Durumun Farkında mıyız?

Salih Sarpten

Sorumluluk veya sorumlu olma… Üzerinde daha çok düşünmemiz gereken kavramlar. Hele bu sorumluluk ülkenin eğitimi ile ilgili ise…  

Sorumluluk, kişinin kendine ve başkalarına karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerini zamanında yerine getirmesi zorunluluğu… Peki, bugün eğitimi yönetenler, bu zorunluluğun yani bu sorumluluğun farkında mı?

Eğitim adına son bir haftada yaşadıklarımızı kısaca bir bakalım:

  • Gözümüz gibi bakmamız gereken ülkemizin en önemli eğitim kurumlarından Atatürk Öğretmen Akademisi giriş sınavına 352 kişi katıldı. Tüm alanlardan en az 5 net doğru yapamadıkları için sınava katılanların 285’inin puanı hesaplanamadı. Kısacası ülkemiz ortaöğretimden mezun olanların %81’i öğretmen adayı olabilme sınavından sıfır çekti. Yani en temel düzeydeki yeterliliği gösteremedi.
     
  • Yarın (1 Eylül) itibariyle uzaktan eğitim uygulamaları yoluyla okullar yeni eğitim dönemine başlayacak. Bunun için öğretmenlere hizmet içi eğitim faaliyetleri düzenlendi. Yaklaşık 400 öğretmen uzaktan eğitim hizmet içi eğitim etkinliklerine başvurdu. Ne var ki bu eğitim etkinliklerinin hiçbiri yapılamadı. Öğretmenlerin ifadesiyle tam bir fiyasko oldu. Kısacası 400 öğretmene hizmet veremeyen bir uzaktan eğitim yapılanması, 54 bin öğrenciye nasıl hizmet verecek sorusu akıllara düştü…

Evet, sadece ülkemiz değil tüm dünya sağlık açısından zor günlerden geçiyor. Ve evet sadece ülkemiz değil, tüm dünya başta eğitim olmak üzere bir alanda ciddi zafiyetler yaşıyor… Ancak bugün eğitimde yaşadıklarımız zafiyetin çok ötesinde bir şey…

Bu sayfada çok okumuşsunuzdur ama ben yine de tekrar edeyim. Canla başla çalışan, gecesini gündüzüne katan çok sayıda bürokrat, okul yönetici, öğretmen olmasına rağmen;

  • Plansız uygulamalar,
  • Ekonomik kaynakları verimli kullanamama,
  • Çağdaş eğitim ve yönetim kuramlarını sisteme entegre edememe,
  • Uyumsuz ve etkisiz çalışan siyasi kadrolaşmanın yarattığı bürokratik aksamalar,
  • Ve ne yazık ki eğitim bilimi ilkeleri yerine, siyasi kaygılarla karar almanın

Sisteme verdiği zararın farkında mıyız? Eğitime yön verenlerin bütün bunlardan sorumlu olduğunun farkında mıyız?

Eğitim gibi ekonominin de çok ciddi biçimde olumsuz etkilendiği günlerdeyiz. Bir ülkenin ekonomik kalkınmasını o ülke halkının, kişisel ve toplumsal gelişmesine bağlı olduğunun farkında mıyız? Tam da bu nedenle; eğitim, rast gelelikten uzak, ciddî plânlama ve programlamayı gerektiren bir iştir. Eğitim maksatlıdır. Eğitimin belirlenmiş hedeflere ulaşmak gerekliliği vardır… Bütün bunların farkında mıyız?

  • Çok ciddi eğitim kayıpları yaşadığımızı ve önümüzdeki günlerde çok daha fazlasını yaşama ihtimalimiz olduğunu. Bu kayıplar için ortaya konan anlamlı ve nitelikli ne bir projeden, ne de bir programdan söz edilmediğinin farkında mıyız?
     
  • Zaten beceri anlamında diğer ülke çocuklarından geride olan çocuklarımız giderek diğer dünya toplumlarının aynı yaş grubundaki çocuklarından daha da geriye düştüğünü. Çağdaş toplumlar düzeyindeki becerileri çocuklarımıza kazandırmada tüm potansiyelimizi kaybetmek üzere olduğumuzun farkında mıyız?
     
  • Çağdaş bir eğitim sisteminin bireylere sosyal sınıf atlatması gerektiğini, yani sadece doktorların, mühendislerin, avukatların, öğretmenlerinin çocuklarının doktor, mühendis, avukat veya öğretmen olmasının, toplumun sosyo-ekonomik düzeyi düşük sınıfındaki ailelerin çocuklarının dezavantajlı durumlarını sürdürüyor olmalarının bizi toplumsal bir patlamaya adım adım yanaştırdığının farkında mıyız?
     
  • Parası olanla olmayanın, kente oturanla kırsal oturanın, dershaneye gidenle gitmeyenin, özel ders alanla almayanın arasındaki farkın giderek arttığının yani “paranın” yarattığı gölge bir eğitim sisteminin oluştuğunun ve bu sistemin baskın olduğunun farkında mıyız?

Ne yazık ki eğitim dediğimiz sistemin çarkları artık dönmüyor. Ya da daha farklı söylersek “eğitimde sistemi ara ki bulasın” durumuna koşar adım gittiğimizin farkında mıyız?  

Oysa plana, programa, tutarlı ve ilkeli davranışlara, pedagojinin çizgisinden ayrılmamaya, dünyayı takip etmeye, akıl yoluyla elde edilecek uygulamaları işe koşmaya çok ihtiyacımızın olduğu günlerdeyiz… Eğitimi yönetenlerin; çocuk, ergen ve gençlerin bugünü ve yarını için yapması gerekenleri; siyasi kaygılarla ertelememesi, görmezden gelmesi ya da yok saymasının geri dönüşümü mümkün olmayan yaraların açılmaya başladığı günlerdeyiz…

Geldiğimiz durumdaki vahametin farkında mıyız? Eğitimi yönetenler, eğitime yön verenler sorumluluğunuzun farkında mısınız?