Etnik veya dini sorunların çatışmaya dönüşmemesi için bir Rusya örneği…1

Sevgül Uludağ

 

ULAŞ GÖKÇE

2016 yılının 1 Nisan akşamında Rusya’nın Kalmıkya Cumhuriyeti’nin başkenti Elista’da ciddi etnik ve dini çatışmalara yol açabilecek bir olay gerçekleşti. Elista’da güreş müsabakaları için bulunan Dağıstanlı sporculardan biri şehir merkezinde yer alan Burhan Bakşin Altan Sum isimli Avrupa’nın en büyük Budist Manastırı’nın avlusuna tuvaletini yaptı, Buda heykeline fiziki hakarette bulundu ve tüm bunları Periscope aracılığıyla internette yayımladı. Bu olaydan haberi olan şehir sakinleri Dağıstanlıların kaldığı otele gelerek sporcuyu Manastır’a götürerek zorla, dizlerinin üzerinde özür dilemesini sağladılar.

Kalmıkya, Avrupa’daki tek yerli Budist yöre. Türki halk olan Kalmıklar Tibet Budizm’ine inanıyorlar. Kalmıkya ile sınır olan Dağıstan ise Rusya’nın bir başka ilginç cumhuriyeti. Dağıstan yüzlerce etnik grubun yaşadığı Rusya’nın en fazla etnik ve dil çeşitliliği olan bölgesi. Dahası Dağıstan dünyada kilometre başına düşen en fazla dilin bulunduğu yerlerden biri. 14 resmi dili olan Dağıstanlılar, genelde savaşçılıkları ve dik başlılıkları ile tanınan Kafkas halkları içinde en çatışmacı ve en savaşçı halk olarak tanınıyorlar. Ayrıca Dağıstan Rusya’da, İslam köktendinciliğinin en yaygın olduğu bölgelerden biri. İşte böylesi farklılıklar ve çatışma için potansiyel tehlikeleri bünyesinde taşıyan iki komşu cumhuriyet arasında, Kıbrıs dâhil pek çok ülkede ciddi çatışmalara neden olabilecek bir olay yaşandı. Olay sonrası yaşananların bu tür etnik ve dini çatışma nedeni olabilecek konular için bir çözüm yöntemi olabileceğini düşünüyoruz.

Çirkin saldırının ardından Elista Polisi Dağıstanlı sporcuyu tutukladı. Tutuklu bulunan sporcu “Vicdan ve İnanç Özgürlüğü” yasasına tecavüzden yargılanacak. Tutuklamanın ardından Kalmıkya Devlet Başkanı Aleksey Orlov, Dağıstan Devlet Başkanı Ramazan Abdulatipov’u telefonla bilgilendirdi. Abdulatipov Orlov’a özürlerini bildirdi. Abdulatipov yaptığı açıklamada gençlerin kültürsüz ve sorumsuz davranışlarını kınadı, sporcunun anne ve babasının özürlerini bildirdiğini söyledi. Dağıstan Devlet Başkanı ayrıca Spor Bakanı’na uyarı cezası verdi. Bunun ardından Dağıstan Başbakanı Abdulsamet Gamidov Kalmıkya’nın başkenti Elista’ya acil bir ziyaret gerçekleşti. Burada Orlov ile Gamidov birlikte basına açıklama yaptılar . Orlov açıklamasında, mealen, iki halk arasında çatışma yaratacak bu tür eylemleri kınayarak, Dağıstan ile bu olay hakkında aynı görüşü paylaştığını ifade eder. Gamidov ise açıklamasında şunları söyledi: “Tüm Dağıstan halkı, Dağıstanlıların ahlaksız davranışını büyük bir rahatsızlıkla karşılamıştır. Hemşerimizin bu ahlaksız davranışını hepimiz kınıyoruz. Tüm Dağıstanlılar ve şahsım adına derin üzüntülerimi kardeş Kalmık halkına sunuyorum.  Halklarımız her zaman iyi komşuluk ilişkileri içerisinde olmuşlardır. Bugün binlerce Dağıstanlı Kalmıkya’da yaşamakta ve çalışmaktadır. Dağıstanlılar burada Kalmıkların dini ve her türlü değerine saygı içinde yaşamaktadırlar. Bazı genç insanlar, davranışlarıyla cumhuriyetimizi utandırmaktadırlar. Bu olayın tepkisiz kalmayacağından Kalmık halkı emin olsun. Bugün itibarıyla sporcuları Kalmıkya’ya getiren [Dağıstanlı] antrenör işten kovulmuştur. Bu olay, dün akşam meydana gelen olayların bir kez daha olmaması için, bundan sonra genç nesle, daha fazla önem vermemiz için bir vesile olmuştur”.

Sadece gururları için yaşayıp, sadece bunun için ölebilen bir halkın liderliğinin yaptığı bu açıklama ve aldıkları önlemler bize etnik ve dini çatışmalara neden olabilecek sorunlara nasıl yaklaşılması gerektiği yönünde iyi bir örnek teşkil edebilir.

Dağıstanlı ve Kalmık yetkililer, aşırı dini ve milliyetçi unsurlar bu tatsız olayı manipüle etmesine fırsat ve zaman vermeden konuyu kamuoyuyla paylaşırlar. Olayların büyümemesi, fırsatçıların rant sağlamaması için bu çok önemli bir adımdır. Bu tür davranışları gizlemek, yok saymak, görmezlikten gelmek, marjinal kesimlere tabi olduğunu ifade etmek sorunların çatışmaya dönüşmesine izin vermektir. Sorunları çözmek için meseleleri açıkça, korkmadan ve utanmadan konuşmak gerekiyor. Dine, dinsizliğe, başka dillere, siyasi ve cinsel tercihlere, başka milletlere karşı tahammülsüzlük çok yaygın bir hastalıktır. İnsan doğası gereği kendine benzemeyenden korkar, kendini koruma arzusu duyar. Böylesi davranışlarla her zaman karşılaşacağız, her zaman çözüm üretmek zorunda kalacağız. İnsanın doğasına alışmamız gerekiyor. Hoşgörü yoksunluğunu görmezden gelerek çözemeyiz. Tam tersi sorunları görmek ve önemsememiz gerekiyor.

Bir başka önemli nokta ise bu tür olayların gerektiği seviyede önemsenmesidir. Yani dini inançlara, inançsızlıklara, etnik kimliklere saldırılara en üst seviyede ve gerektiği ehemmiyette yanıt verilmelidir. Bu konunun, ne kadar önemsendiğini ve hangi ölçüde yanıt bulacağı konusunda kamuoyuna doğru mesajı vermek için gereklidir.

Üçüncü önemli nokta ise bu tür olayların önlenmesi için atılması gereken siyasi adımlar ve alınması gereken polisiye önlemlerdir. Bu tür davranışlar mutlaka cezalandırılmalıdır. Çünkü saldırı tek bir bireye, bir dine, bir dinsizliğe değil doğrudan toplumun huzuruna, geleceğine, bir kesime yapılmıştır ve çok büyük olaylara sebebiyet verebilir. Bütün dünyada adi suç bir kişiye karşı gerçekleştirilmişse cezası farklıdır, adi suç tüm topluma karşı gerçekleşmişse, yani terör suçu işlenmişse cezası başkadır, daha ağırdır. Britanya’da kiliseye ateist broşürler bırakan bir vatandaş hapis cezasına çarptırılmıştı. Aynı şekilde Moskova’daki Kurtarıcı İsa Katedralinde dans edenler de hapis cezasına çarptırılmışlardı. Bu tür meseleleri sıradan serserilik olarak nitelendirmek, yapılacak en büyük yanlışlık olur.

 

DEVAM EDECEK