Erdoğan’ın Yeni Dönemi ve Muhalefet

Ünal Fındık

Türkiye’de bir kez daha Erdoğan kazandı. Tam 20 yıldır kesintisiz tek başına iktidar olan Erdoğan ve AKP halktan 5 yıl için daha yetki aldı. Böylece 25 yılı, yani çeyrek asrı tamamlayacak.

2019 yılında yapılan yerel seçimlerde bütün büyük kentleri ana muhalefet CHP’ye kaptıran AKP’nin 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde zorlanacağı, hatta kaybedebileceği düşünülüyordu.

Doğrusu zorlandı ama kaybetmedi. İlk kez ikinci turda kazandı. Hem de beklediği gibi büyük bir fark da olmadı. İlk turda % 49.5 oy alan Erdoğan, 2 inci turda % 60’a yakın oy alabileceğini ve rakibine büyük bir fark atacağını hesaplıyordu.

Olmadı. Erdoğan % 52, Kılıçdaroğlu ise % 48 oy aldı.

Bu sonuçla Türkiye aslında 3’e bölündü. Sahiller ve büyük şehirler Kılıçdaroğlu ve CHP ağırlıklı oldu. Güneydoğu Anadolu Kılıçdaroğlu ve HDP dedi. İç Anadolu, doğu Anadolu ve Karadeniz bölgeleri de Erdoğan ve AKP dediler.

En şaşırtıcı sonuç deprem bölgesinden geldi. Depremin ilk günlerinde “nerede bu devlet” diye feryat eden deprem bölgesinde yaşayan 13 milyon insanın ağırlıklı çoğunluğu açık ara Erdoğan dedi.

Bu sonuç gerçekten de incelemeye, araştırmaya değerdir. Bence en önemli faktör Erdoğan’ın bu bölgeye verdiği vaatlerin inandırıcı olması ve insanların yaşadıkları acıları unutarak bu vaatlerin gerçekleşmesi için istikrara oy vermesidir.

Erdoğan bu seçimde istediğini tam olmasa da aldı. İkinci turda açık farkı yakalayamadı. Ama hem başkanlığı, hem de meclis çoğunluğunu aldı. Bu da ekonomik nedenlerle zor bir dönem geçirecek olmasına rağmen, meclis çoğunluğu dolayısıyla rahat bir dönem geçirecek.

***

Muhalefet birleşti ama kenetlenemedi. Bundan dolayı istediği başarıyı sağlayamadı. Elbette kolay bir iş değildi. En sağdan, en sola kadar bütün muhalefeti tek çatı altında toplamak zordu. Tepede başarılsa bile, bunun tabanda sağlanabilmesi çok daha zordu.

Burada asıl görev 6’lı masa olarak bilinen Millet ittifakının 6 liderine düşüyordu. Liderler tabanlarındaki rahatsızlıkları gidermek için özel efor harcamalıydılar. Bunun yeteri kadar yapıldığını söyleyemeyiz. Dahası Akşener’in seçime çeyrek kala masayı terk ederek “Kılıçdaroğlu ile bu seçimi kazanamayız, biz kazanacak aday istiyoruz” demesi büyük bir hataydı.

Sonradan masaya dönerek Kılıçdaroğlu’na tam destek vermesi maalesef tabanını motive edemedi.

Elbette iktidarın devlet gücünü sonuna kadar kullanması, neredeyse bütün televizyonların ve gazetelerin iktidarın borazanlığını yapması ve buna benzer nedenler de seçimin iktidarın istediği gibi sonuçlanmasında önemli bir rol oynadı.

***

İki turlu seçim tamamlandı. Kazanan bir kez daha Erdoğan oldu. Yarın yemin ederek göreve başlayacak olan Erdoğan’ın yarın akşam saatlerinde de yeni bakanlar kurulunu açıklaması bekleniyor.

Kulislerde konuşulan Erdoğan’ın eski kadrosundan çok az yararlanacağı, daha çok yeni isimleri tercih edeceğidir. Bunu yarın akşam saatlerinde göreceğiz. Ama kesinleşen ekonomi ve maliye politikalarıyla ilgili bakanların yeni isimler, daha doğrusu AKP iktidarının ekonomide başarılı olduğu yıllarda bakanlık görevi alan isimlerin olacağıdır.

Erdoğan yeni dönemde hem ekonomi politikalarında, hem de dış politikada yeni politikalar belirleyecektir. Çünkü son dönemde hem ekonomi, hem de dış politikada ciddi yanlışlar yapıldığını kendisi de biliyor.

Özellikle dış politikada yapılan yanlışlar nedeniyle Türkiye’nin yalnızlaştığını daha geçen yıldan görmüş ve politika değişikliğine gitmişti.

Çeşitli nedenlerle diplomatik ilişkileri kestiği İsrail, Mısır, Suriye ile yeniden ilişki kurma yollarını aramaya başlamıştı. Yeni dönemde ABD ve AB ile ilişkileri geliştirmeye çalışacak gibi görünüyor.

Aslında Türkiye’nin buna şiddetle ihtiyacı vardır. Çünkü ekonomi ve dış politika birbirinden ayrılamaz.

Bu konudaki gelişmeleri önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu yeni politikaların Kıbrıs’a yansımalarını da elbette göreceğiz.

***

Gelelim muhalefet cephesine. Millet ittifakının küçük partileri CHP listelerinden meclise girerek istediklerini aldılar. İyi parti 2018 seçimlerindeki oy oranını ve milletvekili sayısını yakaladı. Ama beklendiği sıçramayı yapamadı. Bu da seçim sürecinde yapılan yanlışlardan kaynaklandı.

CHP ise pek de istediğini alamadı. Evet Kılıçdaroğlu herşeye rağmen % 48 oyla büyük bir başarı sağladı. Ama beklenti bu değildi. Beklenti Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçimi kazanması ve Millet ittifakının Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğa ulaşmasıydı.

Dolayısıyla ortada bir başarı yoktur. Demokratik ülkelerde bunun sonucu parti liderinin derhal istifa ederek emekli olması ve partiyi genç ve yeni bir lidere bırakmasıdır.

Kılıçdaroğlu şu ana kadar istifa etmedi. Aksine MYK’nın toptan istifasını kabul etti. Anlaşılan suçlu MYK üyeleri olacak ve lider sütten çıkmış ak kaşık gibi yeni bir ekiple yola devam edecek.

Demokrasilerde çareler tükenmez. Ama demokrasilerde yenilginin sorumluluğunu ekibin üyeleri değil, o ekibin lideri üstlenir. Bu olmazsa olmaz temel kuraldır.

Demokrasi kültürünün yeterince özümsenmediği ülkelerde ise bunun tam tersi olur. Suç lidere değil, ekibe yüklenir.