“Ermeni Mahallesi”ne bir bakış… Yıl 1946…

Sevgül Uludağ

Eski bir fotoğraf ve Koharig Paroyan Avraam’la eski Lefkoşa’yla ilgili bir sohbet…

 

 

Bu fotoğrafı, “Nicosia Yesteryears” yani “Lefkoşa’nın geçmiş yılları” diye çevirebileceğimiz sosyal medya sayfasında paylaşan Iris Karayannis, fotoğrafın 1946 veya 1947 yıllarında çekilmiş olduğunu yazıyor… Fotoğraftaki genç kız, Iris’in annesi Alis Kazancıyan ve bu fotoğraf çekildiği zaman 13-14 yaşlarında imiş…

Fotoğraf Ledra Palas yolundan surlara doğru bakıldığı zaman, surlar üstündeki evleri gösteriyor… Burasına “Ermeni Mahallesi” denmekteyimiş – bu evlerde Kıbrıslıermeniler yaşıyordu… Ledra Palas yolundaki pek çok evin sahibi Kıbrıslıermeniler’di, surlar üstünde bu fotoğrafta görülen evlerde ise çoğu, kiracı olarak kalmaktaymış…

Bu evlerin arkasında, az ileride ise Viktorya Sokağı vardı – şimdiki adıyla Şehit Salahi Şevket Sokağı…

Kıbrıslıermeni arkadaşımız Koharig Paroyan Avraam’la dün Kıbrıslıermeniler ve onların Lefkoşa’da yaşadıkları yerlerle ilgili sohbet ediyoruz… Koharig Hanım’dan edindiğimiz bilgilere göre, Viktorya Sokağı’ndaki kilise Lüzinyan-Venedikliler’e ait bir Katolik kilisesiyken, 1571 sonrası Osmanlılar geldikten sonra başlangıçta bu kilise bir buz deposu olarak kullanılmaktaymış… Kıbrıslıermeniler o dönemlerde Osmanlılar’la işbirliği yaptıkları için bu kilise onlara ödül olarak verilmiş… Orada kalmakta olan Katolik rahibeler de oradan ayrılmışlar… Kıbrıs’a 1915-1920’lerde değil, çok önceleri gelmiş olan Kıbrıslıermeniler’den Artin Melikyan ise, kiliseye okul yapabilmek için oradaki arazileri 10 Kıbrıs Lirası’na satın almış ve kilisenin içine bir okul yaptırmış, bir okul da aynı yere Dikran Uzunyan  tarafından yaptırılmış…

Koharig arkadaşımıza göre Kıbrıslıermeliler Zahra Sokağı’nda, Tanzimat Sokağı’nda, Beliğ Paşa Sokağı’nda, Viktorya Sokağı’nda yaşamaktaymışlar… Bu bölgeye “Ermeni Mahallesi” denmekteymiş… Koharig arkadaşımız, “Bunlar Türk evleriydi, burada yaşayan Kıbrıslıermeniler’in çoğu kiracıydılar ancak Ledra Palas yolundaki evlerde kiracı değil, evsahibiydiler” diye anlatıyor…

Kıbrıslıermeniler’in yaşadığı bir başka yer de Köşklüçiftlik ile Kumsal bölgesi idi…

Koharig arkadaşımız, Viktorya Sokağı’nda Osmanlı Bankası binasının bulunduğunu ancak bunun askeri bölgede kaldığını anlatıyor – aynı şekilde Onnig bakkal da askeri bölgede kalmış, mum yapılıp satılan bir işyeri, saksı yapıp satan bir işyeri, Simca arabalar satan bir işyeri de askeri bölgede kalmış…

“Arasta’daki dükkanlar da Kıbrıslıermeniler’in ağırlıkla bulunduğu yerdi, bunlar da kiradaydı” diye anlatıyor Koharig… Burada kumaş satanlar varmış, Diran düğme ve manifatura dükkanı buradaymış… Lokmacı barikatının oralarda Lokmacı Krikor varmış, barikata adını veren bu Kıbrıslıermeni’nin Adana’dan gelmiş olabileceğini tahmin ediyor Koharig… Lokmacı Krikor’dan sonra Bahçeli ayakkabı mağazası varmış…

“O dönem herkes Bahçeli’den ayakkabı alırdı” diye anlatıyor, “çok popülerdi Bahçeli’nin ayakkabıları…”

Arasta’da Kıbrıslıermeniler’e ait altın-gümüş kuyumcu dükkanları, deri işleri satılan, erkekler için deri çizmeler yapılan, çanta ve deri ayakkabı yapılan dükkancıklar varmış… Çanakçılar, halıcılar da buradaymış…

“Bir de seyyar arabacıklarda satış yapanlar vardı” diye anlatıyor Koharig… “Mezdekili çörek satanlar vardı, kokusu çok güzeldi” diyor… “Çok güzel ayran satardı Türkler seyyar arabacıklarda, çok lezzetliydi ayranları… Seyyar arabacıklarda sebze-meyve satanlar da vardı” diyor…

“Arasta hep Ermeni’ydi, Türkler çırak olarak onların yanında iş öğrenirdiler o dönem Arasta’da” diye anlatıyor.

Delifer Usta’nın yanında mobilyacılık öğrenen Besim Baysal’ın dedesi Besim Bey de Viktorya Sokağı’nda, şimdiki Bohçaliyan Lokantası’nın yanındaki üretim atölyesinde çalışmış… Delifer Usta’nın tam adı Alekandr Delifer – “İskender Delifer yani” diye izah ediyor Koharig Hanım… Delifer Usta’nın karısı Emma Kıbrıslırum imiş, Delifer Usta, Katolik imiş…

ANK Şirketi’nin sahibi Nafi kardeşlerin de Delifer Usta’dan tahta buzluk yapmayı öğrendiklerini bir röportajımızda anlatmıştı Nafi Türkoğlu… O röportajımızda, Nafi Türkoğlu şöyle demişti:

“Selçuk ustada çalışırdım, mahkemelerin karşısındaydı... Uzun zaman orada çalıştıktan sonra, bir müddet da ben bir Ermeni ustasında çalıştım. Onun dükkanı Viktorya Sokağı’ndaydı, Delifer usta... Meşhur bir ustaydı, aynı zamanda, o zamana göre tahta buzluk yapardı. Daha bu normal buzdolapları yoktu hiç... O zaman blok buz satarlardı ve o tahta dolaplara konarak soğuk su ve yiyecekleri korurlardı.. Tahta buzdolapları 15 Kıbrıs Lirası falandı... Bir çırak olarak ben o zaman haftada 3 Lira alırdım... Ve 1948 yılının 29 Martı’nda Mecidiye Sokağı’nda işyeri açmaya karar verdik kardeşim Ahmet’le birlikte... Marangoz atölyesiydi bu, mobilyacılık için işe başladık. Ama ilk fırsatta, Türkler’de olmadığı için, tahta buzdolabı yapmaya öncelik verdik. 1958’lere kadar, on sene bunu devam ettirdik. Tahta buzlukların makinesi yoktu. İçinde buz vardı... Dolabın altı vardı, üstü vardı. Hatta “Kıbrıs Notları” kitabında Hasane Ilgaz bahseder ve buzdolabının resmini de koyduydu kitaba. Çünkü o zaman Türkiye’de de yoktu...”

Delifer Usta’dan tahta buzluk yapmayı öğrenen Nafi Türkoğlu, böylece kendi mobilya dükkanını açtıktan sonra aynı buzlukları üretmeye başlamıştı…

Delifer Usta’nın kızı Mary, Tasos Marku’yla evlenmişti… Tasos Marku, 1974’ten “kayıp” bir Kıbrıslırum… Bu konuda da çeşitli yazılar yazmış ve olası bir gömü yeri hakkında bilgi vermiştik…

Koharig Hanım, Sarayönü’nü de hatırlıyor…

“Yaz geceleri yürüyüşe çıkar ve Viktorya Sokağı’ndan Sarayönü’ne Bedevi Pastanesi’nde dondurma yemeye giderdik” diye anlatıyor.

Posta binasındaki posta kutularının o dönem kırmızı renkte olduğunu da hatırlıyor… Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluncaya kadar, Kıbrıs İngiliz sömürgesi olduğu için ve İngiltere’de de posta kutuları kırmızı olduğu için, Kıbrıs’ta da posta kutuları kırmızı renkteymiş…

Kendi posta kutularının numarasını da hiç unutmamış Koharig Hanım:

“O numarayı hiç unutmadım… 287 numara idi” diyor…

Sarayönü’nde mahekemeler binasına kimlik kartını çıkarmaya 1959 yılında gitmiş…

“Kimlik kartımı çıkaran bir Kıbrıslıtürk kadın müdür idi” diyor. “O kartı saklıyorum, üstünde imzası var… Samiye miydi adı, S harfiyle başlayan bir isimdi” diyor ama hatırlamıyor… “Bana, ‘Otur kızım’ demiş ve kimlik kartımı çıkarmıştı” diyor. O kartı da saklıyor…

“Tapu Dairesi de oradaydı… Sarayönü’nde avukatlar vardı, bunlar Kıbrıslıtürk avukatlar idi” diyor.

Viktorya Sokağı’nda ve o civarda Kamran Aziz’in eczanesini, Cevdet Başaran’ın dersanesini, Hatice Tunga’nın, Hulusi Bey’in evlerini, Dr. Fikret’in evini hatırlıyor…

“Viktorya Sokağı’nda karşılıklı iki diş doktoru vardı, biri Dr. Saffet idi, diğeri de Ermeni diş doktoru Saryan” diyor…

CTP Genel Merkezi de Kıbrıslıermeniler’e ait AYMA Kulübü imiş… Bunun açılımı “Armenian Young Men’s Association” yani “Genç Ermeni Erkekler Kulübü”…

Viktorya Sokağı’nda bir de otel varmış, Sultanyan’ın oteli… Bu otel yıkılmış şimdi…

“Sultanyan asıl Kıbrıslı’ydı, Urfa’dan, Van’dan, Adana’dan daha sonra gelenlerden değil” diye anlatıyor.

Asıl adı Sultanoğlu imiş… Sonradan Sultanyan olmuş…

Koharig’le Büyük Han’da sohbet ediyoruz… Tekrar buluşmak üzere sözleşiyoruz… Yıllar önce onunla yaptığım geniş bir röportajı bu sayfalarda yayımlamıştım… Ona, bizimle paylaştığı bu bilgiler için yürekten teşekkür ederim…