Devlet mi mandra mı?

Serhat İncirli

Bu ülkede kurallara uymak, herkesin zorunluluğu değil mi?
Meclis Başkanı ya da her hangi bir milletvekilinin bazı dokunulmazlıkları olmakla birlikte, sanırım “pandemi kuralları” açısından “ayrıcalıklı” olduklarını kimse söyleyemez!

-*-*-

“İşgal” dediğimizde bizi “vatana ihanetle” suçlayan zihniyetin önde gelen şövalyelerinden biri olan Zorlu Töre’nin pandemi kuralları ile ilgili tavrı, aslında içinde yaşadığımız coğrafyanın, doğru dürüst kurallar ve kanunlarla yönetilen bir ülke olmadığını kendiliğinden kanıtlamıyor mu?
Töre, pandemi ile bağlantılı olarak “Ayrıcalıklı kişi” midir?
Yoksa “pandemi bitmiştir ve bizim mi haberimiz yoktur”?


-*-*-

Demokratik – hukuk devletinde hiçbir kimse, pandemi kurallarına aykırı bir şekilde davranamaz.
Maske takmak zorunluluksa, takacaksınız.
Pozitif olduğunuz kanıtlanırsa, ona göre kendinizi izole edeceksiniz!

-*-*-

Ya da, yaşadığınız ülkenin gerçek bir devletmiş gibi olduğunun propagandasını yapmaktan geri duracak; Kuzey Kıbrıs’ın işgal altında bir sömürge olduğunu açıkça kabul edeceksiniz.
Bunu söyleyenlere de kızmayacaksınız!

-*-*-

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB), 1 Nisan tarihinde Covid-19 PCR testinin pozitif olduğunu ilan eden Meclis Başkanı’nı üç gün sonra Meclis kürsüsünde görmenin “şaşkınlığı” içerisinde olduklarını açıkladı… 
Maskesiz!
Kurallara rağmen, aslında herkes maskesiz!
Her yerde maskesiz!
Yalama olmuş bir kurallar bütününden söz ediyoruz ki bu da ayrı bir mesele!

-*-*-

Şunu da mutlaka eklemek istiyorum; bu ve benzer konularda sadece “yazılı açıklama” yaparak, “topluca açıklama okuyarak”, ya da cılız ve gariban seslerle “Kıbrıs’ta barış engellenemez – birlik mücadele dayanışma” diye slogancıklarla yetinilecekse, üzgünüm ama sizler de bu sömürge parçasının koltuk değneğinden başka bir şey değilsiniz!
Bu kadar da olmaz be gavollem!

-*-*-

Haaa bu arada belirtelim; Töre, “testlerim negatif” diyor… 
10 gün izole olması gerekir mi, gerekmez mi?
Üç gün içerisinde test mi yapılıyor?
Şimdi Sağlık Bakanı mı istifa etmeli; yoksa film devam mı etmeli?

-*-*-

Lütfen, konuyla alakalı olarak, İngiltere denen ve başımıza, içinde yaşadığımız “Kıbrıs sorunu” denen ağır felaketi durumu getirenlerin yaşam sürdüğü ülkenin başbakanı Boris Johnson’a yaşatılan eziyeti de bir inceler misiniz?
Çünkü Dünya’da “devletler” var; bir de sizinkisi gibi olanlar var!
Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Hain mi?
Hain kim?
Hain olup olmamayı bırakın; kimin gerçek hain olduğu konusunu da geçin; enayi miyim değil miyim?
Bu da önemli!
Evet, enayiyim; çünkü pandemi ile ilgili tüm kurallara, en başından beri uyuyorum!

-*-*-

Bu arada, şu satırları okuduğunuz andan itibaren, bana “maske tak” diyene, gücümün yettiğince tekme tokat girişeceğimi ve hapse girmek için özel çaba harcayacağımı belirtmek istiyorum!

-*-*-

Olmaz gardaş bu kadar!
Olmamalı!

-*-*-

Sen milletvekili olabilirsin; Dianellos’a emistat da atanabilirsin ama kusura bakma; engelli araç park yerine arabanı park edemeyeceğin gibi (ki bunu da yaptın – dosyanda bu suç da bulunmaktadır); pandemiyle ilgili olarak “çok inandığını söylediğin” devletinin kurallarına uymalısın!
Hatta bırak uymayı, vatandaşa örnek olmalısın!
Uymayacaksan; buraların bir devlet değil, olsa olsa “mandra” olduğunu iddia edebilirsin!


Kertiğe gelmemek için 
dikkatli olmak zorundayız!

Birileri diyor ki; “… Elektrik konusunda kasıtlı olarak vatandaşın sinirleri ile oynanıyor ki herkes Kıb – Tek’ten bıksın ve usansın; akabinde de özelleştirilmesini istesin…”
Bu inanış ya da bu iddia yanlış değildir.

-*-*-

Ancak bence “bazılarının hedefi”, sadece bu kadar ucuz ve basit değildir…

-*-*-

Açalım mı?
Evet bu konuyu biraz açalım…

-*-*-

Çok yakın bir gelecekte; Rusya ile Ukrayna arasındaki meseleyle alakalı olarak “referandum” beklentisi olanlar bir hayli fazladır…
Bazı coğrafi bölgeciklerin Rusya Federasyonu’na katılmasını içeren referandumlardan söz ediyorum…

-*-*-

Bu beklenti doğrultusunda, bir şekilde, “toprak ve mülkiyet meselesini de unutturup”, KKTC’yi, kesinlikle Hatay gibi ya da olası Donetsk, Luhansk gibi “kapmak” hedef mi değil mi?
Konuya bence daha yakından bakmak lazım…

-*-*-

“İmkansız, olmaz öyle şey” mi diyorsunuz?
Ben de diyorum ki, “olur olur, bal gibi olur!”…

-*-*-

Yani asıl hedef; Kıbrıs Türk toplumunu “kerteye getirmek”tir!
“Kerteye getirmek” ne demektir?
“Tam yerini ve zamanını bulmak” demektir…    

-*-*-

Kıbrıslılar buna zaman zaman “kertiğe gelmek” veya “kertiğe geldik” şeklinde yorum getirir…
Başka anlamı olmakla birlikte, bence “kerteye gelmek”, bizim ağzımızda “kertiğe gelmek” galini almıştır.
Kısacası, çok dikkatli olmak zorundayız ki bir kertiğe gelmeyelim!

Bu beklenti doğrultusunda, bir şekilde, “toprak ve mülkiyet meselesini de unutturup”, KKTC’yi, kesinlikle Hatay gibi ya da olası Donetsk, Luhansk gibi “kapmak” hedef mi değil mi?
Konuya bence daha yakından bakmak lazım…

-*-*-

“İmkansız, olmaz öyle şey” mi diyorsunuz?
Ben de diyorum ki, “olur olur, bal gibi olur!”…

-*-*-

Yani asıl hedef; Kıbrıs Türk toplumunu “kerteye getirmek”tir!
“Kerteye getirmek” ne demektir?
“Tam yerini ve zamanını bulmak” demektir…    

-*-*-

Kıbrıslılar buna zaman zaman “kertiğe gelmek” veya “kertiğe geldik” şeklinde yorum getirir…
Başka anlamı olmakla birlikte, bence “kerteye gelmek”, bizim ağzımızda “kertiğe gelmek” galini almıştır.
Kısacası, çok dikkatli olmak zorundayız ki bir kertiğe gelmeyelim!

Bir Cumhurbaşkanı nasıl karşılanır? Cumhurbaşkanı Nicos Anastasiades ve eşi, Karadağ Cumhurbaşkanı Milo Dukanovic’in davetiyle resmi bir ziyaret için bu ülkeye gitti. Cumhurbaşkanı ve eşi salı sabahı Cetinje şehrindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda resmi törenle karşılandı… Karşılama töreninde iki ülkenin ulusal marşları çalındı ve şeref kıtası denetlendi… Ok atışı olmadı; Nadreddin Hoca ortada yok; belediye bandosu ve her hangi bir vali yardımcısı ile yalakalar ordusu da söz konusu değil… Bilmem anlatabildim mi sevgili egemen ve eşitçiler!