Geçen Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanlığı (CB) seçimleri CTP adayı ve yurtsever siyasi partiler, örgütler ve sosyal-ekonomik-siyasal-köken farklılıkları olmasına rağmen ortaklaştıkları yurtseverlikle destekledikleri Erhürman’ın başarısı ile sonuçlandı. Kuzey Kıbrıs insanları KKTC CB seçti; üçüncü taraflar ise yeni “Kıbrıslı Türk Lideri” seçti… CB Erhürman’a başarılar, Kuzey Kıbrıs seçmenine de yaptıkları tercihten onur duyacakları sonuçlar almalarını dileriz. Şimdi uluslararası siyasetle muhatap olmasından gurur duyacağımız bir Liderimiz var.
Erhürman’ın büyük farkla kazandığı seçim sonucunun irdelenmesinde ve çeşitli yönleri ile yorumlanmasında fayda var. Öncelikle, bu sonuç Ankara hükümetinin ve onun yönlendirdiği kişilerin görevdeki CB Tatar’ı aktif olarak desteklediği herkesin bildiği bir sırdır, eğer sır idiyse… Kıbrıslı Türk seçmen bu müdahaleleri tepki ile karşıladı; hele Cüppeli Ahmet Hoca tuz-biber ekti… Başı bağlı kız öğrencilerin okullara girmesinde yaşanan kriz varken, Hoca’nın Tatar için yaptığı dualar seçmenin bedduasına dönüştü. Almanya yurttaşı futbolcu Özil’den ilham alacak seçmen yoktu, Hulusi Akar’dan akıl alacak eski TMT’ci yoktu, KKTC’de domatesin fiyatını bilmeyen Süleyman Soylu’nun yönlendirmesine itibar edecek seçmen yoktu, sahnedeki şarkıcılar nedeniyle oyunu belirleyecek seçmen yoktu, dönerli mitingler nedeniyle oyunu vereceği adayda karar kılacak seçmen de yoktu… Türkiye’yi yönetenlere bir öğreti olmuş olsun ki KKTC seçimlerine müdahil olmak murat edileni elde etmeye pek yaramadığı gibi yavuz atın pek çiftesine maruz kalmayı yaşamak da var… “Ma kimiynan oynang?!” derler.
MHP lideri Bahçeli’nin KKTC’yi ilhak etmek sözleri sadece Türkiye iç siyasetinde gündem değiştirmek girişimiydi. Diyebilirsiniz ki “akıllı lafını deliye söyletti” bakalım ne tepki alacak, kendi tabanları bile kapılmadı o fikre, öneriye. Destek verdiği adayın seçimi büyük farkla kaybetmesi mevcut Ankara hükümetinin iç siyasette bir seçmen desteği ölçümü oldu ki pek de parlak yansımadı... Onların sorunu; biz kendi işimize bakalım çünkü biz kendi işimizi kendimiz yapabiliyoruz.
KKTC seçmen kitlesinin yerli Kıbrıslı Türklerinin de bu seçim sonuçlarından edineceği öğretiler var. Türkiye kökenli seçmenleri “Ankara ne derse onu yaparlar” gibilerinden düşünmenin çok büyük bir yanılgı olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Defalarca bu köşeden yazdık, anlattık… Annan Planına KKTC’den %65 onay çıkmışsa, Türkiye kökenli seçmenlerin de olumlu oy kullanmasıyla olmuştu. “E ama Ankara Hükümeti de Annan Planını destekliyordu” söylemi vardı… Bu gerekçeyi hiç kabul etmedim; peki ya Ankara hükümetine rağmen Erhürman’a %63 oy nasıl oldu?!.. Kökeni ne olursa olsun, bir seçmen oyunu sorumlulukla kullanmak bilincinde ise dış etkenlere göre değil kendi yaşadıklarına, gözlemlerine, hasletlerine ve siyasi aidiyetine göre oy kullanır. Bunu kimisi kişisel egosu bazında yapar, kimisi toplumsal fayda bazında… Özellikle sol siyasi partiler ve sol siyasal unsurlar, Türkiye kökenli seçmene ektiğinizi biçtiniz; yıllarca dışlamayı ektiniz, seçimlerde dışlandınız; son on yıllarda dostluğu, dayanışmayı, kaynaşmayı ve kaynamayı ektiniz, seçimlerde desteklerini aldınız.
Kıbrıslı Türklerin yaşadığı ilginç deneyimler var. Örneğin onlarca yıl önce İngiltere’ye göç edenlerin nerdeyse tamamı işçi sınıfı idi. Seçimlerde oy kullanmaya başladıklarında işverenlerinin telkin ve yönlendirmeleri ile oy kullanıyorlardı ve dolayısıyla Muhafazakâr Parti’ye oy veriyorlardı. İşçi Partisi ise onları yerel işgücüne rakip gördüğü için dışlıyordu, dolayısıyla oylarını alamıyordu. Süreç içinde Kıbrıslı Türkler etini-kemiğini toparlayınca etrafına bakınıp neyin ne olduğunu öğrenmeye, anlamaya başladı. Yetişen yeni nesiller de gelişince ve bu süreçte de İşçi Partisi yabancı işgücüne olan duruşunu kendi işçi sınıfı için değil sosyalist ideolojinin öğretisi olan “Bütün işçiler kardeştir” şiarı ile yabancı iş gücüne de yakınlaşınca, Kıbrıslı Türklerin de oylarını alabildi… Bu arada bir ilginç nokta daha… İngiltere’ye giden Kıbrıslı Türkler futbol takımı olarak Arenal’i tuttu; Arsenal’in renkleri kırmızı-beyaz… Ve bir benzer örnek daha, Gençlik Gücü Spor Kulübümüzün maddi manevi destekçisi olan Pakistan kökenli işadamımızın bu eğiliminin ardında Gençlik Gücü’nün renklerinin Pakistan bayrağının renkleri gibi yeşil-beyaz olduğunu düşünmemek olası değil.
Demem o ki, yurdumuzdaki yabancı kökenli insanlara yaklaşırken onların hassasiyetlerini bilerek ve saygılı yaklaşmak gerek… Onların bizim yurdumuza bağlılığını artırmak, sadece ekonomik bağımlılıkları ile olası değildir; kucaklanmaları, dayanışma görmeleri, saygı görmeleri ve yurdumuza aidiyet duyduklarını kabullenmemiz ile olasıdır. Bunu yapabilecek kesimler de siyasi ideolojisinin temelinde hümanizm ve emek olanlardır, yani sol siyasettir. Yapmazlarsa, emeklerini sömüren işverenleri oylarını sömürmekte de pek zorlanmayacaktır. Ve geçen hafta yapılan CB seçim sonuçları göstermiştir ki, seçmenin kökeni kullandığı oya kaynak olmamıştır; köken ayırımcılığı KKTC’de sönme sürecinin son aşamalarına ulaşmaktadır.
Son söz de seçimde oy kullanmayan ‘Boykotçu’ kitleye… Sayınız her kaç ise önemli değil, duruşunuz önemlidir. Ankara hükümetinin dediğine oy vermeyen bir seçmen kitlesi tarafından seçilmiş bir CB var… Şimdi o CB Ankara hükümetinin dediğini yapmak zorunda mıdır? Ankara hükümeti de ona istediğini empoze edebileceğinden emin midir? Hayır!. Kıbrıs sorunu görüşme sürecinde kiminle istişare edeceksiniz? Kimse ile istişare etmeden Kıbrıs sorunu bütünlüklü çözüm sürecini başarıyla sonuçlandırmak pek olası değil; akıl akıldan üstündür derler… Kıbrıs Türk tarafı olarak kimin aklını tercih etmeliyiz?! Bütünlüklü çözüm süreci masasının adı 5+1.. Bu 5 içindeki Rum tarafı da Kıbrıs Türk halkının haklarını almak istediğiniz taraf; kiminle o masada ‘yarenlik’ edeceksiniz?! BM daveti ile her görüşmeye gideceğinde Atina’dan geçen Kıbrıslı Rum lider var; keyfinden veya Yunanistan’a talimat vermeye mi gidiyor?! Kıbrıslı Türk lider de Ankara’ya gider… Tarafların görüş alış-verişinde bulunması, aklı akla katmaya çalışması yadırganacak veya eleştirilecek bir konu olmamalı… Tamam, seçimler geçti, ‘Boykotçu’ seçmenleri dert etmeyelim diyemiyorum; entelektüel kapasiteleri yüksek ve kullanacakları oy doğrultusu ne olursa olsun saygı duyulmalı; bu yurdun yönetilmesinde demokratik hak olan oy kullanmayı reddetmek sadece statükoyu tercih anlamına gelebilir ki bu da onlara haksız bir yorum sayılabilir.
Son sözler… CB seçimlerini bitirdik, yeni CB Erhürman işbaşı yaptı… Şimdi ondan özellikle Kıbrıs sorunu çözümü bağlamında ve ayrıca iç sorunlarımızın da çözümlenmesi için söz verdiklerini yapmasını bekleyeceğiz. Boşuna bekliyor olmadığımıza dair inancım yüksektir.