Fizibl, rantabl, tribıl ve kelle gulumbra!

Serhat İncirli

Yürüyüş – ATV ve bisiklet güzergahlarım içerisinde iki baraj var!
Kanlıköy Barajı ve Gönyeli Barajı!

-*-*-

Baraj dedikse, Türkiye’nin veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dev ya da teknolojiyle döşenmiş yapıları falan aklınıza gelmesin!

-*-*-

Ama ikisine de “baraj” diyenler var tabii ki!
Ve “su olduğunda” veya “yağış olduğunda” bir miktar suyu tutuyorlar!

-*-*-

KKTC bir devlet mi?
“Kanlıköy ve Gönyeli gölet ya da su tutma alanları ne kadar barajsa, KKTC de o kadar devlettir” diyebiliriz!

-*-*-

Dediğim gibi hem fotoğraftaki Kanlıköy hem de Gönyeli’deki gölete, “ben dahil”, birçok kişi “baraj” diyor!

-*-*-

Geçenlerde yine Kanlıköy Barajı’ndaydım!
Gazeteci olarak, bu barajın dolup taştığını da hatırlarım!

-*-*-

Ama bu sene kurak!
Hem de Çiftçiler Birliği’ne göre “çok kurak”!

-*-*-

Kuralık, Kıbrıs Adası’nın periyodik kaderidir…
Dedem anlatırdı, “beş sene kurak, üç sene yağmurludur” derdi!

-*-*-

Hatta kuraklığın meşhur şarkısı da var; Dolama dolamayı!
“… Yine kurak varıdı, yine kurak varıdı; hiç yağmur yağmadıydı…” diye başlayan… 

-*-*-

Aklıma şu mesele geldi: Kanlıköy Barajı’na bir balık üretim çiftliği ve bir de su sporları tesisi yatırımı yapalım!

-*-*-

Müthiş bir proje!
Hatta oturur, bu işin uzmanı mimarlara, mühendislere öyle bir proje de çizdiririm ki; gördüğünüzde dudaklarınız uçuklar!

-*-*-

Bir yanda balık üretiyoruz; son derece kaliteli somonlar…
Hatta “Hazar Denizi otursun oturduğu yere; Dünya’nın en kaliteli havyarını da çıkarmaya başlayacağız” derim!

-*-*-

Hatta markamız bile hazır; “Megapse Caviars”… 
Türkçesi, “Megapse Havyrarları!”...

-*-*-

Öte yanda küçük çocuklara yelken kursları!
Beri yanda su kayağı yapan gençler!
Ve Beşparmak Dağları istikametine doğru, yüzme, atlama, zıplama, hoplama tesisileri!

-*-*-

Ama ayrıca, kuyruğundan tutalım ve fotoğraf çekelim diye de timsah yetiştiriciliği yaptığımız ayrı bir bölüm!
Ayrı bölümün adı da “Tut kuyruğumdan Tatar”… 
Anısı var!

-*-*-

Neyse!
Hangi “akıllı” yatırımcı sizce bunu yapabilir?

-*-*-

Fizibilite nedir?
Fizibl olmak?
"Fizibl olmak", bir fikrin veya projenin uygulanabilir, yapılabilir ve başarılı olma potansiyeline sahip olması anlamına gelir…

-*-*-

Peki rantabl olmak?
"Rantabl olmak", bir şeyin kârlı, verimli, kazançlı veya faydalı olması anlamına gelir. Bu terim genellikle ekonomik faaliyetler ve yatırımlar için kullanılır, bir varlığın ya da eylemin getirdiği gelirin, harcanan maliyeti aştığını ve bu sayede kar sağladığını ifade eder.

-*-*-

Peki tribıl atmak nedir?
Eminim ki çoğunluk bu lafı unuttu!

-*-*-

Futbolda tribıl atmak, rakibe “çalım atmaktır”!
Nasıl çalım?
Rakibi bir şekilde aldatıp, yatırıp geçmek!

-*-*-

Ama gerçek hayatta da söylenişiyle “tribıl” vardır!
Kıbrıslılar bu lafı çok iyi bilir!
Tıpkı, “kelle gulumbra” gibi eskilerde kaldı ama yine de bilen bilecektir!

-*-*-

Kıbrıslı özellikle geçmişte, bir kişinin, bir başka kişiyi veya bir topluluğu aldatmasına, çalımlamasına “amma tribıl addı gennere ha” diye anlatırdı!
Yani “ne güzel aldattı herkesi” gibi!

-*-*-

Çok kolay aldatılan ve inatla aldatılmayı sürdürenlere de “kelle gulumbra” denir mesela!

-*-*-

Nereye mi geleceğim!
Be gardaş; Kanlıköy’e kimse yukarıda bahsettiğim yatırımı yapmaz!
Fizibl da değildir, rantabl da değildir!

-*-*-

Ama Kıbrıs Türk seçmenine, “Kıbrıs’ta artık iki devletli çözüme geçtik” demek de hem “Kanlıköy’e balık çiftliği ve su sporları tesisleri kuracağız” demekle eşdeğerdir hem de Kıbrıslı Türk seçmenlere ağır bir tribıl atmaktır!

-*-*-

Fizibilite ve rantabilite; “parayı dökecek – bile bile gömecek olan görgüsüz veya ahmak kişi ya da kişilerin hesaplaması gereken iki şeydir”…

-*-*-

Ama Kıbrıslı Türk seçmen, artık tribıl yemez!
Kıbrıslı Türk seçmen, kelle gulumbra değildir!

-*-*-

Kelle gulumbranın Türkçe anlamının;  “Cehennem topuzu kafalı…” olduğunu söyleyebiliriz!
Gulumbra kafalı da diyebiliriz!
Ve hem Kıbrıslı Rumlar hem de Türkler, “kelle gulumbra”yı kullanırlar!


Cumhurbaşkanı Erhürman; hayırlı olsun

Ersin Tatar ve saz arkadaşlarının son çabası şu: 
“… Tufan Erhürman’ı Türkiye’nin de desteklediği (altı boş, içi bomboş) iki devletli çözümün düşmanı, bir hain gibi gösterip seçim kazanmak!”…

-*-*-

Tufan Erhürman dün sabah gazetecilerle buluştu… 
Eziç Göçmenköy’de kahvaltılı toplantıda yaklaşık bir saat 45 dakika Erhürman’ı dinledik; sorulara verdiği yanıtları not aldık… 
Cumhurbaşkanlığı’ndaki ilk yüz gününün planını anlattı… 

-*-*-

Bazı gözlemlerimi paylaşmak istiyorum… 

-*-*-

Erhürman kendinden çok emin…
Hem kazanacağını hem de kazandıktan sonra ne yapacağını çok iyi biliyor…

-*-*-

Sahtekarlık yok; söylediklerinde içi boş, altı boş başlıklar yok…
“İki devletli çözüm deyip de aynı anda garantörlükten, güvenlikten, hidro karbonlardan söz etmek” de yok!

-*-*-

Boş vaat hiç yok!

-*-*-

Meseleyi çok iyi bilen, kendinden emin, ciddi, sakin, sinirlenmeyen, kararlı…

-*-*-

İnatla ve ısrarla, hem Erhürman hem de CTP’yi, Türkiye’deki yönetimle kavga ettirmek isteyenler var…
Tatar ve saz arkadaşlarının en büyük çabası bu…

-*-*-

İçi boş – altı doldurulmamış “iki devletli çözüm” diyerek Meclis’e gelecekler ve Erhürman’ı “işte bakın, Türkiye ile uyuşmuyor, anlaşamıyor” diyerek Türkiye kökenli seçmene “ters” gösterecekler!

-*-*-

Erhürman, kimseyle – özellikle de Türkiye ile asla kavga etmeyecek…
Buna vurgu yapıyor… 
Ama düşündüğünü, inandığını tabii ki söyleyecek… 

-*-*-

İnat ve ısrarla belirli bir cephenin, Erhürman’ı karşı cepheye itip hainleştirme çabasının iki sebebi olabilir:
1 – Kıbrıs’ta siyasi çözüm olasılığını tamamen bertaraf etmek…
2 – Kuzey Kıbrıs’ta kurulu iğrenç düzenin devamını garantiye almak için Tatar gibi biriyle devam etmek… 

-*-*-

Kıbrıs meselesinde çözümün zamanı veya zamanlaması konusunda kararsızlık olmasına saygı duyarım… 
Ama asıl hikaye kurulu mafya düzeninin devamıysa, buna kimse izin vermeyecektir!

-*-*-

Erhüman’ın da dediği gibi; anketler ortada, sokak gayet net, Ersin Tatar’ın halet-i ruhiyesi de açık; tam bir panik havası… 

-*-*-

20 Ekim 2025 sabahı, yeni bir cumhurbaşkanı ile güne günaydın diyeceğiz… 
Hayırlı olsun…