Düştü, kaldı

Cenk Mutluyakalı

Bir adam Girne’de yolda yürürken düşmüş, kalmış, hastaneye yetiştirmişler ama ölmüş.
“Kalp krizi” dediler.
54 yaşında…

En fazla ölüm böyle oluyor, ilk sırada “kalp” var.
Düştü, kaldı” diyorlar çoğunlukla…
Bir de şunu: “Sapasağlamdı.

***

Bizim gibi nüfusu sınırlı, küçük yerlerde, sağlığı yönetmek kolay sanırsınız… En başta gelen ölüm nedeninin kalp damar hastalıkları olduğu biliniyor, kırk yaşına gelmiş herkes kontrolden geçebilir örneğin… İşte o zaman gerçekten bir sağlık organizasyonu var demektir. Çünkü biliniyor ki en hesaplı ve yararlı olanı, koruyucu sağlık hizmetlerini geliştirmektir…
Belirli bir yaşa gelmişseniz eğer sizi hastaneye çağırır, tepeden tırnağa da kontrol ederler.
Böylece “düştü, kaldı” olmaz.
Sağlık sistemimiz eğer “ticareti” değil de “insanı” alsaydı odağına…

***

Geçen ay “Yolsuzluk Barometresi” yayınlandı.
Öyle laf ola değil, iki akademisyen hazırladı, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Küresel Yolsuzluk Barometresi yöntemleri kullanıldı.

İki ilginç soru var.
Kamu hizmetlerinde rüşvet verme” ve “Kamu hizmetlerinde torpil kullanma” oranları deşiliyor.
Her ikisinde de ilk sırada “Devlet Hastaneleri” çıkıyor!

Rapor yayınlandı.
Siz hiç duydunuz buna dair bir sorgulama, tartışma, itiraz…

Meclis’te bir dolu hekim vekil var.
Tabipler Birliği var, Odası var, sendikası var, Sağlık Bakanlığı var.

Hele “torpil kullanma oranı” ankete göre yüzde 68!

Her yüz kişiden neredeyse 70’i eğer bir “tanıdığı” yoksa hastanede işini yapamıyor.
Öyle diyor araştırma ve doğrusu bunu umursayan da yok artık…

Çünkü kanıksıyoruz!
“Nasılsa değişmez…”

Bir doktoru – aynı doktoru – devlet hastanesi dışında iki farklı şehirde ve dört farklı özel hastane ya da klinikte de görmeyi kanıksadığımız gibi…
İnsan en azından şunu sorgular: Böylesi bir koşuşturma, telaş, yolculuk, yorgunluk içinde sağlıklı tedavi şansı var mı?

***

Ölümün bu kadar sıradanlaşması da sanırım ayrı bir mesele artık…
İnsan hayatının bir değeri kalmadığı zaman çürümeye de alışıyor insan…

Hani kimi zaman bir ev ya da odaya girerseniz, “kokuyor dersiniz” burası, “nasıl da pis…”
Ama birkaç saat orada kalınca artık o koku size gelmez…
Alışırsınız!

***

Sonuç: Düştü, kaldı.!
“Sapasağlamdı…”
Bu devlet…
Bu sistem…
Bu insanlar…