CTP Parti Meclisi’ne farklı bir okuma

Tümay Tuğyan

 


Küçük bir toplum oluşumuz, her alanda ve anlamda bizi kısırlaştıran bir gerçekliğimiz olmaya devam ediyor.

Bu gerçeklik aynı zamanda, her türlü yaşam alanımızı, feodal ilişkilerle şekillendiriyor.

Siyaset de buna dahil!

Aktif siyasetle ilgilenen insanlarımızın oranı, özel koşullarımız nedeniyle fazlaca politize olmuş bir toplum olmamızın da etkisiyle, genel nüfus ölçeğiyle kıyaslandığında hayli fazla.

Ama siyaset içerisinde var olan merdivenleri çıkmayı başarabilenlerin yelpazesi, aynı oranda geniş değil.

Bunun temel nedeni de işte o feodal ilişkiler.

Şu anda söz konusu yapının en belirgin şekilde gözlemlenebileceği parti, Cumhuriyetçi Türk Partisi.

***

Siyasetçi anne ya da babaların çocuklarının da siyasete ilgi duyması kadar doğal bir süreç olamaz.

Siyasi meselelerle haşır neşir bir biçimde büyüyen her insanın, gayrı ihtiyari kendini o sürecin bir parçası olarak bulmasında pek yadırganacak bir durum olmasa gerek.

Ama bu bir siyasi parti içerisinde ‘gelenek’ haline geldiğinde...

Parti yönetimi anneden/babadan, kıza/oğula geçen bir düzenekle şekillenmeye başladığında...

Bu başka başka hayati sorunları da beraberinde getirme riskini taşımaz mı? 

***

Bu yazı hiçbir şekilde, hiçbir kişiyi ya da aileyi hedef alan bir yazı değil.

Peşinen bunun altını çizmeliyim.

Bahsettiğim çerçeve içerisinde hem pek çok arkadaşım, hem de çok değerli siyasetçilerimiz var.

Fakat Temmuz 2013 milletvekilliği erken genel seçimleriyle, Pazar günü yapılan parti meclisi seçiminin sonuçlarının oluşturduğu büyük tabloya dışarıdan bakan biri olarak, söz konusu tablonun birtakım zafiyetler barındırdığını düşünmekteyim.

***

Seçimler, demokrasinin varlığının önemli göstergelerindendir.

Gerek milletvekilleri, gerekse parti meclisi üyeleri, demokratik ortamlarda yapılan seçimler sonucu o mevkilere seçildiklerinden, meşruiyetleriyle ilgili hiçbir soru işareti tabii ki yok.

Ancak taşıdıkları soyadları ve o soyadlarının parti içerisinde sahip olduğu ‘etki’ nedeniyle, CTP ile arasında kan bağı bulunmayan sıradan partililer, söz konusu yarışlara çoğunlukla bir adım geriden başlıyorlar.

Tabii bunun tersi de mümkün.

Yani parti içerisindeki ‘ünü’ pek iyi olmayan soyadları da maalesef kişinin önüne geçerek, O’nun kişilik özelliklerini, yeteneklerini baskılayabiliyor; otomatikman yarışın gerisine düşürebiliyor.

Ya da bazen oğul/kız, babanın ya da annenin siyasi mirasının altında bireysel varlığının mücadelesini vermek durumunda kalabiliyor.

Ailevi bağları bu denli yoğun siyasi yapılarda ortaya çıkan bir diğer büyük ‘risk’ ise, galiba bu bağlar sonucu doğal yollarla oluşan irili ufaklı klikler.

Anne oğulun, baba kızın, amca yeğenin ya da tam tersine oğul babanın, kız annenin, yeğen halanın arkasını ve de savunduklarını kollayarak, farklı farklı fraksiyonlar oluşturuyorlar.

Bütün bu ilişkiler maalesef ki parti içi siyasetin kulvarının zaman zaman sapmasına da sebep olabiliyor.

***

Cumhuriyetçi Türk Partisi son dönemde ciddi sancılar yaşıyor.

Kurultay sürecinin tamamlanmasıyla birlikte, bu sancıların ip gibi kesilmesi mümkün değil.

Ama zaman içerisinde, başta Başkan Yorgancıoğlu olmak üzere üst düzey yönetimin sergileyeceği tavır ve atılacak yapıcı adımlarla bu sancıları en azından asgariye indirmek mutlaka mümkün.

İktidarda olan bir siyasi partinin, vatandaşa hakkıyla hizmet edebilmesi için kendi iç huzurunu sağlamış olması şart.

Bu huzurun kalıcı anlamda sağlanabilmesi adına, mevcut feodal yapının ve bu yapının doğal sonucu olarak ortaya çıkan ‘kliklerin’ kendi aralarında oluşan ya da oluşmaya müsait mücadelelerinin  de gözden kaçırılmaması gerekiyor.