Ders almak!

Serhat İncirli

Yoksulluktu, pahalılıktı…

Enflasyondu, dövizdeki yükselişti…

 

-*-*-

 

Ve evet devletin adının değiştirileceğini söylemişti bir başka devletin yetkilisi…

Ve bizimkiler bunu bile alkışlamaya başlamıştı…

 

-*-*-

 

Elektrikte kazıklanıyorduk ve onlar para götürüyordu…

Rüşvet kaynıyordu ortalık ve ihale yolsuzluğu…

 

-*-*-

 

Yaz yaz gitsin!

Eleştir…

Kara mizah yap, seni mahkemeye versinler…

 

-*-*-

 

Sabahın karanlığında, aniden bir sallanıverdi ülke; herkes uyandı!

Biz de uyandık!

Ama orada uyanamayanlar, kaçamayanlar oldu!

Hem de yüzlerce!

Belki de binlerce!

 

-*-*-

 

Ve çocuklarımız öldü oralarda…

Çocuklar öldü…

Eşler, anneler, babalar…

Dedeler, dayılar, amcalar…

 

-*-*-

 

Fay hattı yer değiştirmiş!

Doğanın felaketi önlenebilir mi?

Felaket önlenemez de verdiği, vereceği zarar azaltılabilir belki!

Tut fay hattını da kımıldamasın olur mu?

 

-*-*-

 

Olmadı!

Belki de ölenlerin sayısı binlerle yazılacak!

 

-*-*-

 

Enkaz altında kalanlar hemen kurtarılamazsa, akşamları eksilerin çok altına düşen sıcaklıkta donup ölecekler!

Pahalılık mı?

İşsizlik mi?

Sterlin çok mu yükselmiş?

Bay Kemal geliyor muymuş?

Yoksa Tayyip bey kalıcı mıymış?

 

-*-*-

Sahi, Güney’de seçim mi varmış?

Kimler ikinci tura kalmış?

Kim, kim?

 

-*-*-

 

Çocuklarımız öldü oralarda…

Pırıl pırıl…

Bin bir çileyle büyütülen oğullar, kızlar kaldı yıkılan binanın altında…

 

-*-*-

 

Yazıyoruz…

Yazacağız…

Yanlışları yüzlerine vuracağız…

Ve bizi mahkemeye de verecekler…

Ülkelerine sokmayacaklar falan…

 

-*-*-

 

Geeeeeçiniiiiiz!

Çocuklar öldü!

Gencecik pırlantalar…

 

-*-*-

 

Kapkara oldu gökyüzü…

Bakıyoruz, soğuk!

Bakıyoruz, kar!

Bakıyoruz, yıkıntı!

 

-*-*-

 

Ve çaresizlik!

Ve belki bir umut öte yanda!

 

-*-*-

 

Hade be Tanrım!

Haydi be yüce Allah’ım!

Yap bir şeyler!

Yarat bir mucize!

“Çocuklar tamamdır” diye işitelim.

Öğretmenleri, aileleri ve öteki çocuklar ve öteki öğretmenler…

Ve askerler ve Türkler ve Kürtler ve Araplar…

Kardeşler!

Kardeşlerimiz!

“Ölmediler” diye işitelim…

 

-*-*-

 

Televizyon kanallarını kapattım…

İnternetten uzaklaştım…

Uyumaya çalıştım!

Uyuyayım, uyanayım ve “ölmedi çocuklar” diye işiteyim!

Uyuyamadım!

Kulağım televizyonda…

Bakamıyorum…

 

-*-*-

 

Doğa…

Küresel ısınma…

Ve komplo teoriler…

Sonuç; korkunç!

Çocuklar öldü…

Çocuklarımız…

 

-*-*-

 

Sallandık!

Yıkıldık!

Öldük!

Ders mi?

Çıkarır mıyız?

Sarılır daha çok sever miyiz bir birimizi?

Artık sadece insanlık için çalışır mıyız?

Bundan böyle kısa zamanda zenginleşmek için değil, sadece yaşamak için uğraşır mıyız?

Yoksa, çalmaya, yalana, rüşvete, hamasete hep devam mı?

 

-*-*-

 

Şimdi su yok!

Şimdi elektrik yok!

Gaz yok!

İnternet yok!

Yol yok!

Köprü yok!

Ev yok!

Havaalanı yok!

Soğuk var!

Yağmur var!

Kar var!

Korku var!

Yıkıntılar var!

Ölüler var!

Ekonomik yıkımın artışı var!

Keşke “ders almak” da olsa arada!

***

İki tuğla da ben kaldırabilseydim keşke

 

Uyuyoruz…

Çok soğuk…

Üç köpeğimizden ikisi bahçedeki kulübelerinde, kucak kucağa uyuyorlar…

Biri, küçük!

“Süs köpeği” dediğimizden…

Ama ayaklı alarm!

Yatağımızın yanında, lüks yastığında uyuyor…

Üstelik kucağında bir de oyuncağı var…

 

-*-*-

 

Hırlamasını duydum önce…

Kulak kabarttım, havlamaya başladı…

Eşim benden önce davrandı, “deprem oluyor, dolapların kapıları gıcırdıyor, kalk” dedi…

 

-*-*-

 

Tottenham’ın, Manchester City’yi 1-0 yendiği ve zevkten dört köşe olduğum maç sırasında aldığım birkaç duble alkolün tesiriyle sallandığımı sandım!

İyi sallandım!

 

-*-*-

 

Gıcırtılar durdu!

Köpek sakin!

Yatağa uzandım!

İnterneti karıştırdım, depremin merkez üssü Türkiye’nin Güney Doğusu – Akdeniz ve Suriye’nin tam ortası!

 

-*-*-

 

Anladığımdan değil – bildiğimden de değil ama “merkez üssü taaa oralarıysa ve biz bu kadar sallandıysak, oraları yıkılmıştır” diye iç geçirdim…

 

-*-*-

 

Sabahın ilk ışığı, ilk haberler…

Ve sonrası…

Ölü sayısı 76…

Yok hayır 284…

Hayır hayır 900 kadar…

Bini geçti bu yazıyı yazarken…

 

-*-*-

 

Şu anda orada olmak isterdim, tutmayan ellerimle iki tuğla bile kaldırabilseydim keşke…

Veya ne bileyim, deprem mağdurlarına çorba pişirebilseydim…

Elimden ne geliyorsa, yapabilseydim…

 

-*-*-

 

Ve gönlümüz…

Sevgimiz…

Umutlarımız…

Oralarda…

Arama kurtarma ekiplerinin yanında…

Adıyaman’da…

Maraş’ta…

Adana’da…

Osmaniye’de…

Hatay’da…

Malatya’da…

Kilis’te…

Diyarbakır’da…

Antep’te…

Urfa’da…

Suriye’de…

Elbistan’da…

Pazarcık’ta…

 

-*-*-

 

Kalbimiz, yaslı ailelerin yanında…

Mağusa’da…