Enosis Talebini Anma Kararıyla Ne Yapılmak İsteniyor?

Niyazi Kızılyürek

Temsilciler Meclisi’nde AKEL milletvekilleri hariç, Kıbrıs Rum milletvekilleri 1950 yılında Enosis için yapılan oylamanın okullarda anılması ve okutulması yönünde karar aldılar. Nereden bakılırsa bakılsın, vahim bir karar... Üstelik, bu karar ELAM’ın önerisi üzerine alındı. Dünyanın hiçbir parlamentosunda ana akım geçinen siyasi güçler, faşist bir partinin önerisini onaylamamıştır. Herhalde bu bir ilktir...

DİKO, EDEK, Yurttaşlar İttifakı, Çevreci Hareket gibi “Makariosçu” olduklarını ileri süren partilerin, Makarios’a darbe yapan Yunan Cuntasını destekleyen Altın Şafak’ın Kıbrıs’taki şubesi olduğunu saklamayan ELAM’ın önerisini benimsemeleri, tam bir saçmalık örneği olarak görülebilir ve gerçekten de öyledir. Gelgelelim, bu saçmalığın bir “mantığı” vardır: çözüm sürecini sabote etmek!

Yukarıda belirttiğimiz partilerin Ret Cephesini oluşturduğu ve Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitlik temelinde kurulacak Federal Kıbrıs Devletine karşı çıktıkları biliniyor. Müzakere süreci boyunca Nikos Anastasiadis’e durmadan saldırdıkları bir vakıadır. Son dönemlerde bu saldırılarını daha da yoğunlaştırdılar. Şimdi de, ELAM’dan aldıkları pası gole çevirmeyi planlıyorlar.

Müzakere sürecinin en çetrefil konusu olan Garantiler ve Güvenlik konularının konuşulduğu bir dönemde, 1950 yılında yapılan ve aşağıda da göstereceğim gibi, tam bir fiyaskoyla noktalanan Enosis oylamasını (buna “plebisit” ya da “referandum” demek yanlıştır) hatırlamak, 20. yüzyılın büyük bir bölümünü Enosis korkusu içinde yaşamış olan Kıbrıs Türk toplumunun korkularını çoğaltmaktan başka bir şey değildir.

Şimdi, ELAM’dan alınan pas, Türk milliyetçilerine atılacak, onlar da kuzey kalesine gol atacak... Gerçeklikle bir bağı olmasa da, hep bir ağızdan, “gördünüz mü, Rumlar Enosisten vazgeçmedi” diyecekler.

Kanaatimce, Enosis kararından ve Ret Cephesinin tutumundan daha saçma olan, DİSİ’nin takındığı tavırdır. Çünkü DİSİ Temsilciler Meclisi’nde çekimser kalmasaydı, bu karar geçmezdi. Yani, kararın geçmesini DİSİ sağlamış oldu.

Nikos Anastasiadis’in partisi olan ve müzakerelerde Anastasiadis’i destekleyen DİSİ neden böyle bir şey yaptı?

DİSİ tabanının eski Enosisçileri de içeren bir taban olduğunu biliyoruz. Fakat Glafkos Kliridis’in öncülüğünde pragmatist bir yönetici kadrosunun oluştuğu da bir gerçektir. Ne var ki, bu pragmatist kadrolar iki şapkalıdır. Biri, çözüm, öteki de seçim şapkasıdır. Müzakere süreçlerinde çözüm şapkasını giyerler, seçim arifesinde de Yunan bayraklarına sarılırlar. Korkarım, DİSİ bu tavrıyla, ya içinden geçtiğimiz müzakere sürecinin başarısızlıkla noktalanacağına ikna olmuştur ve bu yüzden seçim şapkasını giymeye karar vermiştir ya da çözümü seçime heba etmekten çekinmeyecek kadar çiğ bir politika izlemektedir. Nereden bakılırsa bakılsın, bu son derece sorumsuz bir davranıştır.

Gelelim 1950 Enosis oylamasına. Enosis için Kıbrıs Rum toplumunun iradesine başvurma fikri, AKEL-Kilise arasında iktidar yarışının devam ettiği bir ortamda         1949 yılında AKEL’den gelmişti. Fakat Kilise derhal harekete geçerek, AKEL’den önce oylama yapmaya karar verdi. AKEL’in Kilisenin oylamasına katılacağını açıklamasıyla da siyasi liderlik yarışında Kilise AKEL’i mağlup etmiş oldu. Dönemin Yunan hükümeti bu fikirden hiç hoşlanmamıştı, çünkü İngiliz dostluğu güdüyordu. Buna rağmen Kilise bildiğini yaptı ve 1950 yılının Ocak ayında, üzerinde “Talebimiz Enosistir” yazılı kağıtları imzaya açtı. (Bu yüzden buna referandum denilmez) Kıbrıslı Rumların %95.73’ü bu kağıtlara imza attı. Çok yakın tarihe kadar Kıbrıs Rum tarihçilerden bazıları, hatırı sayılır Kıbrıslı Türk’ün de Enosise “evet” dediğini söylüyorlardı. Doktora öğrencilerimden Sodos Ktoris, bunun yalan olduğunu kanıtladı ve sadece 42 Kıbrıs Türk’ün Enosis için imza verdiğini ortaya çıkardı.

Kilise, 18 ciltte toplanan Enosis imzalarını Yunan hükümetine vermek için Atina’ya bir heyet gönderdi. Ne var ki, döneminin Yunanistan başbakanı General Plastiras, ciltleri almayı reddetti. Hükümet üyelerinden Yorgos Papandreou da olumsuz tavır takındı ve Kıbrıs Rum heyetine tarihe geçecek şu sözleri söyledi: “Yunanistan bugün iki ciğerden nefes alıyor, biri İngiliz, öteki Amerikan ve Kıbrıs yüzünden nefes darlığı çekemez.”

Kıbrıs Rum heyeti, Yunan hükümetinin 18 ciltlik imza dosyalarını almayı reddetmesi üzerine, adeta orta yerde kaldı ve çalacak kapı arıyordu. Sonunda, Yunanistan Başpiskoposu Spiridon’a başvuruldu ve onun yardımıyla Atina’da toplantılar düzenlenerek hükümet üstünde baskı oluşturma yoluna gidildi. Yine olmadı. Hükümet tavrını değiştirmedi. Ciltleri almayı sadece parlamento başkanı Dimitris Kontika kabul etti. O da pek istekli sayılmazdı. Kıbrıs Rum heyetinden Piskopos Kiprianou 18 cildi Kontika’ya takdim ederken şöyle diyordu: “Sayın Başkan, bugün, Kıbrıs Helen halkının iradesini yansıtan kutsal kitaplar olan bu ciltleri, Kıbrıs’ın anası Yunanistan ile nişan töreni olarak Yunan parlamentosuna teslim ediyoruz.” Başkanın yanıtı çok manidardı: “Büyük Britanya, eminim, gün gelecek bütün Helenlerin rüyalarının gerçek olması yönünde karar verecektir...”

Sözde “nişan töreni” hiçbir zaman “nikah töreni” ile taçlandırılamayacak ve Enosis gerçekleşmeyecekti...