FACE TO FACE

UBP’den 1980’li yıllarda ayrılıp SDP’yi kuran grupta yer alan, KKTC Kurucu Meclis üyelerinden Avukat Özkul Özyiğit ülkenin içinde bulunduğu durumu Yenidüzen’e değerlendirdi “Her şey dökülüyor” · “Me

 

UBP’den 1980’li yıllarda ayrılıp SDP’yi kuran grupta yer alan, KKTC Kurucu Meclis üyelerinden Avukat Özkul Özyiğit ülkenin içinde bulunduğu durumu Yenidüzen’e değerlendirdi

 

“Her şey dökülüyor”

 

·        “Memleketin durumu o kadar kötüdür ki, sadece çöp konusunda değil, diğer konularda da dökülüyoruz, olağanüstü bir hal yaşıyoruz. Dolayısıyla ya anayasaya göre Cumhurbaşkanı bunu ilan edecek ya da tüm siyasal partiler biraraya gelecek, bir geçiş hükümeti kuracak ve erken seçime gidecek”

 

·        “Rum’dan kalan mirası kendi aramızda adaletli paylaşamadık, Tutanın elinde kaldı, torpili olan aldı, yakını olan aldı, Hala 25 milyon puanın üstünde mal alamamış hak sahipleri vardır. Bu çok yüksek bir rakamdır. Diğer taraftan puanı olmadan mal alan birçok kişi de var”

 

·        “Kısacası bu miras (Rum malları) paylaşımı adil olmadı. Vatandaş bunu gördükten sonra babası ahından öldü, anası kanserden öldü, diğeri kalp krizinden gitti. Ondan sonra birbirimize kinlenmeye başladık”

 

   Ulusal Birlik Partisi’nden 1980’lerin başında ayrılıp, Raif Denktaş ve bir grup arkadaşıyla Sosyal Demokrat Parti’yi kuran, KKTC Kurucu Meclis üyelerinden Avukat Özkul Özyiğit,

yaşanan kurultay krizi sonrasında UBP’nin parçalanacağını söyledi.

   “İstedikleri kadar ‘UBP bütündür, seçim olur her şey unutulur, birbirimizi kucaklarız’ desinler, geldiğimiz noktada sanırım o kucaklama olmayacak” diyen Av. Özyiğit, ülkede sadece çöp konusunda değil genel anlamda olağanüstü hal yaşandığını belirtti.

    Av. Özyiğit, UBP’nin sorunları çözemediğini ve tüm partilerin bir araya gelip bir geçiş hükümeti kurması ve erken seçime gidilmesi gerektiğini söyledi.

   Av. Özyiğit, “Herkes ihtirastan, koltuk kavgasından geri durmalı ve bu halka ne vereceğinin hesabını yapmalıdır. İnanın başka çaremiz yoktur, evlatlarımızın geleceğini başka türtlü inşa edemeyeceğiz” dedi.

   LTB’deki sorunları da değerlendiren Av. Özyiğit, sendikanın haklıyken haksız duruma düşecek eylemler içine girmemesi gerektiğini kaydetti.

   Her geçen gün hem memleketin düzeninin hem de insanların sosyal ilişkilerinin bozulduğuna dikkat çeken Av. Özkul Özyiğit, “Rum’dan kalan mirası kendi aramızda adaletli paylaşamadık, Tutanın elinde kaldı, torpili olan aldı, yakını olan aldı, Hala 25 milyon puanın üstünde mal alamamış hak sahipleri vardır. Bu çok yüksek bir rakamdır. Diğer taraftan puanı olmadan mal alan birçok kişi de var. Kısacası bu miras paylaşımı adil olmadı. Vatandaş bunu gördükten sonra babası ahından öldü, anası kanserden öldü, diğeri kalp krizinden gitti. Ondan sonra birbirimize kinlenmeye başladık” diye konuştu.

 

·        Soru:1982 yılına kadar UBP içinde bulundunuz, daha sonra rahmetli Raif Denktaş ve bir grup arkadaşınızla SDP’yi kurdunuz. Kurucu meclis üyesiydiniz. Şimdi memleket yangın yeri, herkes şikayetçi. O günden bugüne gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

·        Özyiğit: Kurucu meclis döneminden bu yana her geçen gün hem memleketin düzeni bozuldu, hem insanların sosyal ilişkileri bozuldu, herşey para oldu. Bu halkın çoğunluğunun umudu cumhuriyetin ilanıyla birlikte çok yükselmişti, insanlar umutla dolmuştu, “çocuklarımız, geleceğimiz için daha iyi olacak” diye beklenti içine girmişti. Herşey daha iyi olacağına her geçen gün daha kötüye gidiyor. Hepimizin esas sorunu çocuklarımızın, torunlarımızın, bu ülkede yaşayacak insanların geleceğidir. Çevreme baktığımda gençlerin büyük çoğunluğunun yarınlar için herhangi bir umudu kalmadığını görüyorum.

 

Diğer taraftan politik arenaya baktığımda birbirini sevmeyen, birbirine saygısı olmayan partiler, politikayla uğraşan insanlar var. Ben şuna inanırım, politikacılar önce memleketi sevecek, sonra bu memleketin insanını sevecek ve bu memleketin insanı için neler yapılabileceğini düşünecek. Herşey insan içindir, devlet insan için vardır, oysa bizde tersidir, siyasiler insanın devlet için varolduğunu kabul eder.

 

“UBP’NİN ACİZ BİR DURUMA DÜŞMESİ ÜZÜCÜ”

 

·        Soru: UBP kurultayı aylarca tartışıldı, toplumun gündemini meşgul etti. Kurultay yapıldı ama süreç hala devam ediyor. Az önce partiler arasında ve politikacılar arasında saygı ve sevgi olmadığını söylediniz. Şimdi bu durum farklı partilerden siyasiler arasında değil, UBP içinde yaşanıyor. Siz divan kararını ve başkanlık seçimi konusunda tüzüğü nasıl yorumluyorsunuz?

·        Özyiğit: Böyle bir partinin, iktidar partisinin, halkın ciddi kesiminin desteğini alan bir partinin böyle aciz bir duruma düşmesi üzücüdür. Yasalarda olduğu gibi, zamanında parti tüzüğünü de yaparken ileriyi öngörerek yapmadılar, yapamadılar. Üzücü olan budur. Yasa yapmak, tüzük yapmak teknik bir konudur. Bir tüzüğü yaparken neler olabileceğini öngörebilmeniz lazım. UBP’nin tüzüğünün 28. maddesi üye sayısının salt çoğunluğunu arıyor, katılanlardan bahsetmiyor ve “ikinci tur en çok oy alan iki aday arasında yapılır” diyor. Ben bunu okuduğumda ikiden fazla aday yarışması lazım ki en çok oy alan iki aday arasında yarış devam etsin anlamını çıkarırım. Birçok hukukçu arkadaşımız farklı anlam verdi. Bu konuda mahkeme süreci devam ediyor, dolayısıyla çok fazla yorum yapmak da doğru değildir.

 


 

“UBP parçalanacak”

 

·        Soru: Mahkemeden çıkacak karar ne olursa olsun, sizce sonrasında UBP’de neler yaşanacak?

·        Özyiğit: UBP ile yakın ilişkim yok ama dışarıdan gördüğüm UBP’nin parçalanacağıdır. İstedikleri kadar “UBP bütündür, seçim olur herşey unutulur, birbirimizi kucaklarız” desinler, geldiğimiz noktada sanırım o kucaklama olmayacak. Bana göre UBP ve diğer siyasal partiler bir araya gelmeli ve bir milli geçiş hükümeti kurmalıdır. Memleketin durumu o kadar kötüdür ki, sadece çöp konusunda değil, diğer konularda da dökülüyoruz, olağanüstü bir hal yaşıyoruz. Dolayısıyla ya anayasaya göre Cumhurbaşkanı bunu ilan edecek ya da tüm siyasal partiler biraraya gelecek, bir geçiş hükümeti kuracak ve erken seçime gidecek. Seçim ve Halkoylaması Yasası’nda değişiklikler hep konuşuluyor ama yapılmıyor, Anayasa’da bazı değişiklikler hep konuşuluyor ama yapılmıyor. Bu geçiş hükümeti tüm bunları yapmalı, Kuzey Kıbrıs tek seçim bölgesi olmalı ve bölgecilik de ortadan kalkmalıdır. Herkes ihtirastan, koltuk kavgasından geri durmalı ve bu halka ne vereceğinin hesabını yapmalıdır. İnanın başka çaremiz yoktur, evlatlarımızın geleceğini başka türtlü inşa edemeyeceğiz. Oturup konuşsunlar, bu memleketin geleceği için ne yapılabileceğini hep beraber düşünsünler ve kavga artık bitsin. Bu memlekette birinin üzüntüsü ötekinin sevinci oldu. Ortak sevincimiz yok. Madem ki UBP sorunları çözemedi, çözemiyor, o zaman gereğini hep beraber yapmaları lazım. Görüyorum ki UBP karışacak, dağılacak. UBP içinde, aralarında doğan kin, düşmanlık, sevgisizlik partiyi nereye götürecek, nereye götürebilir?

 

“BEN BULUTOĞLULARI’NIN YERİNDE OLSAM BİR SANİYE DURMAM”

 

·        Soru: LTB’nin ve Lefkoşa’nın içine düştüğü durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

·        Özyiğit: Belediye çalışanları, onları temsil eden sendika ve çeşitli partilerden meclis üyelerinin birleştiği nokta “Cemal Bulutoğluları yönetemedi, yönetemiyor, herkesle ters düştü, gitsin” noktasıdır. İnanın ben Cemal Bulutoğluları’nın yerinde olsam bir saniye durmam. Beni istemedikleri yerde ben ne yapayım?

 

“SEÇİLMİŞ BİR KİŞİNİN GÖREVDEN ALINMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR”

 

·        Soru: LTB ile ilgili son alınan Bakanlar Kurulu kararına da bakarsak artık UBP de kendi belediye başkanını gözden çıkarmış görünüyor. Kararda “belediye başkanı ve meclis üyeleri toplanıp yasal görevlerini yerine getirmemeleri halinde görevden alınmaları yönünde yasal düzenleme yapılacağı”ndan bahsediliyor. Anayasaya göre seçilmiş birini veya birilerini görevden almak mümkün müdür?

·        Özyiğit: Bu konuyu özel olarak incelemedim. Ama mevcut prensiplere baktığımız zaman seçilmiş bir kişiyi bir başkasının görevden alması mümkün değildir. Nitekim daha önce alınan üç ay uzaklaştırma kararı da mahkemeden geri dönmüştü. Burada bana göre yapılacak doğru hareket, Cemal başkana partideki yakınları telkinde bulunacak, Cemal başkan efendi efendi istifa edecek ve bu belediyenin önü açılacak.

  

“SENDİKA HAKLIYKEN HAKSIZ DURUMA DÜŞECEK EYLEMLER İÇİNE GİRMEMELİ”

 

·        Soru: Lefkoşa’nın durumu ortada, anayasanın 40. maddesi “herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu” söylüyor. Dolayısıyla vatandaş en temel hakkı olan temiz çevrede yaşama hakkını istiyor ve tepki vermekte haklı. Diğer taraftan anayasada angarya çalıştırmanın yasak olduğu da belirtilmiş, yani çalışanlar da haklı...

·        Özyiğit: Bütün sempatim çalışanlardan yana olmasına rağmen sendikaya bir çift lafım var. Sendika da bu ülkede yaşar, bu ülkenin yasalarına göre hareket eder, bu ülkenin yasalarına göre maaş alır. Dolayısıyla Bakanlar Kurulu anayasanın verdiği yetkiyi kullandığında ona karşı gelmek ne kadar doğrudur onu da düşünmeleri lazımdır. Sendika haklıyken haksız duruma düşecek eylemler içine girmemelidir.

 

·        Soru: Cumhurbaşkanı Eroğlu bu konuda hükümetin acizlik içinde olduğunu söyledi, “Eğer grev yasağı kararı aldıysanız bunu uygulatacaksınız. Yok uygulattırma gücünüz yoksa böyle bir karar alırken düşünmeniz gerekir” dedi.

·        Özyiğit: Bu bazılarına şirin görünmek, bazılarına da topuz göstermektir. Bana göre bu da doğru bir tavır değildir. Çalışanlar hükümeti sevmeyebilir, hükümetin icraatlarını beğenmeyebilir, hükümetin aldığı bu yasaklama kararının kendilerine yapılan bir haksızlık olduğunu düşünebilir ama buna uymaları gerekirdi. Çalışanların halkı da düşünmesi gerekir. Halk çalışanların yanındadır, çalışanları haklı görüyorlar ama çöplerden de şikayet ediyorlar.

 

Yenidüzen Gazetesi’nin birkaç gün önceki sayısında Lefkoşa Rum Belediyesinin 250, LTB’nin 1100 çalışanı olduğu yazıldı. Artık belediye meclisinden belediye başkanına, sendikasından hükümetine, hükümetinden meclisine herkesin başını ellerinin arasına alıp “nereye gidiyoruz” diye düşünmesi lazım. Bugün hükümeti sevmeyebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz, oy verin ya da vermeyin bu hükümet herkesin hükümetidir. Madem ki hükümet hepimizi temsil eder, o zaman dialog kurulur ve nasıl çözüm bulunacağı da düşünülür.

 

·        Soru: Çok defalar belediyenin nereye gittiği söylendi ama gerekli tedbirler alınmadı. Bu konuda hükümetin sorumluluğu nedir?

·        Özyiğit: Tabi ki hükümetin de hataları var. En azından hükümetin yapması gereken yasal boşluk varsa meclisi toplayıp bunları düzeltmek, ortaya çıkan sorunları giderici önlemleri yasal olarak almak olmalıydı.

 

“RUM’DAN KALAN MİRASI ADALETLİ PAYLAŞAMADIK”

 

·        Soru: Sizce toplumun kırılma noktası nedir? Ne zaman herkes kendini düşünmeye başladı?

·        Özyiğit: Çok güzel bir soru. Rum’dan kalan mirası kendi aramızda adaletli paylaşamadık, Tutanın elinde kaldı, torpili olan aldı, yakını olan aldı, Hala 25 milyon puanın üstünde mal alamamış hak sahipleri vardır. Bu çok yüksek bir rakamdır. Diğer taraftan puanı olmadan mal alan birçok kişi de var. Kısacası bu miras paylaşımı adil olmadı. Vatandaş bunu gördükten sonra babası ahından öldü, anası kanserden öldü, diğeri kalp krizinden gitti. Ondan sonra birbirimize kinlenmeye başladık.

 

·        Soru: Yani kırılma noktası İTEM yasası mıdır?

·        Özyiğit: İTEM yasası tek başına değil, doğru uygulansa kırılma noktası da olmazdı. Uygulanmadı ki, oradan buradan çekildi istenildiği şekilde uygulandı. Ondan sonra insanlar “ne kaparsam o benimdir” dedi. Bencillik hatsafhaya ulaştı. Akdeniz’de en egoist insanların yaşadığı yer Sicilya’dır arkasından Kıbrıs gelir. Kıbrıs’ta da bencillikte birincilik Rumlarda, ikincilik bizdedir. Ama sanırım şimdi biz Rumları geçtik.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri