“Emir üzerine, Templos’ta bu alana dokuz ölüyü gömdüydüm…”

Sevgül Uludağ

Şahidimizin ifadesi doğrultusunda, daha önce iki “kayıp”tan geride kalanların bulunduğu alanda genişletme kazıları yürütülüyor…

14 Ekim 2021 Perşembe günü, Karava’da işimizi tamamladıktan sonra Templos’a (Temroz/Zeytinlik) seneler önce bir şahidimizin göstermiş olduğu alanda yürütülmekte olan kazıya bakmaya gidiyoruz Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Araştırmalardan Sorumlu Asistanı Antropolog Okan Oktay’la birlikte…

Şahidimizin ifadesi doğrultusunda, daha önce iki “kayıp”tan geride kalanların bulunduğu alanda genişletme kazıları yürütülüyor…

“Emir üzerine, Templos’ta bu Alana dokuz ölüyü gömdüydüm” diye anlatmıştı bize sözkonusu şahidimiz…

Zaten yıllar önce bu alanda yapılan ilk kazılara vesile olan da bu şahitti – iki kişiden geride kalanların bulunduğu bu kazılarda bu yeri Kayıplar Komitesi yetkililerine yine bu şahidimiz göstermişti... Sanırım bu kazılar 2006 veya 2007 yıllarında yapılmıştı...

İKİ FARKLI ŞAHİT...

Biz bu alana iki farklı şahit getirmiştik… Şahitlerden birisiyle doğrudan Templos’taki atış alanına gitmiştik...  Atış alanının altındaki bölgeye bazı “kayıp” Kıbrıslırum askerlerin gömülmüş olduğunu anlatmıştı bu şahidimiz ve bize bu bölgeyi göstermişti... Tarih 14 Mayıs 2016 idi ve bu alana yine Okan Oktay ve o dönemin yetkililerinden Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üyesi Asistanı Ksenofon Kallis’le birlikte gelmiştik.

O günlerde şöyle yazmıştık bu ziyaretimiz hakkında:

“...“11 Mayıs 2016 Çarşamba günü, St. Hilarion’daki araştırmalarımızı tamamladıktan sonra, Kayıplar Komitesi yetkilileri Okan Oktay ve Ksenofon Kallis’le birlikte, bir başka okurumla buluşmaya gidiyoruz. Bu okurum bize Templos’ta olası bir toplu mezar hakkında duyduklarını aktaracak ve bize bölgeyi gösterecek…

Bizi götürdüğü yer çok ilginç: Burası Templos’ta bir sivil atış alanı…

Onu Girne’deki evinden alarak Templos’taki atış alanına gidiyoruz… Oraya vardığımızda kapıların kapalı olduğunu görüyoruz…

“Önemli değil, hemen açarım” diyerek arabadan iniyor, kapıları açıyor ve içeriye giriyoruz…

Arabadan inip atış alanından aşağıya doğru yürüyoruz… Her yer boş fişenklerle kaplanmış… Burada korkunç bir kirlilik var, tüm bu boş fişenklerin buradaki toprağı nasıl zehirlemiş olabileceğini düşünüyorum… Etrafta kesif bir plastik kokusu var, bu atıklar güneşte resmen pişiyor çünkü…

Atış alanının altına doğru yürüyoruz ve telli alana doğru bakıyoruz.

Okuruma göre, atış alanının altındaki bu boş, telli bölgeye bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar gömülmüş 1974’te…

Görebildiğimiz kadarıyla bu boş alanda bir de derecik var – buradan fotoğraflar çekiyoruz, koordinatlar alıyoruz.

Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis ve Kayıplar Komitesi’nin Kazılar Koordinatörü Okan Oktay’la birlikteyiz…

Okurumuz bize burayla ilgili duymuş olduklarını anlatıyor…

“İşte bu bölgeye bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar gömmüşler” diyor. Buraya hangi noktaya gömü yaptıklarını bilmiyorum ama bunu araştırabilirsiniz” diyor.

Kazılar Koordinatörü Okan Oktay, aslında bu bölgenin bir köşesinde bazı kazılar yaptıklarını ancak bir şey bulamadıklarını anlatıyor. Aslında bu oldukça büyük bir bölge ve tam olarak nereye gömülmüş olduklarını bulmak için daha fazla araştırma gerekiyor.

Bu bölgeyle ilgili geçmişte bir şeyler yazmıştım, geri döndüğümüz zaman bu konuda başka neler bulabileceğime bakmalıyım…

Lefkoşa’ya döndüğümüz zaman bu bölgeden başka bir okurumu arıyorum ve onunla konuşuyorum…

“Onları oraya ben gömdüydüm” diyor bana… Bu benim için büyük bir sürpriz, bu olası toplu mezarla ilgili daha fazla detaya ulaşacak olmam nedeniyle kendimi “şanslı” hissediyorum…

“İşte o atış alanının olduğu yerde bir Kıbrıslırum askeri kampı vardı, Türk komandoları St. Hilarion’dan aşağıya indiğinde orada çarpışmalar olduydu” diyor okurum. “Yani oraya gömdüğümüz insanlar, o çatışmada ölenlerdi” diye anlatıyor.

“Bana bir asker vermişlerdi, bir da şiro, ölüleri gömmek için” diyor… “Hatırladığım kadarıyla orada dokuz Kıbrıslırum asker vardı… Durumları kötüydü çünkü orada açıkta epey bir süre kalmışlardı. O nedenle üstlerine kireç attık ve sonra da üstlerini toprakla örttük… Yani çukur kazıp gömmedik… Ölülerin üstünü toprakla örttük” diye anlatıyor.

“Aslında bu toplu mezarın daha sonra oradan asker tarafından taşındığı söylentileri vardı ama bu doğru mudur bilemem” diyor.

“Ben aslında geçmişte Kayıplar Komitesi’ne hatırladığım kadarıyla onları nereye gömmüş olabileceğimi gösterdiydim ama bir şey bulamadıydılar” diyor.

“Bize bu yeri tekrar gösterebilir misin?” diyorum… “Belki de bir kez daha bu bölgenin iyice taranması gerek, belki bir şeyler gözden kaçmıştır” diyorum…

“Tabii” diyor, “ne zaman istersen, ara beni… Gelir gösteririm…”

1995 yılında Girne dağlarında büyük bir yangın çıkmıştı ve anlaşılan bu bölge de o büyük yangından etkilenen bölgeler arasındaymış…

Okurlarıma göre, buradaki yangın söndürme ve soğutma çalışmaları da bu gömü yerini etkilemiş olabilir…

Ancak burada ne olmuşsa olmuş, biz tekrardan bu bölgeyi araştırmalı ve daha fazla bilgi toplamalıyız… Dokuz “kayıp” Kıbrıslırum askerini gömen okurum da gelip bize olası gömü yerini gösterebilir ve böylece, bu bölgeden “kayıp” edilenlerin yakınları için tam olarak neler olmuş olduğunu öğrenmeye çalışabiliriz...”

(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler… Sevgül Uludağ – 6 HAZİRAN 2016)

 

İKİNCİ ŞAHİDİN ANLATTIKLARI: “ONLARI BEN GÖMDÜYDÜM…”

Ardından bu ikinci şahitle yani onları buraya gömen şahitle birlikte buraya tekrar ziyaret yapıyoruz... O günlerde bu ziyaretle ilgili olarak şöyle yazmıştık:

“...TEMPLOS’TAN AYYORGİ’YE…

Bu yazının hemen ardından, bölgedeki incelemelerimiz devam ediyor ve 16 Temmuz 2016’da bu kez “Templos’tan Ayyorgi’ye” başlıklı yazımızda şöyle yazıyoruz:

“Şahidimizin nişanı dev bir harnıp ağacıydı, bölgedeki en büyük harnıp ağacı…

Artık bu harnıp ağacı burada değil, yerinde yeller esiyor…

Onları buraya gömmüş 1974’te, harnıp ağacının birkaç metre uzağına…

Templos’ta (Zeytinlik) bir zamanlar bir Kıbrıslırum askeri kampı olan ama şimdilerde bir atış alanı olarak kullanılan bölgenin hemen altındaki bomboş arazideyiz..

1974’te burada çarpışmalar olmuş, Türk komandoları St. Hilarion’dan aşağı inerek bu askeri kampı almış…

Şimdi birlikte olduğumuz şahit bugün buraya gelerek bana ve Kayıplar Komitesi yetkililerine dokuz “kayıp” Kıbrıslırum’u tam olarak hangi noktaya gömmüş olduğunu göstermeyi kabul ettiği için buradayız…

“Dokuz Kıbrıslırum’un bedeni güneş altında kalmıştı günlerce, bir yığın halindeydiler ve koku inanılmaz bir şeydi… Köyden bile bu koku duyuluyordu… Bana bir dozer ve yardım etmek üzere bir da asker vermişlerdi, onları gömmem için” diyor… “Ancak buraya geldiğimde koku çok korkunçtu… Ölü insanların kokusu çok farklı bir şeydir, baş edemezsiniz bu kokuyla… Ondan sonra ben çok hasta olduydum ve günlerce yataktan çıkamadıydım” diye konuşuyor.

Sonra susuyor, hatırlıyor…

“Küçük bir hayvan ölse bile, kokusu dayanılmazdır” diyorum.

“Hayır, hayır… Bu tamamıyla farklı bir kokudur… Ölü insanların kokusu çok farklıdır” diyor.

“Başlangıçta bir çukur kazarak onları gömmeyi düşündüm ancak koku ve görüntü beni o kadar çok hasta ettiydi ki üstlerine kireç attık, sonra da toprak yığdık… O büyük harnıp ağacının yanına…” diyor.

Askerlerin daha sonra bu dokuz kişilik “kayıp” Kıbrıslırum grubunu buradan kaldırmış olabilecekleri yönünde söylentiler duymuş ancak bunun doğru olup olmadığını bilmiyor…

1995’te Beşparmaklar’da çıkan korkunç yangında, bu bölge de yanmış…

Yani buraya gömülü olanların başına herhangi bir şey gelmiş olabilir… Bunu bilmiyoruz.

Ancak son otuz yıldan bu yana Kıbrıs’ın tüm “kayıp” insanları hakkında araştırma yapmakta olan Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis bu konuda kolay kolay pes edecek bir insan değil… Herhangi bir konuda herhangi bir şeyi olduğu gibi kabul edecek birisi de değil…

Bu boş arazileri taramaya başlıyor, dolaşıyor ve yabani biçimde büyümekte olan, “borica” diye tabir ettiğimiz harnıp ağaççıklarını bularak bunları bize gösteriyor…

“Bakınız! Burada bir tane var, orada da var… Daha ileride de iki tane daha var…”

Şahide tekrar tekrar aynı soruyu soruyor:

“Çok büyük başka bir harnıp ağacı bulunmadığından emin misiniz?”

“Evet, evet, tabii ki eminim… Ben Temploslu’yum ve bu bölgeyi çok iyi tanıyorum” diyor şahit…

“İnanılmaz bir şey ama harnıp ağaçları asla ölmez” diyor Kallis… “Ne yaparsanız yapın, onları ister kesin, ister yakın, tekrar tekrar inatla yeniden çıkarlar aynı yerden” diyor… “Çünkü harnıp ağaçları, zeytin ağaçları, bunların çok derinlerdedir kökleri… Kesmekle, yakmakla yok edemezsiniz… Tekrar tekrar aynı yerden çıkarlar ve büyürler” diyor…

Az ileride bir yarım inşaat var ve bu yarım inşaatın yakınında Kallis bir başka harnıp ağacı bulup bizi çağırıyor – şimdiye dek arazide bulmuş olduğu “borica”lardan çok daha büyük bu harnıp ağacı…

“Gelin, lütfen bu tarafa gelin ve bakın” diyor bize, bu daha irice harnıp ağacını işaret ediyor…

Kızgın sıcakta yürüyoruz, harnıp ağacının olduğu yere…

“Bu olabilir miydi acaba, sözünü ettiğiniz ağaç?” diye şahide soruyor…

“Olabilir” diyor şahit…

“Yani sözünü ettiğiniz ağaç bu idiyse, o zaman gömdüğünüz yer hangi noktada olabilir?” diyor.

Şahit bize aradığımız ağacın bu olabileceğini varsayarak olası bir gömü yeri işaret ediyor…

“Belki Sayın Kallis bize bu bölgenin eskiden havadan çekilmiş bir fotoğrafını bulabilir – o zaman belki bu fotoğrafta da o sözünü ettiğiniz harnıp ağacını gösterebilirsiniz…” diyorum şahide…

“Öyle fotoğraflar var mı ki?” diyor.

“Tabii ki var… Eminim Bay Kallis bize böyle bir fotoğraf bulabilir…”

Kallis şahide böyle bir fotoğraf bulabileceğini söylüyor… Fotoğrafı bulduğu zaman şahidimizle tekrar buluşacağız ki o dev harnıp ağacının tam yerini işaret edebilsin…

O dev harnıp ağacı, 1995’te çıkan büyük yangında yanmış büyük olasılık…

“Aslında bir kişi da yukarıda vardı” diyor şahidimiz atış alanını işaret ederek… “Orada bir yerlere gömüldüydü sanırım, yukarıda” diyor…

Yani bu bölgede dokuzu harnıp ağacının altında, birisi de atış alanında olmak üzere – bizim öğrendiğimiz – on “kayıp” Kıbrıslırum gömülmüş…

Şahidin ayrılması gerekiyor, ona teşekkür ediyoruz ve Kallis fotoğrafı bulunca onu ziyaret etmek üzere anlaşıyoruz…

Bugün günlerden 9 Haziran 2016, Perşembe – tekrar Templos bölgesindeyiz, “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın olası gömü yerini araştırmak üzere buradayız… Buraya Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis ve Kayıplar Komitesi Kazılar Koordinatörü Okan Oktay’la geldik.

Daha önce bu bölgeye bir başka okurumla ve yine Kallis ve Okan Oktay’la gelmiştik ancak bu telli alana girmemiştik, yukarıdan atış alanından burayı incelemiştik. Ben bizzat bu “kayıp” Kıbrıslırumlar’ı gömen kişiyi bulduğum için buraya yeniden geldik bugün ve telli alana girdik…

Okan Oktay, aslında bu bölgede uzun zaman önce kazı yaptıklarını ve bazı insan kalıntıları bulduklarını anlatıyor… Pek az kemik bulmuşlar, yola yakın bir noktada, bu büyük, telli alanda…

Bu tarla bir Kıbrıslıtürk’e ait – tamı tamamına 60 dönümlük dev bir arazi…”

(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ – 16 TEMMUZ 2016)

 

BÖLGEYE BİR ZİYARET DAHA...

Göstermiş olduğumuz bu alanda herhangi bir kazı yürütülmemesi üzerine bir kez daha buraya gitmiştik geçen sene... Bu kez Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üyesi Leonidas Pandelidis ve o dönemin Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Asistanı Mine Balman’la birlikte... Şahidimiz bir kez daha buraya geliyor ve bir kez daha Kayıplar Komitesi yetkililerine, evet buraya gömü yapmış olduğunu, dokuz kişiyi defnettiğini anlatıyordu...  Bu ziyaretimizi de 27 Temmuz 2020’de bu sayfalarda yayımlamıştık...

NİHAYET GENİŞLETME KAZILARI BAŞLIYOR...

Kayıplar Komitesi iki şahidimizin, özellikle de “kayıp” Kıbrıslırumlar’ı buraya bizzat defnetmiş olan şahidin ifadelerini dikkate alarak bu tanıklıklardan tam beş yıl aradan sonra burada 13 Temmuz 2020 tarihinde yeni bir genişletme kazısı başlattı ve biz de bu kazıya bakmaya gidiyoruz...

Çok büyük bir alanda yürütülen kazıda çok derin kazı yapılmıyor çünkü yaklaşık 50 santimetre ile bir metre arasında dibi buluyorlar...

1995 yılında bu alanı da etkileyen o büyük yangın ardından bölgede soğutma çalışmaları yapılırken, buraya gömülmüş olanların kalıntıları (kemikleri) sürüklenmiş ve gömülmüş oldukları noktadan daha uzakta bir yerde insan kalıntıları bulunmuş... Gömülmüş oldukları yerden 700-800 metre uzaklıkta bulunan bu kalıntılar, yangını söndürüp soğutmak üzere getirilen greyderler tarafından oldukları yerden sürüklenmişler... Yangın esnasında harnıp ağaçları da yanmış... Ancak beş yıl önce Kallis, harnıp ağaçlarının yansalar dahi asla yok olmadıklarına işaret etmişti... Nitekim “borica” dediğimiz harnıp ağaçlarının nerelerde olduğunu işaret eden küçük ağaççıkların bulunduğu yerler dikkatle inceleniyor kazı ekibi tarafından...

Bu kalıntıların başlangıçta iki kişiye ait olduğu sanılmaktaydı ancak sayının daha yüksek olabileceği de düşünülüyor ve kalıntılar bir yandan yeniden incelemeye tabi tutulurken, şahidimizin sözünü etmiş olduğu dokuz “kayıp” Kıbrıslırum’un bu alana gömüldüğü yönündeki bilgileri de Kayıplar Komitesi Araştırmalardan Sorumlu Asistan Antropolog Okan Oktay, başka görgü tanıklarından da doğrulatmış bulunuyor.

Kazı ekibinde Rania, Sofia, Seden adlı arkeologlarımız bulunuyor, Ceren Çıralıoğlu takım lideri ancak bugün izinliymiş... Şiroda Ömer Dayı ve ona ve arkeologlara son birbuçuk yıldır yardım eden Hüseyin Şaşmacıoğlu da var kazı ekibinde...

Ne yazık ki atış alanının bulunduğu bölgeye korkunç miktarda inşaat atığı yığılıyor ve ağaçlar mahvediliyor... Bu görüntü insanın içini parçalıyor... Herhalde burasını da birilerine peşkeş çekmeye hazırlık var, bu yüzden bu inşaat atıkları buraya minare boyunda yığılmış vaziyette... Acaba Girne Belediyesi bu konuda neden sessiz kalıyor? Doğa göz göre göre yok ediliyor burada...

Kazı ekibinde kazı yapan arkeologlar, atışlardan da etkileniyor zaman zaman... Bu sivil atış poligonunda yapılan atışlardan zarar görmemek için zaman zaman atış yapanları uyarmak durumunda kalıyorlar...

Kazı ekibine “Kolay gelsin” diyoruz...  Ve Templos’tan ayrılıp Lefkoşa’ya dönüyoruz...

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Araştırmalardan Sorumlu Asistanı Antropolog Okan Oktay’a, şahitlerimize, okurlarımıza ve bu alanda genişletme kazıları başlatmış olan Kayıplar Komitesi’nin tüm yetkililerine çok teşekkürler... Umarız, dokuz “kayıp”tan geride kalan diğer kalıntılar da bulunur ve kimlik tespiti DNA testleriyle yapılabilir...

Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum. Kayıplar Komitesi’yle temas etmek isteyenler de 181 ihbar hattını arayabilirler...