ERMU’DAN ARASTA’YA BİR KAHVE YOLCULUĞU…

Ülkemize dair çok büyük bir kültür zenginliği elimizin altından hızla kayıp giderken, bunu kıyısından da olsa yakalama telaşıdır aslında bizimkisi. Öylesine bir bölünmüşlük ve o kadar derin bir ayrışma yaşandı ki yakın tarihimizde, yüzyıllar boyu süren ad

 

Ülkemize dair çok büyük bir kültür zenginliği elimizin altından hızla kayıp giderken, bunu kıyısından da olsa yakalama telaşıdır aslında bizimkisi. Öylesine bir bölünmüşlük ve o kadar derin bir ayrışma yaşandı ki yakın tarihimizde, yüzyıllar boyu süren adalı, o çok kültürlü yaşam tarih olmanın yanı sıra artık belleklerden de hızla silinmek üzere…

İşte öyle bir hüzünle dolanırken tarihin bu adadaki kalbi Arasta’da; kahvenin kokusu taşıdı bu kez beni o tarih kokan mekâna ve Kıbrıs’ta kahve ticaretinin ilginç zaman yolculuğuna…

Arasta’da, Özerlat Kuru Kahvecisi’nde, İmren Hanım’la derin bir sohbetteyiz yudum yudum içtiğimiz kahveye dair. “Eşimin dedesi Derviş Tahmis’le Ermu Sokak’ta 1900’lerin başında başladı ailemizin kahve serüveni” diye anlatıyor yürekten bir heyecanla İmren Hanım. Yan masadaki Lübnan’lı öğrenci anında yorumluyor Derviş Dede’nin soyadını. “Tahmis,  Arapça’da kavurma demek” diyor. Derviş Tahmis, soyadını ya da lakabını kahve kavurma işlevinden dolayı alıyor anlayacağınız…

ÜNLÜ SOKAĞIN KISA TARİHİ…

Bir zamanlar Kanlı Dere’nin dere yatağı olan Ermu Sokağı güzergâhı, 1500’lerde Venedikliler tarafından doldurulmuş… Dıştan gelecek yabancı saldırılardan korunma amacıyla şehri küçülterek surlarla çevreleyen Venedikliler, Kanlı Dere’nin de yönünü değiştirmiş ve dere yatağını doldurarak alan kazanmışlardı.  Ermu Sokağı, Osmanlı döneminde çok kültürlü bir alışveriş merkezi haline gelmişti. Toplumlararası çatışmalar sırasında, dönemin ilk barış gücünü oluşturan İngilizlerin güvenlik adına Yeşil Hat’ı (Green Line) üzerinden geçirdikleri, şimdilerde ise derin bir yalnızlık ve hüzünle eski şaşalı günlerine ağlayan ara bölgenin Ermu Sokağı, 300 kusur yıl Türk, Rum, Ermeni, Maronit ve hatta Yahudi esnafın  ticaret yaptığı, adanın önemli bir alışveriş merkeziydi. Ermu’nun yıllar boyu nasıl bir etnik mozaik zenginliğini barış içinde barındırdığına bakın…  

Ermu’nun esnafından Derviş Tahmis’i, Ermu’ya kahve aromasını taşıyan kahve ticaretine, o günlerde bir Osmanlı geleneği sayılan kahveye olan tutkusu taşımış. Önce kendisi  ve evi için kavurmuş ve öğütmüş ilkel dibeğinde kahvesini… Sonra komşuları için hazırlar olmuş. Derviş Tahmis’in özenle hazırlanan kahvesinin  ünü gittikçe yayılmış ve Lefkoşa çarşısında 1900’lerin başında bir tutkunun ve keyfin simgesine dönüşmüş. Ermu’da tütmeye başlayan kahve kokusu, oradan markalaşan bir adla tüm adaya yayılmış…

KAHVECİLİK AİLE GELENEĞİNE DÖNÜŞÜYOR…

Evi ve dükkânı Ermu Sokak’ta olan Derviş Dede’nin dört çocuğu olmuş. Şeker hastalığıyla savaşan Derviş Tahmis, 1932’de ölünce, çocuklarından Hasan Özerlat  kahve işini üstlenir. Derviş Tahmis döneminde sadece çarşı içinde satılan Özerlat kahve, Hasan Özerlat döneminde tüm adaya yayılır ve bakkal raflarında satışa da sunulur. Sadece evlerde değil, kahvehanelerde tercih edilen bir markaya dönüşür. O günlerde kahve, jelatin paketlerde 25, 50 ve 100 dirhemlik ambalajlarda satılırdı. Ermu Sokağı’ndaki Özerlat Kahve, özellikle Hasan Özerlat’ın Rumlarla olan iyi ilişkileri ve Rumca’ya çok hakim olması nedeniyle 1958’lere kadar ününü hep artırarak gelir.

1958 yazında Kıbrıslıtürkler ve Rumlar arasında çıkan çatışmalardan sonra bu sokağın esnafı ya güneyde yakın başka bir alışveriş merkezine, ya da kuzeyde Arasta Çarşısı bölgesine göç ederler. Hasan Özerlat da Hürriyet (Tingiridis) sokağına taşınır. Yer değiştirmenin ve özellikle Rum müşterileri kaybetmenin de etkisiyle işlerinde gerileme olsa da, özellikle Hasan Özerlat’ın özverili eşi İsmet Özerlat’ın da büyük katkılarıyla, Özerlat Kuru Kahve aile işletmesi, tarih içindeki yolculuğuna devam eder.

1972’de baba Hasan Özerlat’ın ölümü ile de iş yine babadan oğula geçer…  Kıbrıs’ın bu ilk kahve ticareti yapan kurumu Derviş Özerlat’ın yönetiminde devam eder serüvenine bu kez... 1980’lerde Arasta’ya taşınan ve Lefkoşa Sanayi Bölgesi’ndeki modern imalathaneleri ile;  bir zamanların Ermu Sokağı doğuşlu kahvesi, yine tarihi bir ortamda kahve tutkunlarını büyülemeye devam ediyor.

İmren Hanım’la başlayan sohbetimize daha sonra eşi Derviş Özerlat da katılıyor. Ailesinin kahve serüvenini ve iyi bir kahvenin hazırlanmasını tutkuyla anlatarak... “Kalite, dürüstlük ve insan memnuniyetine önem vermek” diye anlatıyor ailenin kahve konusundaki önceliklerini Derviş Özerlat... İşletmenin bir başka önemli özelliği de, çalışanlarıyla bir aile muhabbeti içinde uzun yıllar birlikte olabilmek.

DÜNYANIN EN TUTKULU İÇECEĞİ…

Kızları İlke de, adadaki tüm olumsuzluklara rağmen böylesine tarihi bir işletmeye sahip çıkmanın önemini vurgulayarak katılıyor sohbetimize. Dükkânın iç mekânının duvarlarını Derviş Tahmis, Hasan Özerlat ve Özerlat kahveye dair birçok tarihi resim süslüyor. Tarihten günümüze gelen kahve makinelerinin  fotoğrafları çok ilginç.

Türkiye’de Türk kahvesi, Arap ülkelerinde Arap kahvesi, Kıbrıs’ta Kıbrıs kahvesi , Yunanistan’da Yunan kahvesi başka ülkelerde de değişik pişirilme şekillerine göre farklı isimler alsa da, dünyanın en tutkulu içeceği bence kahve…

Özerlat Kuru Kahveci’sinde yaptığımız bu Kıbrıs’a dair tarih yolculuğunda söz etmezsem eksik kalacak bir tat daha vardı ki, beni bir başka büyüledi. İmren Hanım’ın kahvenin yanında müşterilerine sunduğu kendi keki… Viyana’ya gidip de Melenge kahvesi içmeyen ve yanında Sacher pasta yemeyen yoktur herhalde. Ben Viyanalıların Melenge kahvesini sevmem, onun yerine Avrupa’da bulabildiğim bizim damak tadımıza uygun expresso içmeyi tercih ederim. Elbette Türk kahvesi yoksa ama Sacher pasta muhteşem bir tat. Özerlat Kahve’deki pasta da öyle…

Yoğun çıkmaz sokaklarla dolu bu zor gündemlerimizden sıkılıp biraz kahveli, tarihli Kıbrıs koklamak isteyenlere duyurulur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri