Çözüm olmazsa herkes kaybeder!

Serhat İncirli

Kıbrıs’ta çözüm karşıtlarının – her iki tarafta da – en çok kullandığı argüman “güvenlik” sorunudur!

-*-*-

Türk tarafında çözüm düşmanları der ki, “Türkiye giderse Rumlar bizi keser…”
Aslında bu iddia, en çok Türkiye’yi aşağılar…
Çünkü Türkiye’nin esas hedefi burada yaşayan her hangi bir toplumun güvenliğiyse, bu büyüklükte bir ülke, bu güçte bir ordu, illa ki Ada’da kalıp bu görevi yerine getirmek zorunda değildir.

-*-*-

Daha önce de defalarca yazdım, “güvenlik ve garantiler” denen “mesele”, Kıbrıs Türk ya da Rum toplumlarının güvencesi ile alakalı değildir ki bu da ayrı bir konu!

-*-*-

Türkiye, Yunanistan ve Büyük Britanya’nın garanti ettiği, Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğü ve devamlılığıdır…

-*-*-

Türkiye’nin, Kıbrıs’ta her hangi bir tolumun güvenliğini sağlamak adına yasal bir pozisyonu yoktur ve kaldı ki, Türkiye eğer Kıbrıs Türk toplumunu koruyacaksa, değil Ada’da, değil Akdeniz sahillerinde, taaaa Sinop’ta on kişilik “Cyrus Rapid Force” adıyla bir manga asker bulundursa, bu işi rahatlıkla yapar!

-*-*-

Bu Ada’da evet Türkiye’nin varlığı, Türk askeri varlığı tabii ki endişesi olan, Rum toplumuna geçmişten kaynaklı güveni bulunmayan Türk toplumu için elbette büyük bir güvencedir ama aynı şey Rum toplumu için geçerli değildir…

-*-*-

Geçmişteki kötülükler mi?
Katliamlar mı?
Unutmayın, İngilizin kışkırtmasıyla ilk katliamı yapan Kıbrıslı Türklerdir…

-*-*-

Evet karşılıklı çok ciddi insanlık suçları işlenmiştir ama bu utanç verici kötülükleri, bu ahlaksız ve insanlık dışı suçları işleyenler Ada’nın her iki toplumunun tamamı değildir…

-*-*-

Mesele şudur: Çözüm istiyor musunuz istemiyor musunuz?
Geçmişte yaşanan kötülükleri tek bir topluma mal etmekte ısrarcı olmak çözüm istememektir.

-*-*-

Rumlar ne kadar kötülük yapmışsa, biz de o kadar yaptık!
Bizim ne kadar güvenliğe ihtiyacımız varsa, iki katı Rumların vardır!

-*-*-

Efendim geçmişi unutmayız!
Unutmayın tabii ki!
Ben de unutmadım!
Ama affedebilirsiniz!

-*-*-

Çözüm mü çözümsüzlük mü?
Buna karar verin…

-*-*-

Pazartesi Cenevre’de bunu konuşun…
Geçmişten propagandik ve de dandik suçları masaya taşıyarak, o bunu yaptıydı, bu bunu kestiydi, o yollar kapadıydı, bu masumları katlettiydileri bir kenara bırakın!

-*-*-

Çözüm istiyor musunuz?
Evet ya da hayır!
Mazaret uydurmayın!
Bir taraf siyasi eşitlikten, öteki taraf topraktan tavizi versin ve bu mesele kapansın!

-*-*-

Çözüm olmazsa mı?
Çözüm olmazsa, üç beş hırsız, bir kaç ganimetçi, beş on da geri zekalı dışında herkes kaybedecek!
Kıbrıslı da Türkiyeli da Rum da!
Kıbrıs kaybedecek!
Ama sakın unutmayın, isterseniz tehdit olarak da algılayın, kesinlikle Türkiye de kaybedecek!
Bilmem anlatabildim mi?


Hayat kolay değil!

Çok çalışırsınız mesela bireysel idman yaparsınız, “demek hiç yaşantın kalmadı” falan gibi yorumlar yapılır…

-*-*-

Dinlenirsiniz, “ciddi değilsiniz, hayatı ciddiye almıyorsunuz” denir…

-*-*-

Ya da diyete girmişsinizdir, sebebi fazla kilolarınız da olabilir sağlığınız da; “Şunu yersen bir şey olmaz, bunu iç sorun değil”lerle dolar çevreniz… Söylenenlere katılmazsanız küsülür, kızılır!

-*-*-

Kazanırsınız, başarırsınız, her gün üretirsiniz; kimse tebrik etmez; “çok şanslısınız” denir – kazandığınız maddiyatla alakalıysa “kesin çalmıştır” diyen de çoktur mesela…

-*-*-

Ha kaybettiniz veya hata mı yaptınız; “sen zaten anlamazsın ki bu işten” diye karşınıza çıkılır…

-*-*-

Hayatınızda bir ilerleme ya da başarıyla ilgili en küçük bir şey söyleyin, “kendini övüyor” diye eleştirilirsiniz…
“Yaptığı da bir şey mi?” diye küçümsenirsiniz ya da!

-*-*-

Sessiz kalırsınız, “kendine güvenmiyor” veya “bu da satıldı” yorumunu alırsınız…

-*-*-

Kısacası ne yaparsanız yapın, çevrenizde mutlaka sizi vuracak çok şey söylenecektir…

-*-*-

Yaptığınızdan, düşündüğünüzden, yazdığınızdan eminseniz, devam edin!
Takdir, alkış, bravo beklemeden!
Ben öyle yapıyorum…
Ve mutluyum…


Tıp Bayramı’nda KKTC!

Bugün 14 Mart Tıp Bayramı…
Alın size KKTC’den tıpla – sağlıkla alakalı bazı haberler…

-*-*-

Yenidüzen gazetesi yazdı; tüm diyabet hastalarına sadece bir doktor bakıyor…

-*-*-

Bütün gazetelerde haberi var; 7 ayda ikinci kez ambulans çalındı!

-*-*-

Hür İş Federasyonu Başkanı Ahmet Serdaroğlu, Ada Tv’de Meray İçsel Durdu’ya konuk oldu ve özetle dedi ki; “… Girne Askeri Hastanesi’ne gittim… ‘kimsiniz?’ diye sordular, KKTC Kimlik Kartını gösterdim… ‘Biz KKTC vatandaşlarına bakmıyoruz’ dediler… Hastane açılışında böyle denmemişti ama… Kıbrıslı Türklere de bakılacak denmişti… Oradaki görevli, ‘bize öyle bir emir gelmedi’ dedi…”

-*-*-

Kısacası, Girne Askeri Hastanesi’nin KKTC vatandaşı Kıbrıslı Türklere de “bakacağı” iddiası da yalan çıktı!

-*-*-

İlaç yok!
Özellikle “devlette” kanser ilaçları bulunamıyor ve özelde de çok çok pahalı!

-*-*-

Ve Girne Hastanesi hala bitirilmedi…
Ve Güzelyurt Hastanesi’nde inşaata başlanmadı, başlanmasını bekleyenler de azaldı…

-*-*-

Ve Başbakan kan verirken dedi ki, “Sağlıkta ihtiyaç duyulan personeli karşılayacağız…”
Ve KKTC Sağlık Bakanı ile TC Sağlık Bakanı görüştü; dediler ki “Sağlıkta yol haritası belirlendi”…

-*-*-

O harita kaçıncı kez belirleniyor – o personel de kaçıncı kez karşılanıyor hatırlamıyorum – 1974’ten bu yana yarım yüzyılı aşkın süre geçti hala yol – harita belirliyorlar…
Neyse; sağlıktaki tüm emekçilerin bayramını kutluyorum… 


“Bizim kedinin masalı”

Kıbrıslı büyük usta Mehmet Yaşın’ın şiiri geldi aklıma yine...
1979’da yazdı...
Daha önce de yazmıştım…

-*-*-

“Bizim kedinin masalı” adlı şiir şöyle:

-*-*-

Düşünürdüm küçücük bir çocukken / Rum komşumuzun kedisi de / Rum mu diye.
Bir gün anneme sordum / meğer kediler Türk / köpekler Rum'muş / kediciklere köpekler saldırıyormuş.
Günler sonra bir gün / ne göreyim, / bizim kedi / doğurduğu yavruyu yedi.