği görmem bundandır.

Bu sebeple …………………… bana özel olarak gönderdikleri mesajlara ve ………………. Yenidüzen Yayın Müdürü olması vesilesiyle Cenk Mutluyakalı’ya iletmiş olduğu eleştiriye cevaben Gaile Yayın Kurulu konu ile ilgili Gaile dergisinde yayınlanmak üzere bir cevap yazısı yazılması davetinde bulunmuş ancak ismi geçen kişiler bu davete icabet etmemişlerdir. Tüm bu özel mesajlar ardından Yenidüzen gazetesinde yayınlanan okur temsilcisi değerlendirmesi, yazdıklarımdan ötürü beni baskı altında hissettirecek boyuta vardığından tüm bunları ifade etmekle kendimi sorumlu hissediyorum. Başta Gaile ve Yenidüzen okurlarına yazımın herhangi bir hakaret yahut karalama içermediğini yineler, feminist aktivist bir hukukçu olarak kadına şiddete karşı mücadelemin ürünü olan yazılarımın süreceğini belirtmek isterim.

Saygılarımla Cansu N. Nazlı