Gazeteci

Serhat İncirli

Gazetecilik bir meslek değildir…
Yanlış!
Gazetecilik tabii ki diğer meslekler gibi ayrı bir meslektir ama bu mesleğin çok önemli bazı özellikleri söz konusudur…

-*-*-

Gazetecilik bir meslek değildir!
Doğru!
Gazetecilik bir yaşam biçimidir!

-*-*-
Gazeteci kimdir?
Nedir?
Meslekle alakalı bir çok kitap “gazeteci”yi farklı şekillerde tanımlayabilir ama sanırım en doğru tanım da şudur:

-*-*-

Gazeteciler hayatın birçok alanında çalışır, bilgi bulur ve bu bilgiyi okuyucuya, izleyiciye, dinleyiciye sunar.
Sunarken “yorumunu” katar mı?
Çalıştığı kuruma, o kurumun patronuna, editörlerine bağlı bir durumdur bu!
Ama gazetecinin “siyasi” olanında “yorum” olmazsa olmazdır!
Bir başka deyişle “siyaset gazeteciliği” zaten “yorum” yapmaktır!

-*-*-

Gazeteci; bulduğu bilgileri gazete, dergi, radyo veya televizyon istasyonları veya internet izleyicilerine – okurlarına haber olarak sunan kişidir… 

-*-*-

Büyük ve çok paralı medya kurumlarında gazeteciler belki farklı alanlarda uzmanlaşabilir ama Kuzey Kıbrıs’ta bu uzmanlık pek geçmez; her gazeteci birçok farklı görev yapmak zorunda kalabilir. 

-*-*-

Kimler gazetecidir?
Muhabirler, editörler, foto muhabirleri, köşe yazarları falan… 

-*-*-

Neden gazeteci olunur?
Elbette çeşitli nedenleri vardır ama bu mesleği sevmeyen, yaşam tarzı olarak benimsemeyen asla başarılı olmaz…
Bir de tabii ki “devlet gazeteciliği” – “hükümet gazeteciliği” bir başka deyişle “devletin resmi haber ajansında gazetecilik yapanlar” veya çeşitli makamların basın danışmanlığı görevlerini yürütenler söz konusudur… 
Bunları, “gazeteci”den ayıran en önemli özellik “siyaset gazeteciliği” yapma şanslarının az olmasıdır veya “taraflı durma zorunluluğu”dur…

-*-*-

Sabaha kadar bu konuda tartışılabilir…
Ancak şu çok önemlidir; bu meslekten zengin olmak mümkün değildir…
İşini çok iyi yapan bir gazeteci, asla para kazanmaz… 
Tabii ki bu meslekte de çok yüksek maaşlar veriliyor olabilir ama asla “iyi bir gazeteci” “zengin” sınıfta değildir!
“Babamdan, annemden, dedemden kaldı” diyecek olanlar mı?
Bilemiyorum!

-*-*-

Gazeteci evet yazmayı çok sever…
Herkes tarafından bilinmeyi, tanınmayı da beğenir…
İyilik için yazar gazeteci…
Kötüler için yazmaz… 
İyilerden yanadır, ezilenden yanadır, çalışandan yanadır; kötülerden, özellikle anti demokratik yöneticilerden yana değildir… 
En iyi gazeteciler halkın hizmetkarıdır… 
Yolsuzlukları ortaya çıkarırlar…
Bu yolsuzlukları yapanları eleştirirler…

-*-*-

Mesela son dönemlerin önemli bir konusunu örnek vereyim; bir gazeteci, Türki Devletlerin Türkiye ve KKTC’nin yanında olduğunu öne süremez… 
Türk devletlerinin mevcut siyasi konjektür kapsamında AB’nin rüşveti ile Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması doğal bir gelişmedir ama hala bu devletlerin Türkiye ve KKTC ile bir aie olduğunu yazacak olan kişiye “gazeteci” denemez!
Siyasiler mi?
Onlar dilediğini tabii ki söyler!

-*-*-

Gazeteci, karanlığı aydınlığa çıkarandır…
Aydınlığı karartmak, siyasilerin işidir… 
Gazeteci, bir haberi kendi çıkarı veya bir yöneticinin çıkarı için değil; insanlar için yapma arzusu olan kişidir… Ve bunu başarandır… 

-*-*-

Meslek kitapları der ki; “Gazeteciliği asla bencil amaçlar için kullanmamalısınız, ancak diğer insanların hayatını iyileştirmek için kullanabilirsiniz - bu iyileştirmelerin ne olması gerektiği konusunda sizinle her zaman aynı fikirde olmadıklarını unutmayın.”

-*-*-

Medya, medeni toplumlarda yasama, yürütme ve yargının yanında dördüncü kuvvettir… 
Bu dördüncü kuvvetin görevi, diğerleri arasında bir denge kurmak, sıradan vatandaşların diğer üç kuvvetin gücünden ve yetkisinden dolayı uğrayacağı olası suistimallere karşı savunucusu olmaktır...  

-*-*-

İdealizm nedir?
Genç gazeteciyi mesleğe bağlama tutkusudur… Gazetecilerin sıradan insanların haklarını savunması fikri yani idealizm, gençlerin mesleğe girmesi için yaygın bir nedendir.

-*-*-

Gazeteci, etrafındaki dünyayla ilgileniyor olmalıdır… 
Bir şeyler bulmak ve keşiflerini okuyucuyla veya dinleyicilerle paylaşmanı heyecanını yaşamalıdır… 

-*-*-

Gazeteci, dil sevgisi, yazma tutkusu veya konuşma yeteneği ile mesleğini daha da geliştirebilecektir… 
İlla ki hepsini birlikte başarması da gerekmez; sadece yazar veya sadece konuşur ama sonuçta dilini çok sever…

-*-*-

Gazeteciliğin temel yapı taşı olan haber yazmak, basit, karmaşık olmayan bir yazı stili gerektirir. 
Bazı kitaplarda bu konu “KISS” adlı formülle açıklanır… Keep it short and simple… Kısa ve basit yazın… 
Meslekteki en değerli ustalarımdan merhum Mehmet Ali Akpınar, “… unutmayın yazacağınız haberi Mormenekşeli Zehrabayla Laptalı Ayşaba da okuyacak” derdi… Bir gün, “kadın erkek ayrımcılığı yapıyorsunuz” dedim; “tamam gardaş sen da anlayasın diye basit yazın, kısa yazın” demişti!

-*-*-

Gazetecinin hedefi doğruluk olmalıdır… 
Tam doğru olmayan bir şeyi yazmamak “en doğru”dur!
Ancak bazen “iddiaları” da yazmak zorundaysanız, mutlaka o iddialara konu olanların görüşlerine de yer vermekle mükellefsiniz!
İki taraflı bir “iddialaşma” olmadan güveninizi, okuyucuları ve nihayetinde işinizi kaybedebilirsiniz… 

-*-*-

Haaa mesela bir düğüne gönderildiniz… Muhabirsiniz… Gittiniz ve geri döndünüz!
Yazı işleri sorumlusu amiriniz “ne oldu, haber nerede?” diye sorar ve eğer siz “gelin gelmediği için düğün iptal edildi, yazacak bir şey yok” derseniz, sakın bu mesleğe girmeyin… 
Yine Akpınar’dan alıntı yapacağım, “Sarayönü’nde ekşi satın”… 
Kararlı, şüpheci ve insanlarla dost olun…
Her türlü insanla iyi geçinebilmeniz gerekir. 
Arkadaşınızı seçebilirsiniz ama “kaynağınızı seçemezsiniz”… 
Güvenilir ve rahatsız olmanız çok önemli… 

-*-*-

Ve gelelim sonuca… 
Gazeteciler çeşitli gruplardan eleştiri alabilir. Hatta bizimkisi ve Türkiye gibi ülkelerde ölümle tehdit edilirsiniz, mahkemeye verilirsiniz…

-*-*-

Bazı kişiler, gazetecilerin gerçekleri yanlış yansıttığını veya önyargılı anlatımlar sunduğunu düşünerek medyaya güven duymayabilir… 
Ama örneğin Türkiye gibi aşırı otoriter yöneticiler gazetecileri tehdit olarak görür… 
Sevdikleri gazetecilerin mutlaka “yandaş” olması istenir… 

-*-*-

Yöneticinin yandaşı her sıfatı kullanma hakkına sahiptir ama asla “gazeteciyim” dememelidir… 
Gazeteci, yolsuzlukları, adaletsizlikleri ve insan hakları ihlallerini ortaya çıkarır; onları yapanları övemez… 
Gazetecilik, iktidarı hesap verebilir kılmak ve halkı bilgilendirmek açısından kritik bir rol oynar. 
Basın özgürlüğü demokratik toplumların temel bir parçasıdır ve birçok kuruluş dünya çapında gazetecilerin korunmasını savunmaktadır.

-*-*-

Ayşemden Akın… 
Çok önemli bir söyleşi gerçekleştirdi… 
İlişkilerini kullandı – kaynaklarını harekete geçirdi, iş yapma arzusunu, meslek tutkusunu ve karanlıklara ışık tutma görevini yerine getirdi…

-*-*-

Elbette Cemil Önal’ın söylediklerinin – iddialarının doğruluğu belki de hayat boyu kanıtlanamayacak…
O başka bir konu… 

-*-*-

Ancak Ayşemden’in yazdıkları, ortaya koyduğu iddiaların yürütmenin şeffaflığı açısından, “yasama ve yargı” tarafından berraklaştırılması demokratik ülkelerin görevi olmalıdır…

-*-*-

Eğer Ayşemden Akın, “bir dördüncü kuvvet mensubu” olması gereği yaptığı söyleşi nedeniyle “birinci ve ikinci kuvvetleri” yani “yasama ve yargı kurumunu” harekete geçirmek yerine, “yürütme” ya da “yürütmeye yakın olanlar” tarafından tehdit ediliyorsa… 
Yazdığı iddialar gerçektir…

-*-*-

Alnı açık, geçmişi temiz, dürüst, halkın hizmetçisi olan bir siyasetçi, kendisine getirilen eleştirilerden rahatsız olmayandır…