CTP HÜKÜMET KURMALI MI?

Sami Özuslu

Doğrusunu söylemek gerekirse kararsızım.

İçimden ‘Bu koşullarda asla CTP hükümette yer almamalıdır. Hatta Erhürman’ın müdahale ile seçilmiş Tatar’dan görevi kabul etmesi bile hatadır’ demek geçiyor önce…

Ama sonra ‘UBP’li hükümetlerin topluma daha fazla zarar vermesi de doğru değil. Hele seçime giderken UBP’yi orada tutmak bir yığın yeni partizanlık anlamına gelecek. Ankara’nın müdahaleleri daha da sürecek’ diye iç geçiriyorum.

Ardından dönüp yine kaygılanıyorum. Zira hükümete girmek demek TC Yardım Heyeti’nin her işe maydanoz olmaya devam etmesi demek. Ankara’nın ‘şunu yapmazsan para yok’ demesi demek. ‘TC ile iyi ilişkiler kurulmalı’ retoriği kulağa hoş da, Ankara’dakilerin öyle bir gailesi olmadığından, yine fasit daire demek. Dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmek demek…

Bu doğru ama, diğer yandan da kendi partisinin kurultayını dahi yapamayacak, adaylarının zorla çektirildiği bir partiye memleketi ‘al da bildiğin gibi idare et’ demek deyip hükümeti ‘hediye’ etmek de pek insaflı değil.

Tarihi boyunca partizanlığı, adam kayırmacılığı, ötekileştirmeyi siyasetinin temeline yerleştiren UBP’li bir hükümetle devam edilmesine sebebiyet vermek ‘akıl-mantık işi’ olabilir mi?

Hele sarayda da bir UBP’li otururken!..

Evet, ama yine de endişeliyim. Çivisi çıkmış bir devlet yapısı, onuru zedelenmiş bir toplum ve moral değerleri zafiyet içinde bir siyasal elite sahip 300-440 binlik bir nüfusa karşı sürekli ‘buyurgan’ haller içerisindeki bir 84 milyonluk ülke rejimi var orta yerde ve bu ‘orantısız güçler’ mücadelesinde bizim ne yapabileceğimiz konusunda emin olamıyorum bir türlü…

***

Kıbrıs Türk Toplumu içinde sol olan hükümetler döneminde en azından bazı konularda hep daha iyi yaşadı.

Demokrasi ve özgürlükler bunlardan biri mesela… Örnek isteyene BRT’nin şimdiki haline bakmalarını salık verebilirim. O bile yeter de artar!

Dürüstlük, hoşgörü, özgürlükçülük sol hükümetler döneminde çok daha iyi düzeyde olagelmiştir ki zaten bu solun doğasına uygundur.

Sosyal-ekonomik politikalarda da sol ağırlıklı koalisyonlar ‘kendi ayakları üzerinde durma’yı öne çıkarıyorlar. ‘Daha fazla yardım’ yerine, ‘kendi ciğerini kendi yağıyla kavurma’ hedefini öne koyuyorlar.

Bunlar doğrular. Ama Kuzey Kıbrıs’ta Ankara hükümetinin bu kadar alenen her şeye müdahil olduğu bir süreçte özgürlükler, demokrasi, hatta dini tarikatlaşma çabaları ve de ekonomik hedefleri ne kadar ‘kendi kararları ile’ yapabilecektir kurulacak hükümet?

Bundan emin olamıyorum.

***

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman hükümeti kurma görevini aldı. Ne yapmalı?

Bilemiyorum.

Hoş, UBP dışındaki partilerle bir koalisyon oluşturulabilir mi bu ortamda, o bile kesin değil.

Eski ‘4’lü koalisyon’dan söz ediliyor ama DP eski DP değil. HDP de değil. Sadece başkanları değiştiği için değil, Ankara ile ilişkiler bakımından her iki partinin de ‘kafasının karışık’ olduğu aşikar.

Bu ahval ve şerait altında, yani Ankara yönetiminin seçimlere ve kurultaylara botlarla-postallarla-takunyalarla daldığı ve her türlü demokratik kurumu ve mekanizmayı tarumar ettiği bu dönemde ‘bazı merkezlerin hışmından korkmak’ son derece beklenilen bir duygu ve tavırdır.

Dolayısıyla ‘4’lü koalisyon’ kurmak da kolay değildir. Hatta bazı UBP’liler Erhürman görevi alır almaz etrafa “Merak etmeyin, HP CTP ile kurmaz. Yine görev bize dönecek” diye sağa sola mesaj attılar!

Elbette ‘iktidar bizde olacak’ algısı yaratmak ve taraftarlarını yanlarında tutmak için…

Ama yine de CTP’nin bir hükümet kurabilme ihtimali yüzde 100 değil…

Peki ama eğer kuracaksa, bunu neden yapmalı?

Esas soru bu…

Uzun uzadıya tartışılabilir ama bu soruya en kısa cevabım şu:

Umut vermek için!..

En fazla o lazım bu topluma çünkü…