DALKAVUKSEVERLER

Sami Özuslu

 

 

Önce ‘dalkavuk’ kelimesinin sözlük anlamına bakalım:
“Kendisine çıkar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse… Huluskâr, yağcı, yalaka, yağdanlık, yalpak, yaltak, yaltakçı, kemik yalayıcı, çanak yalayıcı…”
‘Dalkavuk’ olmak için gereken özelliklere bakın.
Bir kere ‘çıkarcı’ olacak.
Kendisine bir çıkar sağlaması muhtemel kişilere ‘aşırı saygı ve hayranlık’ gösterecek.
‘Yaranmaya’ çalışacak.
Eğer bu görevleri yerine getiriyorsa ‘dalkavuk’ sıfatını kazanacak. Ya da eş anlamlılarını…
Huluskâr…
Yağcı…
Yalaka…
Yağdanlık…
Yalpak…
Yaltak…
Yaltakçı…
Kemik yalayıcı…
Çanak yalayıcı…
Rahmetli Kutlu Adalı ‘dalkavuk’lar için ‘hık deyici’ tabirini de kullanırdı.
Ve ‘cuk’ da otururdu!

*  *  *

‘Dalkavuk’lar her zaman vardır.
Çünkü hayata ‘çıkar dünyası’ gözlüğüyle bakan, sadece para ve mal-mülk için değil, makam, mevki, rütbe, sıfat ve benzeri manevi doyumlar için ‘yaranma’ ihtiyacı olanlar hiç eksilmez.
Eskiden kralların dalkavukları vardı.
Şimdi de var!..
Kral olsa da olmasa da, ‘güç sahibi’ kimse, onun etrafında kümelenir bunlar.
Yalakalık yaptıklarının sırtında yaşarlar. Onların artıkları ya da dağıttıklarıyla beslenirler. Parazitler gibi…
Etrafa bakın, onları fark edeceksiniz.
‘Dalkavukluk’ adeta bir meslek…
Sırf bununla geçinenler bile var.
En tipik özelliklerinden biri ise ‘Kral öldü, yaşasın Kral’ diyebiliyor oluşlarıdır.
Yalakalık yaptıklarına ‘mutlak güç’müş gibi davranırlar. Oysa çok da ‘reel’dirler, zira o ‘güç’ün bir süre sonra el değiştireceğini en iyi onlar bilirler.
Güç el değiştirir değiştirmez onlar da saf değiştirirler.
Anında…
‘Kral’ ölmüştür çünkü…
Ve artık ‘Yeni Kral’ vardır.

*  *  *

Buraya kadar bilinmeyen, tuhaf bir durum yok.
Tuhaf olan şu ama: ‘Kral’lar hiç mi tarihten ders almaz? Hiç mi ‘dalkavuk’ların kaypak, çıkarcı, satıcı olduğunu öğrenmezler?
Etrafı saran ve kulağa en yakın olanların aslında ‘en tehlikeliler’ olduğunu nasıl olur da görmezler?
Bakıyorum, gerçekten de ders alan yok!
‘Kral’lar değişiyor.
‘Dalkavuklar’ ise aynı!
Adeta bir ‘Dalkavuk iktidarı’ var.
Her gelenin ‘adamı’dırlar.
Öyle görüntü vermekte üstlerine yoktur.
İç gıdıklayıcıdırlar.
Ego okşamayı çok iyi becerirler.
Güzel sözler, övücü cümleler bulup söylemekte üstlerine yoktur.
Bu yüzden sevilirler.
‘Doğru söyleyen’ ise dokuz köyden kovulur.
Ve genelde ‘dost’tur kovulan.
Zira ‘dost’ acı söyler.
‘Dalkavuk’ tatlı…