Çocuğunuz Bir Zorba Olarak Yetişiyor Olabilir mi?

Salih Sarpten

Küfürlü konuşan, kaba dil kullanan, en basit oyunun kurallarına uymayı beceremeyen, arkadaşlarıyla tüm iletişimlerinde itme, vurma ve kontrolsüz güç kullanan, utanç duymadan karşındakine şiddet uygulayan çocukların okullarımızdaki sayıları katlanarak arıyor.

Daha açık bir ifadeyle söyleyeyim; okullarımızda akran zorbalığı zirve yapmış durumda. Hiç gündem etmediğimiz, tartışmadığımız, konuşmadığımız, hep görmezden geldiğimiz bu konu katmerlenerek artıyor.

Çocuğunuz da bir zorba olarak yetişiyor olabilir mi?

  • Mesela başka çocuklara acı çektirmekten keyif alıyor olabilir mi?
  • Ya da kendi çıkarları için arkadaşlarını kullanıyor olabilir mi?
  • Dijital dünyadan öğrendiği bir oyunu gerçek hayatına transfer ederek, arkadaşlarını kurban olarak seçip, cezalandırma hakkı olduğuna inanıyor olabilir mi?
  • Ya da evde, okulda, sokakta, sosyal hayatında kural tanımaz, bulunduğu her ortamda, oynadığı her oyunda gücün kendisinde olmasını ve daima kazanan olmayı istiyor olabilir mi?

Kendinden daha zayıf olarak gördüğü arkadaşını dışlama, oyundan çıkarma, hakkında dedikodu yapma, lakap takma, alay etme gibi psikolojik ve duygusal zorbalık yaptığını fark etmemiş olabilirsiniz.

Arkadaşlarına tehdit ederek, göz dağı vererek, küfürlü konuşarak sözel zorbalık yaptığını duymamış olabilirsiniz.

İterek, çekerek, vurarak, hatta ciddi fiziksel yaralanmalara sebep olan “kanlı para”, “bayılma” gibi oyunlarla fiziksel zorbalık yaptığını da görmemiş olabilirsiniz.

Son zamanlarda hızla yayılan; sosyal medyadan uygun görseller gönderme, mesajla rahatsız etme, gün içinde yaşanan bir olayı sosyal medyada duyurma, yayma gibi siber zorbalık yaptığı konusunda da haberiniz olmayabilir.

Hiç fark etmemiş, hiç duymamış, hiç görmemiş, hiç haberimiz olmamış olabilir. Ancak çocuklarımız giderek artan bir oranda böyle büyüyorlar.  Çocuklarımızla ilgili bu gerçeği, “görmezden gelme” durumuna artık bir son vermeliyiz.

Çünkü durum, yukarıda okuduklarınız tam tersi de olabilir. Belki de zorbalığa uğrayan sizin çocuğunuzdur.

Çocuğunuzla ilgili durum hangisi olursa olsun; zorbalık sorunu veli, öğrenci veya öğretmenlerin tek başlarına gösterecekleri çabalarla çözülemez. Akran zorbalığını önleme, okulu kültürünü oluşturan tüm unsurların dahil olacağı çalışmalarla mümkündür. Şüphesiz en büyük sorumluluk Eğitim Bakanlığına düşmektedir.

Her şeyden önce Eğitim Bakanlığı bu sorunu gaile edinmelidir. İşe, akran zorbalığını eğitim en önemli gündemi haline getirmekle başlamalıdır. Öğrenci, öğretmen, veli, idareci, denetmen gibi her unsuru kapsan bütünlüklü bir önleme programı hayata geçirmelidir. Bu programda;

  • Ailelere yönelik bilgilendirme çalışmalarının planlaması,
  • Akran zorbalığı yaptığı tespit edilen öğrencilere yönelik yapılacak uygulamalarda anne-babalara da (veli) sorumluluk verecek düzenlemelerin hayata geçirilmesi,
  • Eğitim tüm kademelerinde psikolojik ve rehberlik servislerinin etkin olarak çalışması için güçlendirilmesi,
  • Okullarda akran zorbalığı odaklanacak bir iç denetim mekanizması  kurulması gibi hususları artık tartışmalı, konuşmalıdır.

Akran zorbalığı, sadece okulların değil, toplumun ortak sorunudur ve hepimizin sorumluluğundadır. Ya akran zorbalığını gaile edinip, eğitimin önde gelen gündemi yapacağız ya da bir neslin kayıp gitmesini sessizce izleyeceğiz.


Gülmece

Nasıl Kazandın?

İki fakülte arkadaşı yıllar sonra sokakta karşılaşır, biri diğerini eve yemeğe davet eder.

  • Oooo bu ev harika, şu salonun büyüklüğüne bak! Nereden buldun bu kadar parayı birader? Duvarlarda nadide tablolar...
  • Gel göstereyim: Gel şu pencerenin önüne... Şuradaki otoyolu görüyor musun?
  • Evet.
  • O oto yolu 20 milyon dolara 4 şeritli olarak yapacaktık. 20 milyon dolara 2 şeritli yaptık, farkı cebe indirdik.

İki yıl sonra iki arkadaş yine karşılaşır...  Bir önceki karşılaşmanın iade ziyareti olsun diye diğer arkadaş söze girer ve “gel bu sefer bize gidelim” der…

  • Vay, vay, var. Oğlum sen bizim eve saray diyordun bu ne böyle? Bizimki bunun yanında kulübe valla, saray asıl burası… Nasıl kazandın bu kadar parayı?
  • Gel nasıl yaptığımı sana göstereyim. Geç şu pencerenin önüne. Bak şurada otoyolu görüyor musun?
  • Hayır!  Yol falan göremiyorum…
  • Tamam işte… Anladın mı !

Okumuş muydunuz?

Her toplum, kendilerinden daha az şanslı olanlara nasıl davrandığıyla değerlendirilir.

Latin Atasözü