Dohni’den iki yakın arkadaş: Akile ve Effie… Ve ardından gelen trajedi…(4)

Sevgül Uludağ

Kıvırcık, sarışın saçlarıyla, harika yemyeşil gözleriyle, Akdeniz güneşinin renklerini taşıyarak geliyor…

Herhangi bir tereddüdü olmaksızın, kendinden emin şekilde geliyor…

Benimle buluşmaya, öyküsünü anlatmaya geliyor…

1974’te, EOKA-B’ciler Dohni katliamını gerçekleştirdiği zaman, Selda Hoca Özdeğirmenci henüz sekizbuçuk aylık bir bebekti ve bu katliamda babasını yitirmişti…

Kendinden büyük ikiz kardeşçikleri vardı: Bekir ve Şevket…

Selda henüz birbuçuk yaşındayken, bu ikiz kardeşçiklerinden birisini, Bekir’i kaybedecekti… Yıl 1975 idi…

Bekir, Lefkoşa’dan alınarak Taşkent’e (Vuno) götürülen yabancı bir peynirden yiyerek zehirlenmişti… Küçük Bekir’in Lefkoşa’ya hastaneye götürülmesi çok zor olmuştu…

Dohni’den göçmen olarak kuzeye getirildiklerinde Vuno’ya yerleştirilmişler, buraya “Taşkent” adı verilmiş ve bu köy, Dohni katliamında eşlerini yitirip dul kalmış olan Kıbrıslıtürk kadınların köyü olarak bilinmekteydi…

Palodya’da ve Pareklişa’da eşleri öldürülmüştü ve artık Kıbrıslırumlar’ın savaş nedeniyle bırakıp gittiği bu terk edilmiş köyde yaşayacaklardı…

Aslında Selda’nın ailesinin bir arabası vardı, mavi bir arabaydı bu – Selda’nın babası Ertem Bekir’in harika bir insan olduğunu anlatacaktı Selda’ya teyzesi Rahme Hanım… Ertem Bekir aslen Lurucinalı’ydı, annesiyle babası ayrıldığı zaman, o da küçük yaşta, yeğenleriyle birlikte Londra’ya yaşamaya gitmişti… Modern, batılı yaşam tarzını işte böylece Londra’da benimsemiş ve 1970 yılında Kıbrıs’a döndüğü zaman bu modern yaşam tarzını sürdürmüştü… 1970 yılında Dohnili Akile Şevket’le evlenmiş, yanına Akile hanımı da alıp mavi arabasıyla Kıbrıs’ın her tarafını dolaşmaya giderlerdi… Selda’nın teyzesi, ona böyle anlatmıştı…

“Annemle babam modern bir çifttiler” diye anlatıyor Selda bana ama onların yüzlerini hatırlamıyor, onları yalnızca fotoğraflarından tanıyor…

“Babamın fotoğraf makinesi vardı… Arabası vardı… Biz çocukları teyzeme bırakıp annemle babam Trodoslar’a gezmeye ve otelde kalmaya giderlermiş… Annem çok modern ve modaya uygun giyinirmiş, saçını yapmadan, doğru düzgün giyinmeden evden çıkmazmış… Rahme teyzeme göre çok iyi bir hayatları varmış annemle babamın… Çok mutluymuşlar… Evet arabamız vardı fakat 1974’te bu arabayı alamadık… Duyduğumuza göre Dohni’den bazı komşularımız bu arabayı alıp kullanmaya başlamışlar…”

Akile Hanım, Lefkoşa’dan ithal bir peynir satın almış ve ailesine yemek üzere götürmüş… 4-5 yaşlarındaki ikizlerinden Şevket zehirlenmiş önce bu peyniri yeyince… Arabaları olmadığı için, küçük Şevket’i Lefkoşa’ya hastaneye köy otobüsü götürmüş…

Sonra ikizlerden küçük Bekir de aynı şekilde hastalanmış, deli gibi vasıta aramaya başlamışlar, araba yokmuş… Yine otobüs onu hastaneye götürmüş ancak otobüs yolda bozulmuş… Lefkoşa hastanesine ulaşıncaya kadar zaman kaybetmişler… Lefkoşa hastanesinden onu Kızılay Hastanesi’ne göndermişler… Burada üç hafta kalmış, tedavi görmüş ama kurtarılamamış… Küçük Bekir hayata veda etmiş… Küçük Şevket, kurtulmuş…

Selda’nın annesi Akile hanım mahvolmuş – önce eşini, sonra da ikiz evlatçıklarından birini kaybetmek moralini çok bozmuş… Hastalanmış… Kansere yakalanmış ve ancak ameliyat masasında durumun ne kadar ciddi olduğunu anlayabilmiş hekimler… Onu kaybetmişler… Yıl 1976…

Selda annesini yitirdiği zaman ikibuçuk yaşında, Şevket de beş yaşındaymış… Öksüz kalmışlar, tamamen öksüz… 1974’te babaları Ertem Bekir’i, 1975’te kardeşleri Bekir’i ve 1976’da anneleri Akile’yi kaybetmişler…


Palekitre Kulübü’nde “Kıbrıs’ta Kayıpları Ararken” etkinliği yapılıyor…

APOP Palekitre Kulübü, İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Kurbanları Örgütü “BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ” ve AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu’yla birlikte ortak etkinlik düzenliyor…

“Kıbrıs’ta Kayıpları Ararken” başlığı altında yapılacak olan  ortak etkinlik 29 Kasım 2019 Cuma akşamı saat 19.30’da APOP Palekitre Kulübü’nde yapılacak. (10 Nefelis Sokağı, Latça-Lefkoşa – Lemon Park yanında).

Etkinlikte açılış konuşmalarını AKEL Parlamento Sözcüsü George Lukaides  ile APOP Palekitre Kulübü Başkanı George Achilleos yapacak. Ardından  YENİDÜZEN ve POLİTİS gazetelerinden okurlarımızın yardımlarıyla yürütmekte olduğumuz  araştırmaları aktaracağız, özellikle Palekitre ile Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamlarıyla ilgili bilgi vereceğiz…

 

KATLİAMDAN SAĞ KURTULAN LİASİ VE MURATAĞA KATLİAMINDA AİLESİNİ YİTİREN HÜSEYİN RÜSTEM KONUŞACAK…

Palekitre katliamından sağ kurtulan, AKEL Merkez Komite üyesi Giorgos Liasis ile tüm ailesini Muratağa katliamında kaybeden, BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ lideri Hüseyin Rüstem Akansoy’un da yaşadıklarını paylaşacağı gecede ayrıca Kıbrıs’ta “kayıplar” gibi insani bir konunun daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunanlar onurlandırılacak.

 

RESSAMLAR TABLOLARINI ARMAĞAN EDECEK…

Etkinlikte Kıbrıslıtürk ressamlar Eda Gökçe ile Aydan Lisaniler, Palekitre ve Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamlarından hareketle yarattıkları üç tabloyu, kulübe armağan edecekler. Bu tablolar “Gerçeğin Rengi” sergisi için çizilmişti, bu serginin küratörü ve kolaylaştırıcısı ressam Nilgün Güney de etkinlikte hazır bulunacak. Etkinlikte Palekitre’de yaşananların yanısıra “kayıplar”la ilgili öyküleriyle tanınan Dr. Derviş Özer de hazır bulunacak.

 

“KAYIPLAR” KONUSUNA KATKIDA BULUNANLARA ÖDÜL VERİLECEK…

Etkinlikte insani bir konu olan “kayıplar”ın daha iyi anlaşılmasına ve gerek Kıbrıslıtürk, gerekse Kıbrıslırum “kayıplar”ın gömü yerlerinin bulunmasına yardımcı olmuş insanlara ödül verilecek.

Etkinlikte Türkçe-Rumca çeviri de yapılacak.

İşte ressamlarımızın Palekitre kulübüne bağışlayacağı, “Gerçeğin Rengi” sergisinden tablolar…

Bu tablolar, Eda Gökçe tarafından Palekitre’nin “kayıp” insanlarının öyküsünden esinlenilerek yaratılmıştı. 1974’te bazı Kıbrıslıtürkler’in yaptığı Palekitre katliamında tüm ailesini yitiren Petros Suppuris, toplu mezardan çıkarılan ailesinin kalıntıları üzerinde bulunan eşyaların bulunduğu kutuyu açarak annesinin ful küpelerini, kardeşçiklerinin ayakkabıcıklarını ve ceplerinden çıkan oyuncakları ressamlara göstermişti… İki tablo, bunlardan hareketle Eda Gökçe tarafından yaratılmıştı…

Aydan Lisaniler tarafından çizilen bu tablo, 1974’te EOKA-B’cilerin katliam yaptığı Muratağa köyünde tüm ailesini yitiren Hüseyin Rüstem Akansoy’un ailesine ait evin kapısını yansıtıyor…

PAZARTESİ DEVAM  EDECEK