Dış Karışmasız Demokrasi

Ünal Fındık

Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşam standardı her geçen gün geriliyor. Bir yandan Türk Lirası kullanımının getirdiği enflasyon ve devalüasyon yükü, öte yandan bütün dünyayı saran pandemi krizi ile Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin getirdiği ekonomik sıkıntılar Kıbrıs’ın kuzeyini yaşanmaz hale getirdi.

Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanlar bütün bunlara ilave olarak bir de hükümet krizi gibi yapay gündemlerle boğuşuyor.

Ülkeyi yönetmek için halktan yetki aldığını iddia edenler aslında ülkenin sırtında büyük bir yük oldular. Çözüm üreteceklerine, sorun yaratıyorlar.

Devletin maliyesini batırdıkları yetmezmiş gibi şimdi de ülkedeki bütün sektörleri batırmak için çabalıyorlar.

Seçimin ardından 4 aya yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen doğru dürüst bir hükümet kuramadılar. Kurdukları hükümetleri bir türlü Ankara’dakilere beğendiremediler.

Seçimden sonra Faiz Sucuoğlu başkanlığında kurulan 2 inci Sucuoğlu hükümeti güven oyu aldıktan 6 gün sonra Faiz beyin Antalya uçağına binebilmesi uğruna, Oğuzhan Hasipoğlu’nu bakanlıktan istifa ettirdi. Taçoy’u Dışişleri bakanlığından, Çalışma bakanlığına kaydırdı. Onun yerine de UBP PM kararına rağmen dışarıdan Tahsin Ertuğruloğlu’nu atadı.

Sonra da bize bu değişimin “Türkiye istedi diye olmadığını” anlatmaya çalışarak halka yalan söyledi.

Ardından Sunat Atun’u görevden almak istedi, onu da beceremedi. Ankara’dan randevu gelince, bu kez Ankara uçağına binebilmek için Atun’u görevden almaktan vazgeçti.

Ankara’da kapalı kapılar ardında ne konuşulduğunu bilemem. Ama Sucuoğlu, Atun gerginliği dönüşte de devam etti. Sonunda başbakan Sucuoğlu Atun’u görevdev almak istedi. Bu kez Cumhurbaşkanı Ersin Tatar imzalamadı. Bunun üzerine Sucuoğlu şartlı istifa mektubunu cumhurbaşkanına verdi ve “ya o, ya ben” dedi. Tatar da “O olmaz, o zaman senin istifanı kabul ettim” dedi.

Böylece 59 günde başbakan istemediği bir bakanı görevden alamadığı için hükümet bitti.

Ardından hiçbir şey olmamış gibi bir tek Sunat Atun’un değiştiği 3 üncü Sucuoğlu hükümeti kuruldu. Güven oylamasına 24 saat kala bu kez küçük ortaklar isyan etti. Adına 100 gün şartnamesi dedikleri metni başbakanın imzalamasını istediler.

Başbakan yine aynı savunmayı yaparak “Türkiye’yi bu işlere karıştırmayın” dedi.

Ama küçük ortakların hükümet kurulmadan önce neden herhangi bir şart ortaya koymadığını, ya da neden bu şartları hükümet protokolü veya programına yazdırmadıklarını ve bunu güven oylamasına 24 saat kala masaya koyduklarını izah etmedi.

Bunu da geçtik. Böylece 3 üncü Sucuoğlu hükümeti de kurulduktan 5 gün sonra bitti.

Şimdi UBP’de konuşulan “Faiz Sucuoğlu’nun Ankara’daki iktidar tarafından istenmediği, bu nedenle kendisinin parti başkanı olarak kalmasında bir sakınca olmadığı, ama başbakanlığı başka bir UBP milletvekiline bırakması gerektiği” dir.

Bu nasıl olacak?

Yine UBP çevreleri bir UBP milletvekilinin başkanlığında UBP-DP-YDP hükümetinin kurulmasında Ankara’nın herhangi bir sakınca görmediğidir. Hatta bunun UBP’nin Türkiye ile ilişkilerinin düzeltilmesine yardımcı olacağı iddia ediliyor.

İddialar UBP’nin 24 milletvekilinden 16’sının bu görüşte olduğu yönündedir. Buna karşılık Sucuoğlu’nun da örgütlerin desteğini aldığı ve bu yönde önemli çaba harcadığı söyleniyor.

Halbuki şimdi tam da yapılması gereken dış karışmasız demokrasiyi yaşama geçirmek ve Ankara’daki müdahalecilere “bırakın da işimizi yapalım” diyebilmekti.

Maalesef UBP’de bunu söyleyebilecek yürekli insan sayısı çok azdır. Onların sesi de çoğunluğun gürültüsü arasında kaybolup gider.

UBP bunu yapamayacağına göre muhalefet bu konuda daha açık olmalıdır. Çünkü bu yapı sürdürülebilir olmaktan çoktan çıktı.

Bunun için müdahaleleri cesaretle göğüsleyecek, demokrasimize dışarıdan yapılacak karışmalara prim vermeyecek ama bunun sonuçlarına da hep beraber katlanmayı bileceğimiz bir yeni yapı kurmak için bu krizi fırsata çevirebilmeliyiz.

Aksi bizi yok oluşa sürükleyecektir. Zaten yapılmak istenen tam da budur diye düşünüyorum.