Doğallığın özlemi: Lekelerle yüzleşmek

Cenk Mutluyakalı

İnsanlar giderek aynılaşıyor.

Yalnızca sesleri ya da sözleri değil; duruşları, gülüşleri, düşleri de…

Dahası, bedenleri de aynılaşıyor. Dudaklar, tırnaklar, kirpikler, memeler, çizgisiz alınlar… Aynı tornadan çıkmış, aynı vitrinde sergilenmiş gibi. Bu yüzden sıradanlaşıyor insan, sıradanlaşıyor hayat. Sanki hep aynı hoparlörden yükselen kayıtlı diyaloglar, tıpatıp maskeler, birbirini tekrar eden yüzler. O maskelerin ardında ise bilmediğimiz acılar, hırslar, nefesler, kurnazlıklar, hesaplar...

İşte tam da bu düşüncelerle oturduk, Mehveş Beyidoğlu ile bir Eylül akşamüstü, Girne’de Art Rooms Galeri’nin balkonunda. Konu çocuklara geldi, eğitim sisteminin tek tipleştirici özensizliğine; memlekete geldi, düzenin herkesi kendine benzeten hoyratlığına. Elbette sonra “Geçirgen” sergisine… Önce sergiyi gezdik, düşünceler de böyle oluştu zaten...

***

Mehveş'in işlerinde mürekkebin geçirgenliğiyle hayata sızan izler, lekeler, dokular vardı.

Hani hep olumsuz anılır ya lekeler…

Oysa her daim bir hata değil onlar. Kimi zaman bir iz, bir yaşanmışlık, bir sızı ya da bir coşkunun kaydıdır. Bazen korkunun, bazen uçsuzluğun sessiz tanığıdır.

Sanatçı, annesinin hastalık döneminde, kimi çalışmalarını “acılar içinde” üretmiş. Pas, boya, beden izleri ve gündelik lekelerle kendi yolculuğunu açmış. Kusursuzluk beklentisinin karşısına, çatlakların ve kalıcı izlerin değerini koymuş.

İçimizle dışımız bir olabilse” diyor Mehveş Beyidoğlu.

Dışsal kusursuzluk arayışları beni iç dünyama yöneltti” diye ekliyor.

Yüzeye değil, derine; görünene değil, görünmeyene bakıyor.

***

Cervantes’in ölümsüz Don Kişot’unda, insanın gösteriş peşinde koşarak asıl mutluluğu ıskaladığı anlatılır. İşte Beyidoğlu’nun sergisi de bu yanılgının karşısında duruyor. Kusurları gizlemeye çalışan günümüz estetiğinin tersine, o izlere, lekelere, kusurlara bakıyor. Çünkü hakikat, tam da orada saklıdır.

Kusursuzluk talebi hayatın her alanına sinmiş” diyor sanatçı.

Yüzeydeki pürüzsüzlüğün ardında büyük bir boşluk hissetmeye başlamıştım. Tam da o sırada çatlaklarda, lekelerde başka bir hakikat gördüm.

***

Bugünün “güzellik” ya da "estetik" anlayışı izleri silmeye, lekeleri yok etmeye çabalıyor. Oysa hayat oralarda saklı. Ürkmeden, utanmadan, yüzleşerek. Belki de en çok özlediğimiz, tam da bu doğallık değil mi?.

“Geçirgen” sergisi, izleyiciyi kendi lekeleriyle, kendi çatlaklarıyla, kendi yaralarıyla yüzleştiriyor. Hepimize yeniden hatırlatıyor, hakikat, filtresiz o izlerin içinden geçiyor.

  • Girne Art Roomsdaki Geçirgen” sergisi 26 Eylüle kadar uzatıldı. Galeri, 13.30 – 20.30 saatleri arasında ziyarete açık. Türkçe, İngilizce ve Yunanca hazırlanacak üç dilli kataloğu da şimdiden merak ediyorum. Sanata değer katan seçici ve nitelikli duruşları için Art Rooms ekibine ayrıca teşekkürler...