Eğitim, Okul ve Çocuğunuz

Salih Sarpten

Okulların açılması üzerinden tam bir hafta geçti. Bu bir haftada yaşananları kısaca özetlemeye çalışalım:

  • Yeni eğitim yılına tartışma ve grevle başlanmıştık. Hiçbir bilimsel veriye dayanmadan, katılımcı anlayıştan uzak uygulamalarla tüm itirazlara rağmen Çayönü-İncirli İlkokulu ile Güvercinlik RRD İlkokulu birleştirilerek yeni öğretim yılına başlamıştı. Ancak her nedense kararın yanlış olduğu anlaşıldı ve bu hafta iki ayrı okul olarak eğitime devam edecekler…
  • Yeni haftaya da grevle devam ediliyor. Okul çalışanları (hademeler) sorunu çözülmedi. Değirmenlik Lisesi, 20 Temmuz Fen Lisesi ve Gönyeli İlkokulu’nda hademelerin bağlı bulunduğu sendika bugünden itibaren greve başladı. Öyle görülüyor ki grev tüm okullara yayılabilir
  • İlköğretim kadrosunda ciddi anlamda öğretmen eksikliği devam ediyor. Bu eksiklikler “geçici öğretmen” uygulamasıyla çözülmeye çalışıyor. Geçici öğretmen olabilmek için de torpil mekanizmaları devrede olduğundan öğretmen atamalarında tam bir kaos var…
  • Işığın ve havanın bile rahatlıkla sirkülasyon yapamadığı küçücük odalar, 40’ın üzerinde öğrenciler için sınıf olarak hizmet vermeye başladı…
  • Neredeyse kütüphanesi olan okul kalmadı. Çünkü tüm kütüphaneler sınıfa dönüştürüldü.
  • Anadili Türkçe olmayan yabancı uyruklu öğrenci sayısı katlanarak artıyor. Geçtiğimiz öğretim yılında bu oranın %7 civarında olduğu düşünüldüğünde, içinde bulunduğumuz öğretim yılında %15’ler düzeyinde olacağını söylemek zor değil. Bu oran, ortalama her sınıfta en az 4 öğrencinin Türkçe konuşamadığını, öğretmenini anlamadığı, arkadaşlarıyla iletişim kuramadığını ifade ediyor. Ne var ki bu konuda tek bir adım atılmadı, tek bir program, tek bir düzenleme hayata geçirilmedi.

Eğitimiz böyle, ya okullarımız;

Okullarımızın yapısal durumlarının eğitimin genel durumunda farklı olamayacağı aşikar. Bina bakım-alt yapı eksiklikleri en üst düzeyde, kalabalık sınıflar, palyatif çözümlerle geçiştirilen kronikleşmiş sorunlar öğretmende de, öğrencide de, velide de ciddi moral bozukluğu ve motivasyonsuzluk yaratıyor.

Peki ya çocuklarımız;

Çocuklarımız ise geçmiş öğretim yıllarının eksik kalmış kayıpların baskısı altında:

  • Okulunda öğrenmekten heyecan duymuyor.
  • Sınıfta kafa karışıklığı yaşıyor.
  • Kendini endişeli ve kaygılı hissediyor.
  • Okulda öğrendiği davranışları uygulayacak bir ortam bulamıyor.
  • Önemsendiğini ve kendisiyle ilgilenildiği duygusunu hissetmiyor.

Evet, okulların açılması üzerinden tam bir hafta geçti ama durum yukarıda anlatınlar gibi... Daha vahim olanı ise bütün bunları gaile edinen bir eğitim yönetimi anlayışı yok. Eğitimdeki bu enkaz; sadece bugünümüzü değil gelecek yıllarımızı da yakından ilgilendiriyor. Kesin olan bir şey var; bu durumun sosyal yaşam, ekonomi ve toplum üzerinde yol açacağı olumsuz etkiler önümüzdeki yıllarda daha da ağır biçimde hissedilecek…


Anlayana Gülmece

Hoca Olmak

Adamın karısı bir papağan istiyorum diye tutturur. Adamcağız da kuşçuların yolunu tutar. Birde bakmış ki papağan fiyatları uçmuş gitmiş. İlk beğendiği papağan bin dolar, biraz da merakla sorar:

  • Yahu bu neden bu kadar pahalı?

Kuşçu başlamış anlatmaya:

  • Amca bu papağan tam üç yüz kelime bilir, ondan bin dolar.

Adam bir başka papağını işaret ederek onun fiyatının iki bin dolar olduğunu söyler. Hemen söze girer:

  • Peki, bunun marifeti ne? O altı yüz kelime mi biliyor!
  • Hayır, ama o üç yüz kelimeyi hem İngilizce hem Türkçe söyleyebiliyor.

Adam daha uygun bir fiyata papağan bulabilmek için etrafına bakınmış bir üçüncü papağını işaret eder. “Kuşçu o papağının üç bin dolar olduğunu ve üç yüz kelimeyi hem Türkçe hem İngilizce hem de Fransızca söyleyebildiğini anlatır.”
O sırada adamın gözüne bir köşede sessiz sedasız duran oldukça yaşlı bir papağan ilişmiş ve onun fiyatını sorar, Kuşçu:

  • O en pahalısı, tam on bin dolar.

Adamcağız hayretler içinde sorarak:

  • Yahu kaç lisanda kaç kelime biliyor? Kuşçu hemen yanıtlar:
  • Vallahi ben bu papağının şimdiye kadar bir tek kelime ettiğin bile duymadım ama diğer üç papağan, ona her gün sabahtan “saygılar hocam” diye hitap ederler. Belli ki bir kerameti var.

Okumuş muydunuz?

Cehaletle deha arasındaki gerçek fark: dehanın sınırları var, cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.

Whoopi Goldberg