Dizi dizi

Cenk Mutluyakalı

 

Dünyanın dört yanından gülümsüyorlar.
Hani kafesin kapısı açık unutulmuş gibi!
Uçan uçana...
Kapana kıstırılmanın acısını çıkarıyor, her uzun tatilde, ahali...
Roma'dan Venedik'e...
Barcelona'dan Amsterdam'a...
Saint-Tropez Marsilya'ya...
Dünyaya böyle bağlanıyoruz anca!

*  *  *

- “Bir de para yok derler...”
Gidemeyenlerin mutlak ilk tepkisi!
Siz bilmez misiniz, çok “ağlayandan” korkacaksınız daima!
Memleketin gerçek dar gelirlisi bellidir.
Çoğu göçmen insanlar...
Bayram seyran demez çalışırlar...
İliklerine kadar sömürülseler de susarlar.
Küçük sevinçleri vardır.
Kimine sıkıcı gelir Saint-Tropez, onlara Lefkoşa’nın Bayram Yeri’ne razı olurlar...

*  *  *

Hiç hakkını yemeyelim...
Çoğu insanımız da “bankaya borçlu” gezer.
Venedik’in gondolu kim bilir kaç takside bağlanmıştır... Barcelona’dan yenen ‘paela’nın acısı, aylarca zor çıkar!
Yine de gezerler...
“Bizim neyimiz eksik onlardan” psikolojisi insanımı nasıl da çeker!

*  *  *

Güneye geçiyoruz, bayramın son günü!
Nasıl bir kuyruk!
1 saat 27 dakika bekliyoruz, siz anlayınız gerisini...
Hani de bizi “yutacaktı” bu Rumlar?
Koşa koşa gidiyoruz...
Garantör falan aldırmadan...

Hem de görseniz, kemerini bir tamam bağlıyor herkes, camdan çer çöp fırlatan yok!
İnsan, üç adım öteye gitmek için iki saat bekler mi?
Saçmalık ötesi!

*  *  *

Okul kıyafeti almaya gittiğimiz mağazada kadın, çok iyi Türkçe konuşuyor...
- “Nereden öğrendin” diyoruz...
- “Dizilerden” diyor...
Ayakkabıcıdaki kız da Türkçe konuşmaz mı?
- “Türkoloji okudum” diyor...
Ve Hristakis’e gidiyoruz, şeftali kebaba...
Asaf dostumuz zaten 14 senedir orada...
- “Hoş gelmişler” diyor...

*  *  *

Birileri ne kadar “bölmeye” çalışsa da, hayat inadına birleşiyor bir yerden...