Ertuğruloğlu, UBP’yi kurtarır mı?

Mert Özdağ

Türkiye’nin geçmişte rastlanılan o ‘çok parçalı’ hali bitti, gitti, kapandı,
Artık sadece Erdoğan var! Yargıda, poliste, askerde, siyasette, her yerde…
Bir tek Erdoğan…
Bu yeni ve artık netleşen, kalıcılaşan durum elbette Türkiye-KKTC ilişkilerini de yeni bir düzenlemeye götürecek.
Kıbrıs sorununda gelinen son aşama ve ortaya çıkan “Yeni Akıncı” bu değişimin bir sonucudur.
Türkiye’deki değişimi iyi algılayan Mustafa Akıncı da en yalın ifadeyle “Erdoğanlaşmıştır”…
Çünkü biliyor ki Erdoğanlaşmazsa, Kıbrıs Türk siyasetinde yer bulamayacaktır, Kıbrıs sorununda ana aktör olmaktan çıkıp Türkiye’nin kuyrukçusu oluverecektir.
Zira Kıbrıs sorununu Türkiye Dışişleri yürütüyor.
Bu durumu iyi algılayan Akıncı’nın “yeni” hali Erdoğan siyasetini bire bir kendisine aitmiş gibi sunma oyunundan başka bir şey değil.

Elbette Akıncı’nın Erdoğanlaşması, yeterli gelmemiş ve Tahsin Ertuğruloğlu faktörü de devreye koyulmuştur.

Zira Akıncı’nın yeni hali bile bu şahin politikaya uygun değildir.

Artık güneyle gerginlik siyaseti güdülmesi elzemdir (!)

En can alıcı soru ise şudur: Tahsin Ertuğruloğlu’nun son çıkışlarına rağmen Erdoğan yönetimi UBP-DP ikilisinden memnun mudur? Olayın bir de “ekonomik”  tarafı vardır!

Kısacası, Ertuğruloğlu’nun Akıncı’ya alternatif şahin çıkışları UBP-DP’yi kurtarır mı?

***

Elbette Türkiye’deki bu yeni durumun KKTC’deki ekonomik, sosyal ve kültürel yansımaları da olacaktır.
En başta TC-KKTC ilişkilerinde her adımda “Erdoğan ne diyor” sorusuna yanıt aranacak bundan sonra…
Ve Erdoğan’ın adamları en kritik kararlarda var olacak…
Henüz Akıncı’nın değişimi dışında TC-KKTC ilişkilerinde bu yeni duruma haiz bir hareket yok.
Hareket yok ama, kulislerden gelen bazı bilgiler bir kıpırdanmanın olduğuna dair işaretler veriyor.

***

Hemen hemen herkesin kulağına gelen bilgi ve tespit şu ki, Erdoğan yönetimi ile KKTC hükümeti arasında bir uzlaşmazlık var.
Ankara, UBP ve DP için “Her şeye imza atıyorlar ama uygulamıyorlar” mealinde kalıcı ve net bir tespit koymuş bir kere…
Özellikle ekonomi konusunda Ankara ve buradaki Ankara siyasetini izleyen “elçilik” ekibinin  KKTC hükümetine dair ciddi kaygı ve endişeleri olduğu kesin.
İktidar olabilme adına ‘çat’ diye her önüne gelene imzayı çakan sağ siyasetin basiretsiz politikacılarından TC Elçiliği de bıkmış usanmış artık.
Zaman zaman basına “protokolün uygulanabilirliği” diye yansıyan durum artık ayyuka çıkmış anlaşılan…
Bütçe disiplininden dışarıya çıkılmış, kimi konularda protokole uygunluğa hiç bakılmamış.
Hatta Yardım Heyeti tarafından hazırlanan ve hükümetin performansına ilişkin not edilen raporlar da gün yüzüne çıkmış.
Aslında sadece Ankara penceresinden bakınca hak da veriyor insan…
Zira Kıbrıs’ın kuzeyinde sağ siyaset eliyle kurulan- pek tabii Ankara’nın da desteklediği bu düzende artık hunharca yağmalanan devlet malları, siyasilerin yakınlarına peşkeş çekilen kamu arazileri, şuna buna devredilen arsalar gazete sayfalarına çokça yer buldu son birkaç ayda…
Bunları sadece Kıbrıslı Türklerin mi okuduğunu sanıyorsunuz? Hayır!
TC Elçiliği de okuyor, Ankara’yı yönetenler de okuyor, hatta Erdoğan da okuyor bu haberleri…
Ve elbette bu durum sadece bizleri değil, Ankara’yı- Erdoğan’ı da rahatsız ediyor.
Bu nedenle özellikle son gelişmeler üzerine kulislerde bazı kabine revizyonundan bahsedilmesi rastlantı değil…
Kimileri bu durumu Özgürgün’e Ankara’nın ilettiğini iddia ediyor.
Daha önceleri gündeme gelen bağımsız vekillerin “Bakan olayım” güdüsüyle çıkardığı bir dedikodudan bahsetmiyoruz.
Seçime aylar kala hangi bağımsız vekil bakan olmak ister ki?
Kabine değişikliğini bizzat Türkiye istiyormuş.
TC-KKTC ilişkilerine ilişkin bir diğer ipucu da Büyükelçi Derya Kanbay’ın hükümete karşı koyduğu mesafe…
Kanbay’ın Crans Montana sürecinde sosyal medyaya yazdığı ve KKTC’deki siyasileri kamu mallarını kendi ailelerine peşkeş çekmekle suçlayan yorumu hala hafızalarda…
Her ne kadar da Serdar Denktaş “Üzerime almadım” dese de o yorumdaki adresin- ya da hedefin Tufan Erhürman ya da Cemal Özyiğit olmadığı aşikar!
TC Elçisi’nin çok net bir şekilde UBP-DP hükümetine peşkeş suçlaması yaptığı bir dönemde aradaki rahatsızlığın hükümetin iş dünyası ile “ilişkilerine” ve bet ofisi konusuna kadar ilerlediği de kulislere yansıyor.
Tahsin Ertuğruloğlu’nun “bet izni için uğraştım” sözleri…
Emrullah Turanlı ile girilen bilek güreşi ve rüşvet iddiaları…
Denktaş Üniversitesi, Kermiya’daki arazi, Canaltay’a arazi meseleleri…
Bunlar suyun üzerine çıkan buz dağının görünen kısmı…
Elbette görülmeyen başka konularda vardır perde gerisinde gerginliğine neden olan…
Ancak bu ‘uyuşmazlığın’ bir sonucu olacağı kesin…
Ve bu sonucun da ilk işareti olarak da Ankara’ya inat UBP-DP ikilisinin yanında duran Tuğrul Türkeş’in yeni kabineden yer almamasını gösterebiliriz. 
Gerisi mi?
Gerisi şimdilik perde gerisinde…
Perde önüne çıkıp çıkmayacağı yerine oturması beklenen taşlara bağlı…
Ve o taşlar da yerinden fazlaca uzaklaşmışa benziyor…

Demem o ki, Ertuğruloğlu UBP’yi kurtarır mı?
Göreceğiz.


Alternatif yurttaş siyaseti

Kış yavaş yavaş yanaşıyor.

Malum, yurttaşın dertlerine yeni dertler eklenecek.

Pahalılık her geçen gün artıyor.

En dikkat çekeni de elektrik…

Hadi elektrikten vazgeçtik sayalım, (ki çok zor),  tüp gazı nasıl ödeyeceğiz?

Daha 3-4yıl önce 20 TL idi.

Şimdi 50 TL’ye dayanan tüp gaz da çözüm değil.

Akaryakıt da keza öyle.

Son bir yılda % 30 zamlanmış.

Yani yangın her yerde!

Pahalılık her yerde.

Dövizde, akaryakıtta, gazda, elektrikte, okul parasında, markette, kasapta…

Bu gidişata dur diyecek siyasi irade lazım şimdi.

Tümünü ele alacak, alternatifler üretecek, dar gelirliden başlayarak yurttaşa ciddi rahatlama getirecek çözümler üretecek siyasi irade…

İster iktidar olsun, ister muhalefet.

Toplumun gündemi ile siyasetin gündemi çok farklıdır dostlar.

Gerçek bu!

İnsanımız günü geçirme derdindedir.

İnsanımız ayı çıkarma telaşındadır.

“Barış hemen şimdi”?

“KKTC sonsuza kadar yaşayacak”?

İnanın ki geçim derdindeki yurttaş için bir şey ifade etmiyor bu cümleler…

Halkın günlük yaşamına dokunmayan siyasetler afaki kalıyor.

Ekonomik darboğazdaki yurttaşın gözyaşını silecek siyasetler lazım bize.

Hem de hemen!