Dönüşümün siyaseti mi? Siyasetin dönüşümü mü?

Asım Akansoy


CTP’nin 25. Kurultay’ını dün gerçekleştirdik. Yeni dönemin başarılı olması sadece CTP’liler için değil, tüm Kıbrıslı Türkler ve siyaset dünyamız için oldukça önemli olacaktır. Buna olan inancımla...

Siyasete duyulan güvenin giderek ortadan kalktığı bir süreçten geçiyoruz. Siyasetteki aşınmanın ana nedeni, siyasetin dönüştürücü gücünü yitirmesidir. Bunun da temelinde, özellikle sol siyasi partilerin statüko ile mücadele süreçlerinde, siyasi gücünü “mevcut”u dönüştürmeye değil, iyileştirmeye yönlendirmesi yatmaktadır. Bunun adına “normalleştirme” çabası diyebiliriz. Toplum, verili koşulların iyileştirilebilme imkanını, radikal demokratik önermeler üzerinden gerçekleşmesini beklemektedir.

Yani ?
Dünya ekonomik sıkıntılar, siyasi sinizm, kültürel boşluk ve kişisel ümitsizliğin hakimiyeti altındayken, “yeni mücadele güçleri”, alternatif yaşam olanakları üzerinden bu kabusu yok etmek için ayağa kalkmaya çalışıyor. Tüm dünyada yönetim sistemi ve unsurları ciddi bir “güvensizlik” altında. Kurumlar, piyasalar, siyaset...İnsanların yeni bir hayat adına “biz” olma arayışı ise, yeni iletişim imkanları, sosyal medya üzerinden yeniden şekilleniyor. Dün iktidarın temel dayanağı olup kontrolu altında tuttuğu kamusal iletişim ya da iletişim olanakları bugün hepimizin cebindeki küçük alet ile büyük bir krize girdi. Bu yeni imkan ise giderek bir eylem aracına dönüştü. Bugün artık iletişim, devletin ya da şirketlerin kontrolunün dışında “özerk bir alan” olarak kabul edilmektedir.

Dünya değişmekte. Sol ve sağ da elbette değişmekte. Dün, kendilerine yüklediğimiz anlamlar ve bu anlamlar üzerinden sahip oldukları yöntemler, davranış kalıpları, sorun çözme metodları, söylem ve toplumsal ilişki biçimleri, siyasi misyonları çok farklı/zıt olan bu iki ana siyasi akımı ciddi anlamda zorluyor. Ve bu durum, bugün siyasetin hayatı yakalama imkanı giderek ortadan kalkıyor. Siyaset, kendi klasik düşünce ve kurumsal yapısı ile sosyal değişime uygun yeni dimamikleri ve söylemleri görmezden geliyor. Bu dışlama hali, çeşitli şekillerde örgütlenmiş sivil grupların, yeni temsiliyet alanı yaratma girişimlerine neden oluyor.

Yani kısacası klasik siyasi yapılanma anlayışı, toplumlarda ciddi bir temsiliyet krizi yaratmakta, klasik katılım kanalları ve etkin görüş iletme yöntemleri yetersiz kalmakta, bu durum yeni arayışlarını gündeme getirmektedir.

Özellikle ekonomik ve sosyal krizin yükseldiği ülkelerde bu girişimler, popüler bir siyasi olguya dönüşmektedir.

Özellikle bilgisayar teknolojisinin gelişmesi ve iletişim kanallarının yaygınlaşması ile, sosyal tartışma mekanları sanal medyaya kaymış ve her geçen gün etkisini, siyasal bağlama taşımış durumda. Bu etki ilerde, giderek daha da büyüyen bir sarmalın içine çekecek siyaset dünyasını. Bugün dünyanın dört bir yanında, iletişim çağının yarattığı imkanlarla, bilgiye ulaşmak bir tuşa bakıyor. Örgütlenmek de öyle. Demokrasi, ulus devlet modelini henüz aşamamış olsa da, var olan temsiliyet krizlerinin ve klasik siyaset anlayışının varolanı tekrarlayan aklı, seçimlere de ilgiyi ve katılımı her geçen gün azaltmaktadır.

Dolayısıyla, yerelin korkunç bir hızla küreselleştiği, eylemin iletişim araçları üzerinden şekillendiği bir yüzyıl başında, sol siyasetin kendini yeniden düzenlerken bu yapısal dönüşüm pratiğini hayata geçirmesi kaçınılmazdır.

Bu aşınmayı aşmak ancak yeni bir siyaset paradigması üretmek ve onun üzerinden sözü örgütlemekle mümkün olacaktır.

Haysiyet, eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesini, farklılık içinde çoğulluk ilkesi üzerinden sürdüren yeni özgürlükçü siyasi akımlar, dünün klasik sol mücadele alanına giderek yerleşiyor.

Toplumların değişen, bireyselleşmenin artan boyutu da, yeni dönemin önemli özellikleri arasında.
Bugünün özgürlük hareketleri, kendini kalıplarını kırarak ve neo-liberal tahakküme karşı görüş üreterek ayağa kalkıyor.

Başarımız, değişen dünya koşullarını dikkate alan bu ve benzer görüşlerin pratiği ile mümkün olacaktır, diye düşünmek mümkün.

Siyaset kendi kalıplarından kurtulmalı ve ezber bozarak, yeni bir düzelemde yol almalıdır. Bu bağlamda siyasetin dönüştürücü güce kavuşması, kendini dönüştürmesi ile mümkün olacaktır.