Çürük domadezin atılacağı duvarı iyi tespit etmek gerek…

Aslı Murat

1 Nisan günü gerçekleştirilen eylem, öyle ya da böyle, uzun zamandır üzerimize serilen öğrenilmiş çaresizlik örtüsünün aralanmasına yardımcı oldu. O gün, insanların yüzünde oluşan gülümseme ve umut ışığı, bir nebze de olsa toplumsal moralin yükselmesini sağladı. Ama hemen ardından haklı olarak homurdanmalar başladı. Biz neden eylem yaptık?

Aslında bu soru ve ona verilecek yanıt, büyük bir öneme sahip. Eğer içimizde biriken öfkenin, ciddi bir dönüşümü sağlaması gibi bir gailemiz varsa, bundan sonra yürünecek yolun taşlarını döşerken stratejik düşünüp ona göre örgütlenmek zorundayız.

Özellikle son yıllarda daha da derinleşen ekonomik ve sosyal krizler neticesinde, dünyanın pek çok ülkesinde, sokak işgallerinden hükümetin sivil hareketle istifasına varan toplumsal hareketler ortaya çıktı. Bazıları çevre katliamları, bazıları yozlaşmış iktidarlar, bazıları ise hayat tarzına müdahaleden kaynaklanıyorsa da hepsini ortak bölen bir gerçeklik vardı; gittikçe derinleşen yoksullaşma ve geleceksizlik. İşte o noktada, kaybedecek pek bir şeyi kalmayan insanlar ötesini düşünmeden yollara cesaretle düşebiliyor.

***

Düşüyor düşmesine de, nasıl oluyor da sarıyor dört bir yanı isyan ateşi? Randy Shaw, “Aktivistin Kitabı” isimi eserinde, “doğrudan eylemler” ve “halka açık protestolar” arasındaki ayrımı ortaya koyar. Buna göre “doğrudan eylemler” somut stratejik program ve talep listesi ile yola çıkarken, “halka açık protestolar”da onun kadar planlı olmaya lüzum yoktur. Her yıl tekrarlanan sokak eylemlerine benzetir bunları (8 Mart, 1 Mayıs, 17 Mayıs ve yerine göre anma etkinlikleri). Sonucunda, katılan insanlar arasında sosyal ilişkiler gelişir, politik yalnızlaşma hissi azalır, belirli bir kesimin gücü kamuoyu ve medyaya gösterilir ve tabi ki politik mesaj verilir. Ama öfkenin çözüm üretebilen seviyeye çıkabilmesi için başka bir yönteme ihtiyaç duyulur.

Mücadelenin daha da büyümesi için savunma pozisyonu yeterli değildir. Ayrıca konuya hâkim, ayakları yere basan alternatif öneriler sunmak ve stratejik manada örgütlenmek gerekir. Hele de memleketin hemen hemen hepsini ilgilendiren ekonomik çöküş dönemlerinde, istisnalar dışında, birbirinden farklı kesimleri dışlamadan ortak paydada buluşabilmek önemlidir. Shaw, bu noktada proaktif (çözüme yönelik inisiyatif alan) mücadelenin önemine vurgu yapmak için, kitabın “Tepki verme, strateji üret” başlıklı bölümünde, bir sendikacının öldürülmesinin ardından Mary Jones tarafından dile getirilen “Yas tutma, örgütlen!” sözünü hatırlatır.

Zaman, böyle durumlarda dikkate alınması gereken bir ayrıntı. Krizin dinmesini bekler veya başbakan Faiz Sucuoğlu ve bakanlarının geçiştirici açıklamalarına kanıp sabredersek, hareket sönümlenir ve biter. İktidar da kaldığı yerden sömürüye devam eder. Eyleme geçeceksek (ki geçmeliyiz) tereddüde düşmemek, vakit kaybetmemek gerekir.

Bu süreçte hükümet edenlerin açıklamalarını dikkatlice dinlemek, kaydetmek ve kendileri ile çeliştikleri noktaları sürekli deşifre etmek önemlidir. Unutan bir toplumuz, unutmamız için de ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bazen suni tartışmalar bile çıkarabilirler. O yüzden sağ popülist politikalara karşı çıkarken, insanların (özellikle kamu – özel sektör çalışanı) birbirine düşman olmasını engellemek, onları toplumsal ve ekonomik adaletsizliğe karşı birleştirmek için mücadele ağları kurmalıyız. Aynı gemide kimlerin olduğunu iyice ortaya koymalı, iktidarın romantik popülist söylemlerini hiçleştirmeliyiz. Hatta zaman zaman dalga geçerek manasızlaştırmalıyız.

***

Büyük eylemin ardından küçük küçük adımlar peşi sıra geliyor. Mesela yaklaşık dört gündür gençler başbakanlık önünde direniş çadırında kalıyorlar. 6,000 TL maaş alan birine elektrik faturası 1,700 TL gelince, kurumun duvarlarına yumurta fırlattı. Memleket kaos içindeyken kaosu arttıran belediye değişiklik yasasına karşı dün Meclis önünde belediye çalışanları oturma eylemi gerçekleştirdi. Esnaf ve Zanaatkarlar Odası 6 Nisan 2022 Çarşamba günü Girne’de eylem çağrısı yaptı.

Şunu net olarak söyleyebilirim ki, siyasi partilerin mitingleri dışındaki eylemlerin, Lefkoşa merkezinin ötesine geçtiği bir dönem hatırlamıyorum. Bence UBP – DP – YDP iktidarının ortaya koyduğu yönetimsizliğin ve teslimiyetin yarattığı öfke yolunu bulmaya başladı. Bundan sonrası için iradeye sahip çıkmak ve devam ettirmek gerek.

İmrenerek izlediğimiz toplumsal hareketler böyle başlar. Sonrası gelir. Yılmadan, inat ederek, taleplerimizi yaratıcı yöntemlerle ortaya koyarak ve evimiz olan sokakla yeniden barışarak ilerleyebiliriz. Memleketine sahip çıkan, göç etmek istemeyen yeni nesil bunun için hazır, bizim de elimizden gelen dayanışmayı gösterip yakılan ateşi körüklememiz gerekiyor.

 Özlememiş miydik? E hade, daha ne bekliyoruz…