Daha insani bir ülkeyi miras bırakmak

Cenk Mutluyakalı

"Ben sizi evimde misafir edemem" diyen adam bir Maraş (Varosha) göçmeni...

Larnaka'da bir apartman dairesinde yaşıyor şimdi...
Kentine ve kendine uzak, denize yakın…

Pek görmek istemediğim yönüyle Kıbrıs sorunu biraz da bu...
Hani kendimizi ısrarla aldattığımız mağduriyet masallarımız var ya…
İnatla karşımızdaki insanın duygularını anlamıyor, “ne yapalım, biz isteriz, onlar istemez” suçlamasıyla avunuyoruz.

***

Sevgül'ün (Uludağ) anlatılmamış öykülerinden biri daha...

1974 savaşında göz göze gelen iki insan tam 47 sene sonra buluştu.

Savaşın o acımasız ve yıkıcı günlerinde, Mehmet'in elinde silah vardı, Gavrilis'in ise çaresizlik…

İnsanlık kazanmıştı o gün...
Tetiği çekmemişti Mehmet…
İki Kıbrıslı, neredeyse yarım asır sonra yeniden görüşmüştü.

Gavrilis Mina, yıllar sonra elinde zeytin ağacından bir teşekkür plaketiyle geldi.
Çok özel bir buluşmaydı, okumamışsanız eğer, Yenidüzen'in sayfalarında öneririm.

***

“Bu defa gelişinizde” diyor Mehmet Bey konuklarına, “Dikmen’deki evimizdeki fırını yakacağız...”
Gavrilis Mina, Maraş göçmeni olarak Larnaka’da küçük bir apartman dairesinde kaldığını anlatıyor, buna karşılık…

“Ben sizi evimde konuk edemem, sizi, Larnaka’ya geldiğiniz zaman istediğiniz tavernada konuk edeceğim” diyor, “İsterseniz deniz kenarında, isterseniz dağda...”

 

İkisi de torun sahibi şimdi…

Elbette savaş çok değiştirdi hayatlarını...

Tıpkı yine Maraş göçmeni dostları Fotis gibi!

İngiltere'ye göç etmiş, kalmış oralarda...

Üstelik ikisi de 15 Temmuz darbesinde EOKA-B'cilerin eziyet ettiği Kıbrıslılar…

Evlerini, sokaklarını, anılarını kaybetseler de nefret yok içlerinde…
Ne ayrımcılık var, ne de düşmanlık…
 

Öyle güzel bir temenniyle tamamlıyor ki Sevgül öyküsünü...

Üzerine başka da söz söylenmez...

 

"Kıbrıs’a bu güzel insani ilişkiler hakim olsa keşke... Bunun için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz ki evlatlarımıza daha insani bir ülkeyi miras bırakabilelim... Bu, hepimizin görevi..."