Çözüm sürecinde ilerleme kimilerini rahatsız etti.

Ünal Fındık

Kıbrıs görüşmelerinde yeni bir fırsat penceresi açıldı. Mayıs ayında başlayan görüşmeler aynı hızla çözüm odaklı olarak sürüyor. 3 aylık sürede çok önemli ilerlemeler sağlandı.
Elbette bu ilerlemeler kimilerini rahatsız etti. Kesintili de olsa 5 yıllık Eroğlu döneminde müzakereci koltuğunda oturan ve en küçük bir ilerleme sağlamayı başaramayan Özersay “görüşme süreci ile ilgili endişelerini halkla paylaşma” gereği duydu.
Elbette önceden hem Denktaş’ın, hem Talat’ın ekibinde yer alan, Eroğlu döneminde de müzakere heyetinin başında bulunan Özersay’ın değerlendirmeleri önemlidir. Ama son açıklamasında Eide’nin açıklamasından cımbızla çektiği bir cümleye dayanarak bulunacak çözümün “AB muktesebatına değil,  AB prensiplerine uyumu söz konusu olmalıdır” biçiminde uyarıda bulunması ardından da mülkiyet anlaşmasının açıklanması ile adeta herşey mahfoluyormuş gibi yoğun bir eleştiri kampanyası başlatması hoş olmadı.
Ben bu yaklaşımı Özersay’ın sağ siyasi kulvarda kendisine yer ayırmaya çalışması olarak yorumladım. Elbette siyasette var olabilmek için kendinize bir kulvar bulmanız gerekir. Hele KKTC gibi son iki seçimde ortaya çıkan siyaset kurumuna, siyasi yapıya ve mevcut siyasetçilere güvensizlik hat safhaya çıkmışsa kulvar bulmak hiç de zor değil diye düşünüyorum.
Kuşkusuz süreçten rahatsız olan yalnızca Özersay değil. Dahası kendi döneminde en küçük bir ilerleme sağlayamayan Özersay’ın eleştirilerinde dikkatli bir üslup kullandığını da söylemekte yarar var.
Ama bu konuda yaygara koparan “çözümsüzlük çözümdür” zihniyetindeki Hayır’cı cephenin saldırıları da giderek artıyor.
Görüşme süreci ile ilgili kuşku tohumları ekmeye çalışmak bu aşamada kabul edilebilir birşey değildir.
Gerek AB konusu, gerekse de mülkiyet konusunda sağlanan ilerlemeler sanırım bugüne kadar konuşulan ama bir türlü mutabata varılamayan konulardı.
Görüşme sürecine AB temsilcisinin de dahil edilmesi yeni bir durum değil. Önceden de vardı. Burgenstock’da da vardı, Talat döneminde de, Eroğlu döneminde de AB temsilcisi sürecin bir parçası idi. Zaten geçenlerde bu görev için atanan Nuffel önceden de teknik danışman olarak aynı görevi yapıyordu. Yani masada oturmazdı ama AB konularında her iki tarafın ve tabii BM’nin danışmanı idi.
Kıbrıs bir bütün olarak AB üyesidir. Ancak çözüme kadar AB muktesebatı kuzeyde geçmez. Çözüm olduktan sonra muktesebat kuzeyde de geçerli olacak. Öyleyse şimdiden kuzeyin buna hazırlanması gerekir. Yapılmaya çalışılan da budur. Yoksa elbette kimse iki bölgeliliği ve iki toplumluluğu ortadan kaldıracak adımları atmaz.
Bu konuda geçtiğimiz günlerde Rum basınında çıkan haberlerse olaya ışık tutması bakımından önemlidir.
Filelefteros gaztesi “Kıbrıs Türk tarafı, müktesebata şimdiden uyum olması talebi çerçevesinde, uyum mekanizması oluşturulması ve çözüm sonrası döneme hazırlık yapılması için Avrupa ödeneği verilmesini istiyor. Bu konuda itiraz görünmüyor. Türk tarafı bunun paralelinde Müzakerecisi ve Mustafa Akıncı düzeyinde, anlaşmanın AB’nin birincil hukuku haline gelmesini talep ediyor.” haber yorumunu okuyucularına aktardı.
Mülkiyet başlığında sağlanan ilke anlaşması ise bu zor sorunun çözüm anahtarı olacaktır. Evet Türk, Rum her bireyin mülk hakkı esastır. Bu bugüne kadar bütün görüşme sürecinde zaten vardı.
Peki mülk sorunu nasıl çözülecek?
Bunun için taraflar 3 temel ilke belirledi. “Takas, Tazminat ve İade”. Mülk sorunu bu temel ilkeler çerçevesinde çözülecek.
Peki bir mülkün iade mi, takas mı, yoksa tazminat mı olacağına kim karar verecek?
Bu konuda da eşit sayıda Türk ve Rum üyeden oluşan ve bir de yabancı uzmanın katılacağı bir “Mülkiyet Komisyonu” oluşturulacak. Ayrıca kuzeyde, ya da güneyde bırakılan ve bugün başkalarının kullanımında olan tüm mülkler “kriterlere” ayrılacak. Mülkiyet Komisyonu bu kriterlere uygun olarak yukarıdaki 3 temel ilkeden birine karar verecek.
Takas, tazminat ve iade temel ilkeleri ile Mülkiyet Komisyonu kurulması konusunda son toplantıda mutabakat sağlandığı Eide tarafından açıklandı. Ancak kriterler henüz belirlenmedi. Bu konuda çalışmalar teknik komiteler ve müzakereciler düzeyinde Ağustos ayında da sürdürülecek.
Mülkiyet başlığında varılan ilke anlaşması Rum tarafında bizdekinden daha fazla eleştirildi. Bugünkü kullanıcının haklarının tanınmasının Annan Planı’nın tekerrü demek olduğunu iddia eden Rum Vatandaşlar İttifakı “Anastasiadis–Akıncı anlaşması ile, bir göçmenin evini ve malını geri alıp almayacağına, tazminat mı alacağına, takasa mı teşvik edileceğine bir yabancı yargıç karar verecek. Göçmen evini derhal geri almayacaksa, kentine veya köyüne dönüş hakkı nasıl tanınıyor?” diye sordu.
Rum tarafında Hayır’cı siyasi partiler de yaptıkları açıklamalarda mülkiyette kriterler belirleyerek kullanıcının hakkının korunacak olmasını şiddetle eleştirmektedirler.
Evet hızla çözüme doğru yol alıyoruz. Liderler ve müzakere heyetleri sıkı çalışıyor. Ağustos ayında herkes tatil yaparken müzakere heyetleri görüşmeleri sürdürecek.
Şimdi her zamankinden daha fazla çözüm güçlerinin harekete geçme zamanıdır diye düşünüyorum. İki taraftaki çözüm karşıtları sağlanan ilerlemelerden rahatsızlıklarını yüksek sesle dillendirerek şimdiden olası çözümü önlemeye çalışmaktadırlar. Öyleyse iki taraftaki çözüm güçleri de yaz rehavetini bir an önce üzerlerinden atmalıdır.