Coronavirüs, ekonomik tedbir ve adalet

Tümay Tuğyan

Coronavirüs salgını dün dünya genelinde yaklaşık 2 bin 100  kişiyi daha öldürdü. 
Dünyanın en küçük ülkesi olan Vatikan’ın nüfusu kaç biliyor musunuz?
1000!
Son ölümlerle beraber toplam ölü sayısı ise 18 bin 600 civarında. 
Pasifik Okyanusu’nda bir ada ülkesi olan Nauru’nun nüfusu 13 bin 700.
Bir diğer ada ülkesi Tuvalu’nun nüfusu, 11 bin 190. 
KKTC’de ise dün 54 kişi, sokağa çıkma yasağını deldiği için tutuklandı. 

***

Eve kapanmak, elbette zor.
Sıkıntılı günler geçiriyoruz.
Fakat konu sağlığımızsa, hatta bundan da öteye, konu ‘hayatımız’ ve sevdiklerimizin hayatıysa, bu, yapamayacağımız bir fedakarlık olmasa gerek!
Ölüm, burnumuzun ta dibinde!
Bunu artık görelim ve kurallara uyalım, evde oturalım.
Alman turistlerin ülkelerine dönmeleriyle beraber, vaka sayımız aşağılara çekildi ancak hâlâ hem pozitif hem de hatırı sayılır miktarda potansiyel pozitif vakamız var.
Pozitif vakalarla bir şekilde temas edenlerin karantina kurallarına uymaya devam etmesi ise çok ama çok önemli.
İlk testlerde negatif görünmelerine rağmen, ilerleyenler günlerde pozitife dönen örnekler dikkate alındığında, negatif ölçülen risk grubunun, önümüzdeki günlerde pozitif sonuca dönüşme ihtimalinin farkında olup, rehavete kapılmaması şart.

***

Diğer yanda ise bir ‘ekonomi’ meselemiz var.
Keşke şu anda sadece sağlığımız için kaygı duyabilsek ve diğer ‘meselelerin’ çözümü için devletimize gönül rahatlığıyla sırtımızı dayayabilseydik.
Ne yazık ki böyle bir ‘lüksümüz’ yok!
Hükümetin bu anlamda alması gereken önlemleri bir an önce açıklayıp, yürürlüğe koyması ve vatandaşını, en azından olabildiğince bu kaygıdan kurtarması gerekiyor.
Bütçe kaynaklarımız ortada.
Bu kısıtlı kaynaklara ek olarak, Türkiye’den 75 milyon TL’lik bir paket ile Avrupa Birliği’nden 5 milyon Euro tutarında bir sağlık gider takviyemiz olacak.
Mevcut kaynakların bu aşamada çok etkin bir biçimde kullanılması ve ekonomik anlamda öncelikle işsiz kalma, işyerleri kapalı olduğu için parasız kalma riskiyle burun buruna olan insanlarımız için gerekli tedbirleri alması gerekiyor.
Acil ihtiyacımız uzun vadeli ekonomik projeksiyonlar değil, kısa vadeli etkin çözümler.
Tabii bir de adalet!
Vatandaşın, ne üzücüdür ki bu konuda da devletine güveni yok.
Vatandaş kaynakların, adil bir biçimde kullanılacağına inanmıyor. 
Vatandaş kaynakların, adil bir biçimde dağıtılmasını ve örneğin kamuda yapılacak olası maaş kesintilerinin, adaletli bir biçimde yapılmasını talep ediyor.
Ve şeffaflık!
Eldeki olanakların ve bu olanakların nereye, nasıl harcandığını bilmek de, bu ortamda sanırım hepimizin hakkı.