Hani en büyük yalanı söyleme yarışması var...
Hikaye bu ya...
Seyirci, alkışlarla karar verir, kimin kazanacağına...
“Kim daha iyi yalan söyler” diye seyirci ölçer, tartar...
Ve siyasilerden biri çıkar sahneye, “düşüneceğim” der...
“Düşüneceğim” demesi yeter...
Alkıştan yıkılır salon!..
BAŞBAKAN da dün bunu yaptı...
***
Elektrik Kurumu emekçileri, “borcunu ödemeyen” sorumsuzları, karanlıkta bırakıyor.
Haklı!..
“Kurum battı” diye satmaya uğraşıyorlar...
Ama ödemiyorlar borçlarını...
Nasıl ki yurttaşın elektriği kesiliyor, borcunu ödenmeyince...
Bakanlıkların ayrıcalığı ne?
Belediyelerin?
Camilerin?
Hatırı yüksek işletmelerin?
Sim’in ayrıcalığı yoksa, BRT’nin ki ne?
Ödeyen aptal, ödeyen enayi mi?
Ya da kurum, denizin ötesinden gelen özel bir şirketin olsa şimdi, nasıl da öderdi devlet “çatır çatır” parasını...
Baksanıza, iş özele gelince “alım garantili” sözleşme yapıyorlar ha bire...
“İhtiyaç var, yok, sen üret, biz alacak, ödeyeceğiz” diyorlar...
***
Elektrik Kurumu emekçileri adına sendikayı çağırdı dün, Başbakan!..
Dinledi...
Dinledi...
Dinledi...
Ve “düşüneceğim” diyerek, gönderdi...
Düşünecek de, sonra yeniden bildirecekmiş görüşünü...
Daha önce yine böyle bir “kabül”de bulunmuş, elinde “Bakanlar Kurulu” kararı ile çıkmıştı dışarı.
Kurumun “özerk” bir yapıya kavuşacağını ilan etmişti, ‘resmi’ yazı, ‘başlıklı’ kağıt, ‘ıslak’ imzayla...
Üç gün sürmedi...
Vazgeçti!..
***
Başbakan ‘düşünecekmiş’ şimdi...
Düşünecek de öyle karar verecekmiş yani...
Hani o yarışma olsa...
“En iyi yalanı kim söyler” diye...
Ve seyirci ilan etse, şampiyonu...
“Düşüneceğim” demesi dahi yeterdi, salonun alkıştan yıkılmasına...
Salon değil memleket yıkılıyor şimdi...
Her gün biraz daha...
Kimin umurunda?