Dağlar Fare Doğurdu, Sıra Masal Anlatmakta!.

Kutlay Erk

 

14 Eylül buluşmasından sonra liderlerin birlikte ortak açıklama yapmaması, havanda su döven ve yeni bir şey içermeyen bir açıklamayı da BM temsilcisine yaptırmaları hiç de hayra alamet değildi, beklentiler boşa çıktı…

Görünürde bir iyi haber, liderlerin yarın New York’ta BM Genel Sekreteri ile zirve toplantısı yapacağı… Diğer bir iyi haber de, Rumların dışında tüm ilgili tarafların hala daha çözümün tarihini konuşuyor olması… Ama bu haberler ne kadar iyi; neredeyiz, nereye gidiyoruz?! Eide bile referandum tarihi olarak “belki Haziran 2017” diyor artık…

Öyle anlaşılıyor ki, liderler, on altı aylık görüşme sürecinde önemli bir ilerleme yaptı ama kritik ilerleme yapamadı; iki tarafın hassas konularında el-ense çekmekten öteye gidemedi. Kıbrıs Rum siyasetinin 1960’tan beri koruduğu Türkiye’nin garantörlüğüne son verme vizyonuna son dönemde yaptığı vurgunun şiddeti, Kıbrıslı Türklerin ve hatta Türkiye’nin bu konuda açılımlar yapmasını, esneyip – uzamasını da boşa çıkardı. Anastasiadis Kıbrıs Rum siyasetinin bu öngörüsüz stratejisine esir kaldı, diğer tüm isteklerini alsa bile, çözüm için imza atamayacak. Eide‘nin 14 Eylül liderler görüşmesinden önce Yunanistan Başbakanı ile görüşmeye gitmesi büyük bir olasılıkla bu konuda katkı istemek içindi ama o da olmadı anlaşılan… Ve Eide’nin sadece Yunanistan Başbakanı ile görüşmesi, Türkiye Başbakanı ile görüşme yapmaması, sürecin sıkıntı yaratan tarafının Güney Kıbrıs olduğunu ima ediyor.

Anastasiadis’in BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmadan, risk alıp siyasi kararlar vermesi gereken aşamada, topa basıp, topu kendi sahasının dışına atma gayretinde olduğu anlaşılıyor. Gerçi BM açılış dönemi töreninde yapılan konuşmalar, konuşmacının kendi iç siyasi tüketimine yönelik olduğu için diğer üye ülkelerin pek de ilgisini çekmiyor; üyelerin çoğu da New York’ta bulunan diğer delegasyonlarla ikili görüşmelerle meşgul… Dolayısıyla Anastasiadis’in konuşması uluslararası yankı bulacak değil; içerde yankılanıyor ama…

Liderlerin yarın New York’ta Ban ile yapacakları görüşme sürpriz bir sonuç üretecek değil, zaten Akıncı bunun ipuçlarını vermişti. Görüşme sonrası açıklama, 14 Eylül’de Eide’nin okuduğu metinin içeriği gibi olacak. Liderlerin şimdiye kadar büyük iş başardığına vurgu yapılıp, onların çözüm bulma kararlılığına Ban’ın da şahit olduğu söylenecek, liderlerin daha yoğun çalışacakları açıklanacak ve herkes eve!. Görüşmelerin bundan sonrası masal… Giriş tekerlemesi de hazır: “Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, çayır çimen geçerek, lale sümbül biçerek, soğuk sular içerek, altı ayla bir güzde, bir arpa boyu yol gittik”…    

Sürecin bu umut vaat etmeyen aşamaya gelmesinin ana etkeni Güney Kıbrıs siyasetinin hala daha çözüme hazır olmaması, halkını hazırlamaması ve liderlerinin de tepkilere karşı ürkek olması… Ama gene de Anastasiadis’in bir hedefi var elbette… “Elimden geleni yapıyorum, henüz sonuç alamadım, daha denemeye devam edeceğim, gelecek seçimlerde gene beni seçin” demeye getirip görüşme sürecini ‘Arab’ın yalelisi’ gibi uzatmak hedefi olabilir;veya kendi kamuoyuna “Her şeyi denedim ama olmuyor, bir an önce çözüme ulaşmak için ray değiştirmek gerek, yoksa ada bölünecek” diyebileceği zemini yaratmak…İkinci olasılık daha zayıf; en geç bir ay içinde resim netleşecek…

Bu durumu ne değiştirebilir?!. Kuzey’in sokakları ve meydanları… Eğer CTP inisiyatif alır ve tüm barış güçlerinin toparlanması ve eylemli hale gelmesi zeminini yaratırsa ve Kuzey’in sokakları gene “Kıbrıs’ta Barış Engellenemez” sloganı ile inletilebilirse, Kuzey Kıbrıs’ın halkının, lideri ile birlikte, çözüme istekli ve hazır olduğu tüm dünyaya gösterilirse, Güney Kıbrıs’ın lideri ve siyaseti kaçak güreşmeyi sürdürebileceği bir uluslararası siyasi konjenktür bulamayacak. Ama CTP bu inisiyatifi alırsa, barış güçlerini toparlayabilirse… Sendikal Platform bu yönde inisiyatif alacağına dair ipuçları veriyor; toplam ve başarılı bir halk hareketi için siyaset önder olmalı… CTP ise şimdi kendi kurultayına odaklanacak… Karamsar olmamak gerek ama gelinen bu aşamada iyimser olmak için de saf olmak gerek…

Liderlerin on altı aylık görüşme sürecinde, dağlar fare doğurdu. Bundan sonrasında da, 2020 KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına kadar, masal anlatacaklar: “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler top oynarken eski hamam içinde, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, ip koptu, beşik devrildi, anam kaptı maşayı, babam kaptı meşeyi, döndürdüler dört köşeyi …”. Taa ki CTP rolünü oynamaya başlayana kadar, yani tekerlemenin ileri bölümüne kadar: “… bir de gördüm ki, ne göreyim? Adıyla sanıyla, yeşiliyle alıyla, Zümrüdüanka dedikleri değil mi? Süzüm süzüm süzülüp geliyor. Yüzü insan, gözü ahu…”.
Akıncı - Anastasiadis buraya kadar…