Erdoğan, HDP barajının altında kaldı

Tümay Tuğyan

Son derece önemli bir genel seçim geride kaldı, Türkiye’de.

Seçime dair en büyük iki merak konusu; HDP’nin yüzde 10 ülke barajını aşıp aşamayacağı, yani meclise girip giremeyeceği ve HDP’nin barajı aşıp aşamamasına bağlı olarak AKP’nin, olası bir anayasa değişiklik kanununu halkın referandumuna sunmak için ihtiyaç duyduğu 330 milletvekiline ulaşıp ulaşamayacağıydı.

Son günlerde, özellikle de seçimin hemen öncesinde yayınlanan bazı kamuoyu araştırmalarının sonuçlarına bakarak, ‘AKP, TBMM’nin 276’lık çoğunluk barajının altına iner mi inmez mi?’ sorusu da gündemdeki yerini yoğun bir biçimde almaya başlamıştı.

Sonuç;

Evet HDP barajı aştı.

Evet AKP, başkanlık sistemine geçiş amacıyla yapmayı umduğu anayasa değişikliği için ihtiyaç duyduğu 330 milletvekiline ulaşamadı.

Ve hatta evet AKP, oy sayımının tamamlanacağı gecenin ilerleyen saatlerinde rakamlarda anlamlı bir değişiklik yaşanmazsa, TBMM’nin 276’lık çoğunluk barajının dahi altına indi.

Bu sonuçların yeni kurulacak hükümet konusunda hangi formülleri doğuracağını, hangi senaryoların gündeme geleceğini önümüzdeki günlerde daha net bir biçimde göreceğiz.

Ama sandıktan çıkan en önemli sonuç, kuşkusuz HDP’dir.

Hem oy kullanan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yüzde 13’e yakınının, yani 5 milyonu aşkın seçmenin HDP’ye oy vererek bu partiyi tarihinde ilk kez meclise göndermesidir.

Hem de HDP’nin, yüzde 10’luk seçim barajını aşarak, aksi durumda 320 civarında milletvekili çıkaracağı tahmin edilen AKP’nin milletvekili sayısını, 260 civarına çekmesidir.

Sandıktan çıkan bir diğer önemli sonuç ise seçmenin, ‘tek adam’ zihniyetine, Erdoğan’ın herkesle çatışan, toplumu kamplara bölen, kendinden olmayanı hakir gören otokrasi anlayışına ve bu anlayışın doğurduğu antidemokratik uygulamalara gösterdiği bir tepkidir.

Seçmen çok net bir biçimde, Erdoğan usulü bir başkanlık rejimine ‘HAYIR’ demiştir.

Elbette yüzde 41 civarında bir oy almıştır ve bu, önemli düzeyde bir halk gücünün hâlâ AKP’nin arkasında olduğunu gösterir.

AKP yüzde 41 ile hâlâ bugün Türkiye’nin, açık ara en büyük partisidir.

Ancak aradaki yüzde 8-9’luk bu oy kaybı, öncelikle Erdoğan’ın gücünü büyük oranda kırmıştır ve bu AKP için, aynı zamanda bir fırsat kapısına dönüştürülebilir.

Seçmen aslında bir yandan da AKP’ye, siyaset sahnesine girdiği o ilk dönemlerdekine benzeyen ılımlı bir çizgiye gelme ‘şansını’ tanımıştır.

Erdoğan’ın güç kaybettiği bir AKP, ‘Erdoğanvari’ bir siyaset yapma anlayışından uzaklaştığı oranda, hem kendi geleceği hem de Türkiye Cumhuriyeti halkları adına daha hayırlı sonuçlar üretebilir.