Dünya Bankası raporu da, Kuzey Kıbrıs’taki pahalılığı teyit etti

Ödül Muhtaroğlu

Dünya Bankası’nın yayınladığı raporda, Kıbrıslı Türklerin çözüm ve yeniden birleşme için ekonomik gerekçelere sahip olduğu vurgulandı. Ayrıca, Kıbrıs Türk piyasasına giren ürünlerin, muadil ekonomilerden ortalama yüzde 10 ile yüzde 22 arasında daha pahalı olduğu kaydedildi.

Biz de zaten, ülkemizin çok pahalı olduğunu vurguluyorduk. Hatta, Avrupa’nın en pahalı ülkesiyiz diyorduk. Bahse konu pahalılığı, Güney’e geçtiğimiz zaman veya Avrupa’nın pahalı diye nitelendirdiğimiz ülkelerine gittiğimiz zaman da, kendi gözlerimizle görmekteyiz.

Dünya Bankası Raporu’nun da, bu konuyu ortaya koyması önemli bir tespittir. Bu tespitleri doğrulamak için, bizdeki enflasyon rakamlarına bakmamız da yeterli olmaktadır. Ancak, bazı hükümet yetkilileri, her nedense, halen bunun böyle olmadığını söylüyorlar.

Kuzey Kıbrıs’ta, 2025 Haziran ayı itibarıyla yıllık enflasyon, (geçen Haziran’dan bu Haziran’a) yüzde 35.78’e ulaştı. Böylece, yılın ilk 6 aylık toplam enflasyonu da yüzde 17.79 olarak gerçekleşti.

Yıllık enflasyonda, eğitim ana grubunda yaklaşık yüzde 65, Sağlık ana grubunda ise yaklaşık yüzde 57 fiyat artışları olmuştur. Sağlık ve Eğitim’deki enflasyon oranları, genel enflasyon oranının (yüzde 35) oldukça üstünde seyretmektedir.

Öte yandan, 6 ayda TL, dolar kuru karşısında yaklaşık yüzde 12, Sterlin karşısında yüzde 23 ve Euro karşısında yüzde 28 değer kaybetmiştir. TL, 6 aylık enflasyon oranının üstünde değer kaybetmiştir.

Piyasamızın pahalılaşması sonucunda, Rumların kuzeyden alışverişlerinin azalması ve Türklerin, güneyden alışverişlerin artması sonucunda, Maliye çift taraflı gelir kayıplarına uğramakta ve bütçe hedefleri de tutmamaktadır.

Son 1 yıl içinde, güneyden kuzeye geçişler, yaklaşık yüzde 10 azalırken, kuzeyden güneye geçişlerde yaklaşık yüzde 30 artış yaşanmıştır.

Hükümet’in piyasa denetimlerini düzenli olarak gerçekleştirmemesi, pahalılık ve enflasyonu da günden güne artırmaktadır.

Yüksek enflasyon, devletin yılda 2 defa uygulanan hayat pahalılığı ödeneğini de artırmaktadır. Bu bağlamda, devletin bütçe açıkları ve hayat pahalılığı ödeneğini ve diğer yükümlülüklerini karşılayabilmesi için, aldığı borçları da artmaktadır.

Hükümet, yılın ilk 6 ayında, kamu maaşlarını ve piyasaya olan yükümlülüklerini ödeyebilmek için, TL ve Döviz olmak üzere toplamda yaklaşık 10 milyar TL borçlandı. Oluşan faiz ve kur farkları da göz önünde bulundurulduğunda, devletin geri ödeyeceği rakamın 14 milyar TL’ye ulaşması beklenmektedir. Halen de, borçlanmaya devam etmektedir.

Bu arada, raporun diğer detaylarına gelecek olursak, Yeşil Hat ticaretinin yeterli bir alternatif olmadığı belirtilerek, Yeşil Hat üzerinden ticaretin artırılmasına yönelik önerilerde de bulunulmaktadır.

Raporda, “Kıbrıs Türk toplumunun 2024’teki toplam dış satışların yüzde 10’unu oluşturan Yeşil Hat üzerinden ticaretin çok sınırlı kaldığı” kaydedilmektedir.

Yeşil Hat üzerinden ticaret hacminin üç yıllık yükselişin ardından 2024’te yüzde 2 düşüş kaydettiğine işaret edilen raporda, ticaretin çok az üründe (zirvedeki beş kalem ürün toplamın yüzde 81’ini oluşturuyor) toplandığı ve her iki taraftan katı düzenlemeler ve idari kısıtlamalar dayatılması ile geçirilen emtianın genişliğini ve değerini önemli ölçüde azalttığı belirtildi.

Güney’den Kuzey’e geçen ürünlere, iade olanağı olmadan, çifte KDV uygulanması, bazı gıda kategorilerinin dolaşımının (hayvansal olmayan işlenmiş gıda) gıda güvenliği kaygısıyla yasaklanması, neredeyse her ürün için izin ve ön onay istenmesinin başlıca engeller arasında olduğu belirtilen raporda, özellikle hayvansal ürünlerde, yerel üretim söz konusu olduğunda, ithalatı fiilen yasaklayan ve ürün çeşitliliğini kısıtlayıp fiyatlarını artıran koruma düzenlemeleri olduğu kaydedilmektedir.

Ülkemiz ekonomisine tekrardan bakacak olursak, maaşlar ve asgari ücrete yapılan artışlar, yaşanan pahalılık nedeniyle  kısa sürede erimekte ve özellikle kredi kartları borçları günden güne artmaktadır.

Sonuç olarak, Türkiye’deki iç siyasi gerginlikler ve dünya da yaşanan siyasi, ekonomik çatışmalar ve savaşlardan dolayı, oldukça kırılgan olan Türkiye ekonomisi olumsuz etkilenmekte ve TL’nin değer kaybı sürmektedir.

Döviz kurlarının yükselmesi, akaryakıt fiyatlarının artması, ülkemizde de tüm mal ve hizmetlere zam olarak yansımakta, geçinmek zorlaşmakta ve fakirleşme günden güne artmaktadır.