Eşitsizlik

Asım Akansoy

Maliye Bakanlığının yaptırdığı “Yaşam Kalitesi, Varlık ve Kimlik Araştırmaları”nda dikkat çekici pek çok noktaya rastlıyoruz. Bunların başında KKTC’deki gelir eşitsizliğine dair korkunç uçurum gelmektedir. 

Hane halkı üzerinden yapılan araştırma sonuçlarına göre, KKTC’de %2.5 oranında bir kesimin çok yüksek gelire sahip olduğunu görüyoruz. Yine %1 oranında çok yüksek varlık sahibi olan ultra zengin olduğu belirtilmektedir. Geriye kalan dağılım, toplumsal eşitsizliğin büyük oranda arttığını bize gösteriyor. Örneğin %66.7 oranında geliri düşük bir kesim mevcut. 

Bu durum bizde de uygulanan ekonomik modelin ciddi sorunlar yarattığını gösteriyor. Ve bu model ekseninde alınacak önlemlerin büyük değişiklikler getirmeyeceğini bize anlatıyor. Uzun yıllardır yazıyoruz, şu anda dünyanın gelişmiş ülkelerinin uygulayıp azgelişmişlere dayattığı, 1980’lerden beri dünya hakimiyetini ilan eden Neo liberal model, başlı başına eşitsizlik üretmektedir. 

Eşitsizliğin ortadan kalkmasına dönük devletin elinde bulunan tüm araçları ortadan kaldıran, kısa vadede devlet için gelir artışı yaratan ancak ardından toplumsal eşitsizliği artıran ve kontrol edilemeyecek boyuta sürükleyen bir ekonomik yaklaşım.

1980’den bu yana, gelir eşitsizliğinde ABD, Çin, Rusya ve Hindistan açık ara önde bulunmaktadır. Eşitsizlik Avrupa Birliği ülkelerinde kısmen daha iyi boyuttadır. 2016 verilerine göre, ülkenin en çok kazanan %10’luk kesiminin toplam ulusal gelirden tek başına aldığı pay Avrupa’da %37 iken, örneğin Ortadoğuda %61 düzeyindedir. 

Yine Avrupa ve ABD kıyaslandığı zaman, en üst %1’lik dilimin gelir payı 1980’lerde her ikisinde de %10 iken, bu oran 2016 verilerine göre Avrupa’da az yükselerek %12 olmuş, ABD’de ise %20’ye tırmanmıştır. 

1980’den beri gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan olsun, neredeyse bütün ülkelerde kamudan özele büyük servet transferleri gerçekleşmiştir. Ulusal servet göreceli olarak artmıştır. Ancak bu devletlerin eşitsizlikle mücadele etme kabiliyetleri ciddi anlamda sınırlanmıştır. Bireyler arasındaki servet eşitsizliği de ciddi anlamda artmıştır. 

Kamu serveti dediğimiz (kamu gelirleri eksi kamu borçları) 1980’lerden beri pek çok ülkede ciddi anlamda azalmıştır. Çin ve Rusya’nın kamu serveti, %60-70’lerden, %20-30’lara düşmüştür, ki bu büyük farkta, sistem değişikliğine bağlı kapitalistleşme sürecini de düşünmemiz gerekir. ABD ve Birleşik Kırallık’ta kamu servetinin eksiye dahi düştüğü, Japonya, Fransa ve Almanya’da ise hafif artıda olduğu biliniyor. 

Özelleştirmeler ve ülkelerin içindeki artan eşitsizliğin birleşimi bireyler arası artan eşitsizliğin yükselişini ateşlemiştir. ABD ve Rusya’da görülen aşırı servet eşitsizliği, Avrupa’da kısmen daha makul düzeyde seyretmiştir. 

Şu an hakim olan ekonomik model ve trend devam ederse dünyada en üst %0.1’lik servet sahibi kesimin servet payı, 2050’ye gelindiğinde küresel orta sınıfın servetten aldığı toplam paya yetişecektir. 

Küresel gelir eşitsizliği gelişmekte olan ülkelerdeki iyimser büyüme varsayımlarıyla dahi artmaya devam edeceği, alışıldık ekonomik faaliyetlere devam edilirse, gerek ülkeler düzeyinde gerekse küresel anlamda eşitsizlik trendinin düşmeyeceği kabul edilen bir diğer bilimsel gerçektir. 

2018 Dünya Eşitsizlik Raporundaki veriler ile KKTC’nin hal-i pürmelalindeki benzerlik, tüm dünya ülkeleri gibi bizim de uygulanan ekonomik model üzerinde daha çok düşünmemiz, tartışmamız gerektiğini işaret ediyor. 
Evet yeni bir vergi sistemine geçiş mutlaka ele alınmalıdır. Artan oranlı vergi sistemine geçmek daha eşit bir düzen için üzerinde durulması gereken bir konu. Yine eğitimdeki eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için çalışma yapılmalı. Kayıt dışı ekonomi ile mücadele nasıl yapılacaktır? Üzerinde çok ciddi durulmalıdır. 

Özelleştirmelere karşı çıkılması gerektiği, özellikle stratejik sektörlerin asla özelleştirilmemesi gerektiği, bunun halka ihanet olduğunu, adaletsizliği ve eşitsizliği büyük ölçüde körüklediğini yeniden ve yeniden hatırlamakta yarar var.
Bu denli zayıf bir yönetim yapısı ile, küresel ölçekte kayıt dışılığın merkezlerinden biri haline gelmiş olan KKTC’deki sistemin yarattığı kayıt dışı, adaletsiz ve hukuk dışı yaşamdan kurtulmak için acil önlemler alınması kaçınılmazdır. 
Ben aklımızı normalleştirmeyi öneriyorum. Memleketten önce…
Çünkü bu hakim yönetim aklı değişmeden çözüm de olsa, doğal gazın alası da bulunsa eşit, adil bir düzene geçiş mümkün olmayacaktır.