Erdoğan Katar dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazeteci Erdoğan’a KKTC’de önümüzdeki ay yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili bir soru yöneltti. “Ekim ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Seçim sonuçlarının Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kazanımları ve iddiaları konusunda riskler taşıyıp taşımadığı hususunu nasıl değerlendirirsiniz?”
Erdoğan bu soruya verdiği yanıtta “KKTC egemen bir devlet olarak bağımsız yargısı gözetiminde inşallah seçimlerini gerçekleştirecektir. KKTC bizim kardeşimizdir. KKTC’nin hak ve menfaatlerini kendi hak ve menfaatlerimiz olarak görüyoruz. Buna el uzatılmasına da müsaade etmeyiz” dedi.
Gazeteci aslında Erdoğan’a “KKTC’deki seçimlerde Türkiye’nin çıkarlarını tehlikeye atacak bir aday kazanırsa ne yapacaksınız” diye sordu.
Erdoğan da bağımsız yargının gözetiminde yapılacak seçimlerin önemine işaret ederek “KKTC bizim kardeşimizdir” dedi.
Bunun anlamı “bu seçimi kim kazanırsa kazansın biz onunla çalışırız” dır.
Bu cevabı “Erdoğan iki devlet çözümünü desteklediğini söyledi” diye okumak zorlama bir yorumdan öteye gitmez.
Erdoğan söyleyeceğini açık net ve doğrudan söyleyen bir liderdir. Erdoğan aynı zamanda siyasi yaşamında en keskin U dönüşü yapan bir liderdir.
Bu nedenle Kıbrıs siyasetini de kolaylıkla değiştirebilir. Türkiye’nin bugünkü çıkarları Kıbrıs müzakere sürecinin yeniden başlaması ve çözüme gidilebilirse gidilmesi yönündedir.
Erdoğan bunun işaretlerini çoktandır veriyor. Kendinin yeniden seçildiği 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminin ertesinde Avrupa Birliği’ne çağrı yaparak Türkiye’nin üyelik müzakere başlıklarını görüşmeye hazır olduğunu bildirdi.
Sonraki süreçte de bu yöndeki çağrılarını yineledi. Üyelik müzakerelerinin yeniden başlamasının önündeki en büyük engelin Kıbrıs sorunu olduğunu herkes biliyor.
O nedenle Kıbrıs’ta iki devlet siyasetini sürdürerek AB üyesi olmayı bırakın yeni bir başlığın açılması bile mümkün değildir.
Erdoğan bunun ilk işaretini 20 Temmuz törenlerinde yaptığı konuşmada vermişti. Törende yaptığı konuşmada “biz sayın Tatar’ın iki devletli çözüm siyasetini destekliyoruz” demişti.
O güne kadar birlikte oluşturduk dedikleri, aslında Türkiye’nin belirlediği iki devletli çözüm siyaseti artık sadece Ersin Tatar’ın siyaseti olmuştu.
19 Ekim’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimini Tufan Erhürman’ın kazanması halinde Erdoğan’ın bu kez Erhürman’ın siyasetini destekliyoruz dememesi için hiçbir neden yoktur.
Dahası Erdoğan’ın AB sürecinin ilerletilmesi buna bağlıdır. Erdoğan yeni dönemde yüzünü yeniden batıya ve AB’ye çevirmek istiyor. Elbette ABD ile ilişkilerini de geliştirmek, mümkünse eski haline getirmek istiyor.
Bunun yolunun da Kıbrıs’tan geçtiğini biliyor.
Bu nedenle Ersin Tatar ve UBP-DP-YDP hükümetinin ısrarla gündemde tutmaya çalıştığı “Erdoğan Ersin Tatar’ı destekliyor, Türkiye Ersin Tatar’ı istiyor” görüşleri şehir efsanesinden başka bir şey değil.
5 yıllık görev süresinde KKTC’deki panayırlarla, Türkiye’nin şehirlerini gezmeden başka bir şey yapmayan Tatar’ın elbette söyleyecek sözü olmadığı için ısrarla buna sarılıyor.
Ama Erdoğan mesajını doğrudan söyledi. Sayın Tatar dün katıldığı bir TV programında bu konuda “Uçakta ‘Ersin Bey mi seçilsin’ diyecek, diyemez. Zaten demez de doğru olmaz da öyle bir şey” dedi.
Tatar, Türkiye’nin iki devletli çözüm siyasetinden başka bir şey konuşmayacağını savunarak, “Yani sen bu konuda Türkiye’yi değiştiremezsin. Türkiye, son 5 yıldır iki devlet diyor, çünkü federasyon defteri hüsranla kapandı. Bunu herkes biliyor” dedi.
Tatar bunu söyleyerek Erdoğan’ın yine kendisini desteklediğini söylemeye çalışıyor. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi söyleyecek başka sözü yoktur.