Dokunulmazlık

Erdinç Gündüz

                                                       

Bir vatandaş olarak beni ilgilendiren tek şey var. O da,  yönetenlerin, ülkemi ve beni nasıl yönettikleridir. Bazen söylentiler,  bazı hallerde ise, bizzat yaşadıklarımla ilgili, her vatandaş gibi, ben de yorumlar, eleştiriler yaparım.  Ve sonuçta,  şikayetim seçimde oy verdiklerimdense, sandığa giderken iki-üç-beş kere düşünürüm.  Sorgulamaya da devam ederim. Esas soru şu: Bir şekilde seçilmiş, meclise girmiş ve de ‘dokunulmazlık’ kazanmış  ‘dokunulmaz kişilerin’,  yeni bir seçim gelinceye kadar hiç sorgulanamayacaklar mı ?

*  *  *

Meclis oturdu, tartıştı ve ‘falanca’ milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması yönünde bir karar aldı.  Söz konusu milletvekilinin bağlı olduğu parti,  ortalığı ayağa kaldırdı. Tartışmalar hala da devam ediyor.

Bir milletvekili ile başlayan bu operasyon devam edecek,  yeni dokunulmazlık kaldırılması kararları olacak mı ? Bilmem... Olursa da şaşırmam ve de hiç yadırgamam. Neden olmasın ki ?

Bazı iddialar, ithamlar var. İtham altında kalanların da,  partilerinin de rahatsızlığı nedendir ki ? Hele hele, eğer iddialar asılsız ise,  ilgili milletvekilleri sonunda temize çıkacak kadar temizse, korkmaları, telaşlanmaları için bir neden var mı ?  

Ben olsam, “Dokunulmazlığımın kaldırılmasını mı istiyorsunuz ? Yaptıklarımı soruşturmak mı istiyorsunuz ? Buyrun dilediğiniz gibi soruşturun. Benim oyum da ‘evet’ derim. Aklandığımda da,  göğsümü kabarta kabarta dolaşmaya başlardım o Meclisin  koridorlarında.


Medya tutuklu

Garip bir başlık oldu. Farkındayım ama gerçek bu.

Bazıları elindeki olanakları zorlayarak yürütmeye çalışıyor işini... Bazıları ise,  yaşamak için büyük sermayedarlara dayamaya çalışıyor arkasını... Bazıları da var ki, zaten sermayedarların elinde.

Ülkedeki gazete sayısı 20 civarındaymış.  Bir deneyin. Sözünü ettiğim ‘bazıları’ sınıflandırmasını siz de yapabilirsiniz. Çok fazla kafa yormadan hem de.

*  *  *

Çok merak ediyorum bu gazetelerin tirajı kaç. Son günlerde büyük bir gayretle öğrenmeye çalışıyorum.  Kesin ve gerçek rakamları öğrenmeyi başarırsam paylaşacağım.

Radyo-TV sayısı da ülke nüfusuna göre fazla büyük. Hangi TV kanalı ne kadar izleniyor sorusuna da cevap arıyorum son zamanlarda. Nasıl öğreneceğimi bilemiyorum, bulamıyorum bir türlü. Ama gene de uğraşıyorum.

*  *  *

Gazeteler, radyolar, televizyonlar çırpınırken, kriz “geliyorummmm” diye avaz avaz bağırırken,  bir de Internet Gazeteciliği, Internet Televizyonculuğu çıkmaz mı ? İp koptu, oyun bozuldu açıkçası.

Internet gazetelerinin sayısı mı ? Bir bilen, bir sayabilen varsa beri gele...

*  *  *

Çok gazete demek ülkede çok okuyan mı var demek ? Hiç de öyle değil. Buralarda,  çok gazete demek çok gazeteci (!) demek oldu artık.

Çok televizyon kanalı demek çok izleyici var mı demek ? Hiç de öyle değil... Sadece çok televizyoncu (!) demek oldu artık.

Ve işin en acı tarafı da, çoğunun, üç sözcüğü biraraya getiremeyen; kullandıkları sözcüklerin anlamını bile bilmeyen; gazetecilik ilkelerini,  bir kez bile okumak zahmetine katlanmayan; ama kendilerini ‘gazeteci-televizyoncu’ ilan eden kişiler olmaları.

Dost acı söyler, değil mi ?

 


 

Sokak Ağzı

“BM Kıbrıs’da çözüm girişimleri için doğru zamanı bekliyormuş... 63’den bu yana 55, 74’den bu yana 34 yıl geçti. Doğru zaman hala bulunamıyor. Uzay boşluğunda kayboldu galiba !!!!” (Cengiz-Lefkoşa)

***

“Anastasiadis tek hedef çözüm demiş... Sizlere büyük bir sır: Aslında Anastasiadis bir Türk ajanıdır. Kafasındaki tek çözüm de ‘Taksim’dir. Benden söylemesi... (Aydın Karam-Lefkoşa)

***

“Paşalar, Başbuğlar elele, kucak kucağa. Hade hayırlısı.” (Hurşid-Mersin)

***

“Vatandaşlık iptalleri gündemdeymiş. Sırada, daha iptaller varmış. Bunu anladık da, bu vatandaşlıkları verenlere ne yapılacak çok merak ettim.” (Münevver-Gönendere)

***

“Ne koltuk be bu koltuk... Seçimde koltuğu kaybetmemek için para da buldular hemen, asvaldlar da dökülür, tamiratlar da yapılır. Vag guzzum vayy...” (Selim Taşcan)

***

“Bozulduk bozulduk. Kabul edin artık. Kökten herşeyimiz bozuldu ve değişti. Kafa yapılarımız da, alışkanlıklarımız da, örf ve adetlerimiz de.” (Müesser)

***

“Vatanın bağrına düşmanlar dayamış hançerini... Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini...  Anlayana.... (Kayhan Candaş-Lefkoşa)

***