“Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler…”

Sevgül Uludağ

1963’te Ayvasıl katliamında öldürülen en küçük Kıbrıslıtürk olan Ayşecik, Tekke Bahçesi’nde dün toprağa verildi…
Ayvasıl katliamında bazı Kıbrıslırumlar tarafından, ninesi Ayşe Hasan Buba’yla birlikte öldürülen ve henüz 10 yaşında olan Ayşe İbrahim, Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Asistanı Mine Balman, Kayıplar Komitesi Laboratuvar Koordinatörü Adli Antropolog İstenç Engin, Kimlik Saptama Koordinatörü ve Genetik Uzmanı Gülbanu Zorba, Kazılar Koordinatörü Uzman Arkeolog Demet Karşılı,  ailesi ve yakınları, bazı askeri ve sivil yetkililerin katılımıyla düzenlenen cenaze töreniyle toprağa verildi. Cenaze törenine Dışişleri Bakanı Kudret Özersay ve Lefkoşa Kaymakamı Hüseyin Gültekin de katıldı… Cenaze törenine Küçük Kaymaklı Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği liderlerinden, “kayıp” yakını Sevgi Alibaba ve kızkardeşi Süheyla Letife Efendi, Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği yetkilileri de katıldılar. Ayşeciğin tüm ailesi Avustralya’da olduğu için, gerek Kayıplar Komitesi psikoloğu Pembe Ardıç ve diğer yetkilileri, gerek biz, gerek Ayşeciğin Ayvasıl’daki öğretmeni Emirali Özkılıç, törene iyi bir katılım olması için yoğun çaba harcadık.


Tekke Bahçesi kazılarını yürüten ve Ayşecik’ten geride kalanları üzerinde sadece “Ayvasıl” yazılı olan bir mezardan çıkaran Kayıplar Komitesi kazı ekibinin lideri arkeolog Demet Karşılı, defin töreni ardından Ayşeciğin mezar taşına bir lolipop koydu, sosyal medya paylaşımında da “Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler…” dedi…
Ayşeciğin Ayvasıl’da ilkokuldaki öğretmeni olan Emirali Özkılıç da cenaze törenine katılarak Ayşeciğin mezarına üzerinde “Öğretmeni” yazan bir buket çiçek koydu…

DEMET KARŞILI’NIN MESAJI: ÇOCUKLAR ÖLDÜRÜLMESİN, ŞEKER DE YİYEBİLSİNLER…
Cenazeden bir gece önce sosyal medya paylaşımında Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Demet Karşılı, “Ayvasıllı Ayşecik – çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler” başlıklı sosyal medya paylaşımında şöyle yazdı:
“Nâzım Hikmet'in Sadako Sasaki anısına yazdığı ve Zülfü Livaneli'nin bestelediği "kız çocuğu" adlı şiiri ile tanıştığımda, ablalarım beni hayatımın ilk konserine, Lefkoşa Atatürk Stadı'nda Zülfü Livaneli'ye götürmüşlerdi ve sadece 12 yaşında bir kız çocuğuydum. Hiroşima'da Atom bombasıyla yedi yaşındayken öldürülen bir kız çocuğunun on yıl sonraki barışa çağırısını anlatan ve savaş karşıtı bir mesaj olarak tüyleri diken diken eden bu şarkıyı düşünerek ve korkarak günlerce ağlamıştım. Sonra bir arkeolog olarak 2006'da Kıbrıs'a geri döndüğüm ve Kayıp Şahıslar Komitesi'nde çalışmaya başladığım zaman ilk duyduğum hikayedir Ayşecik ve nenesi. Dr.Hüsrev'in arşiv raporlarında yazdığı, tek ayırt edebildiği, bir çukurda nenesine sarılı bulunan küçük bir 'kız çocuğu, Ayşecik'. Fakat sonrasında, Ayşecik ne yazık ki meçhul olarak gömüldü ve nerde olduğu yıllarca bilinmedi. Nasıl bir karma olduysa 80 doğumlu 36 yaşındaki ben, 53 doğumlu olan 10 yaşındaki Ayşeciği, 53 yıl sonra 'meçhul' olmaktan çıkaran ve "kız çocuğu" şarkısına göz yaşları döken 12 yaşındaki kız çocuğu olarak, onu ilk karşılayanlardan biri olacağımı ben de bilmiyordum. Benimle birlikte, Ayşeciği bekleyen, bulmak, kimliklendirmek ve defnetmek için gönülden çok emek veren var. Yarın Ayşeciki saat 10'da Kaymaklı Camisindeki cenaze namazının ardından, Tekke Bahçesi Şehitliği (Halkin Sesi Gazetesinin arkasında) içerisinde defnediyoruz. Ailesinin büyük bir kısmı yurt dışında ve ne yazık ki uygun olmayan koşullardan dolayı adaya gelmiyorlar.
Fakat diliyorum ki Ayşeciği bugün yalnız bırakmayalım, kimsesiz gibi değil ölürken nenesine sarıldığı gibi, yürekten kucaklayarak, çiçeklerle, dualarla, şiirlerle kocaman bir aile gibi birlikte son kez uğurlayalım.
Sevgilerimle.
Huzurla uyu küçük kız.

Kız Çocuğu
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
(Nazım Hikmet Ran 1956).”

MEZAR TAŞINDA BİR LOLİPOP…
21 Mayıs 2016-6 Eylül 2016 tarihleri arasında Tekke Bahçesi Şehitliği’nde Kayıplar Komitesi’nin yürüttüğü kazılar sonucunda açılan bir mezardan çıkarılan ve DNA testleriyle kimliği saptanan Ayşeciğin mezarını kazan ekibin lideri, arkeolog Demet Karşılı idi… Cenaze törenine katılan Demet Karşılı, Ayşecik defnedildikten sonra, mezar taşına renkli bir lolipop koydu… Bu şekerle ilgili olarak cenaze törenine katılan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay, sosyal medya paylaşımında şöyle dedi:  “Yaşayamadığı çocukluğunu simgeleyen bir şeker koydular baş ucuna…Toplu mezarda Neneciğinin kucağında son yolculuğuna çıkan Ayşecik çok uzun bir belirsizlik ertesinde yeniden ve bu kez Şehit dayılarının yanıbaşına defnedildi bugün. O zaten hep ışıklar içindeydi…Allah rahmet eylesin...”

KOMŞULARI AYŞE HANIM DA KATILDI…
Cenaze törenine katılan bir kişi daha vardı, o da Ayşeciğin ailesi henüz Avustralya’ya göç etmeden önce karşı komşuları olan Ayşe Hanım’dı… Ayşe Ataş, Ayşeciğin tüm yakın ailesi – kardeşleri ve annesi – Avustralya’da olduğu için, onlarla haberleşerek, cenaze törenini cep telefonuyla onlara göndermek üzere videoya çekti… Ayşe Hanım bize “1963’ten sonra Göçmenköy’deki göçmen evlerinde komşumuz, arkadaşımızdı Ayşeciğin ailesi… Ayşeciğin babası İbrahim Bey, şöför idi… Çok acı çektiler… Ayşeciğin annesi Huriyaba’yı çok iyi hatırlarım… Viber’den onlarla haberleşiriz, onlar Avustralya’da olsa da… Ayşeciğin ailesi burada olmayacağı için onlara ben gideceğim, sizin adınıza çelenk da alıp mezara koyacağım dedim, öyle de yaptım, çok memnun oldular. Ben Ayşeciğin kardeşi Pamir İbrahim beyle haberleştim, cenazeden sonra ona çektiğim videoları göndereceğim” diye konuştu…
Cenaze törenine Ayşeciğin teyzesi Hatice Hanım da katıldı ve çok üzgündü… Geçen yıl iki kardeşini defnetmişti Tekke Bahçesi’ne ve anneciğini… Bu yıl da Ayşeciğin cenaze töreni için buradaydı…

KÜÇÜK KAYMAKLI CAMİSİ’NDE CENAZE NAMAZI
Ayşe İbrahim için dün sabah 10.00’da önce Küçükkaymaklı Camisi’nde cenaze namazı kılındı. Ardından Tekke Bahçesi’ne gidilerek burada kalıntıları bulunmuş olan boş mezara yeniden defnedildi, din görevlisi dua okudu ve mezarı çiçeklerle donatıldı Ayşeciğin…
Nenesi Ayşe Hasan Buba’yla birlikte öldürülen Ayşe İbrahim, Ayvasıl’daki katliam kurbanı 9 kişiyle birlikte Ayvasıl’da bir toplu mezara gömülmüştü. 13 Ocak 1964’te Dt. Hüsrev Dağseven tarafından İngiliz askerleri eşliğinde açılan mezarlardaki naaşlar Tekke Bahçesi’ne, toplu mezarlardan çıkarılan diğer” kayıp” Kıbrıslıtürklerle birlikte defnedilmişti.
Tekke Bahçesi Şehitliği’nde yapılan kazılarda çıkarılan Ayvasıllı Kıbrıslıtürkler’den 8’inin kalıntıları kimliklendirilerek 22 Ocak 2018’de ayrı mezarlarına defnedilirken, DNA testi o dönemde sonuçlanmayan Ayşe İbrahim’in işlemleri, ancak yakın geçmişte tamamlanabilmişti. Bunun nedeni çocuk kemiklerinden yapılan DNA işlemlerinde daha zor sonuç alınabilmesiydi…
Ayşe İbrahim’in bütün ailesi halen Avustralya’da yaşıyor.
Biz de cenaze törenine katıldık ve Ayşeciğin mezarına bir çelenk koyduk… Ailesinin acısını paylaşıyoruz…