Paylaştığım 2. grafik destekli paylaşımım olup görüldüğü üzere G20 ülkeleri ve KKTC'de aynı para birimini kullandığımız için TC. Merkez bankası tarafından geçtiğimiz hafta 100 baz puan düşürülerek %39,5 faiz oranını KKTC içinde kullandım.
Herkesin malumu bu faiz oranı bir gösterge olup piyasadaki KREDİ FAİZ ORANLARI bu oranların çok daha fazla üzerindedir. Yüksek faizin olduğu bir ortamda merkezi hükümetler üretimi istediği kadar teşvik etse bile (Teşvik edebilmesi için kamu maliyesi de güçlü olmalı) müteşebbisler risk alıp yeni yatırımlar veya mevcut yatırımlarının üretim kapasitesini artırmak için RİSK ALMAK İSTEMEZ.
Örnek vermek istersek bugün TÜRKİYE ve haliyle KKTC olarak bu durumdayız. Türkiye öznelinde bakarsak ekonomik nedenler dışında TL'nin mevcut durumu (BELİRSİZLİĞİ) değil yabancı sermaye mevcut yerel sermayenin bile yurtdışına çıkmasına neden oluyor.
Paranın değerinin belirsizliği nedeniyle ülke içindeki tasarruf imkanına sahip olan gerçek/tüzel kişiler gayrimenkül, hatta araba ve dayanıklı tüketim maddeleri alımına veya altın, mevduat gibi alanlara yöneliyor.
Bu durumda ülkede arz talep dengesizliği nedeniyle enflasyon artışına neden oluyor. KKTC öznelinde ülkemizin kendine münhasır nüfus politikası olmaması nedeniyle ve sürekli göç almasından dolayı arazi ve konut fiyatlarında bunu bilfiil yaşıyoruz.
Tabii bu durumdan ülkemizde en olumsuz etkilenen kesim dar gelirli ücretli kesim oluyor. Artık ülkemizde değil konut sahibi olmak belli lokasyonlarda konut kiralamak bile sorun olmaktadır.
Yüksek faizin nedenleri üzerinde mutlak surette durulmalıdır. Çünkü üretim ve hizmet için finansman kredisi kullanmak zorunda olan işletmeler doğal olarak ürettikleri mal/hizmetlerde kullandıkları kredinin faizi bir girdi maliyeti olduğu için kredinin faiz miktarını mal/hizmet fiyatlarına yansıtmak zorundadırlar bunun sonucu da ENFLASYONDUR.
Kamu maliyesinin satın alma gücünü geriden de gelse korumak için uyguladığı EŞELMOBİL nedeniyle de transfer giderleri öngörülemez bir çerçevede artıyor ve bu sarmal/kısır döngü devam ediyor.
Yüksek faizlerden bütçesinde çok ciddi açıklar veren kamu maliyesi de nasibini almaktadır. Kısa vadeli DİBS ihracı yaparak yapmış olduğu son 49 günlük TL borçlanma da ağırlıklı ortalama %39,91 ile borçlanabilmiştir. Yıllığa vurduğumuzda çok ciddi bir faizle borçlanabilmiştir.
Esas üzücü nokta ise USD ve STG DİBS borçlanma ihalesinde bankalardan YETERLİ TALEP BİLE GELMEMİŞTİR. Bu noktada kamu maliyesinin sürekli borçlanması piyasalarda reel sektörün borçlanma faiz oranlarını da yukarıya doğru ittiğini de belirtmek zorundayım.
SON SÖZ: Bugün paylaştığım FAİZ ORANLARI, 1. yazımdaki enflasyon oranları gibi ülke ekonomilerini olumsuz anlamda etkilemektedir.
Ülkedeki yüksek faiz oranları o ülkenin ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir. Ülkede siyasi riskler, ve başka risklerde varsa yüksek faiz oranlarıyla kimse yatırım yapmak için risk almak istemez. Yatırım olmayınca da yeni istihdamlar içinde alan yaratılamaz. Yüksek faiz oranları nedeniyle paradan para kazanma yoluna gidilir.
Ayrıca kullandığımız TL'nin paranın sahibi tarafından değerinin belirlenmesi noktasında baskıcı/kontrollü kur rejimiyle de ülkede gelir dağılımında da çok ciddi bozulmalar olması kaçınılmaz olur.
EVET SAYIN VEKİLLERİM 2026 BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE BUNLARI DA KONUŞUN ve ÇÖZÜM ÜRETİN...