Çocuğum Hangi Okula Gitsin?

Salih Sarpten

Kuşkusuz hemen her anne-babanın gibi siz de “çocuğumu hangi okula göndermeliyim?” karmaşasını yaşamışsınızdır… Haftaya ziller çalacak ve okullar açılacak… Bir şeyler öğrenme gailesiyle sınıflar gencecik beyinlerle dolacak… İyi de; acaba “çocuğum okulda ne öğrenecek?” sorununun yanıtını biliyor muyuz?

Belki de, “okuyup doktor olsun, mühendis olsun ya da öğretmen olsun, kendini kurtarsın” düşüncesi hep aklınızdadır… İşte bu düşünce; çocuklarımıza okul seçerken de, okulda ne öğreneceğine karar verirken de hep temel dayanağımız oluyor. Sanırım bu nedenledir ki iyi eğitimi, koleje giriş ya da iyi bir üniversiteye giriş sınav sonuçlarına bağlıyoruz…

İyi ve erdemli insan olma, bilimsel problemleri görebilme, toplumuzun ve insanlığın geleceğine ilişkin doğruları sezebilme, etik, estetik ve doğaya saygıyı içselleştirme gibi öğretiler çok fazla gailemiz değil… Oysa yüzümüzü biraz dünyaya çevirdiğimizde, “en iyi okullar” dediğimiz okullarının temel uğraşının bunlar olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Eğitim bilimi literatürüne bakarsanız; okuma ve anlama kabiliyetini en iyi geliştiren Yeni Zelandalılar, matematiği en iyi öğretip kullandırmasını bilen Finlandiyalılar yabancı dili öğretmede ve öğrenmede en başarılı olan Hollandalılar, fen bilimlerini teknolojiye en iyi aktarıp uygulayan ve bunu en iyi öğreten Japonlar olduğu görmek mümkündür. Benze şekilde lise seviyesinde en başarılı eğitimi veren okulların İskandinav ülkelerinde, en kaliteli mesleki öğretim yapan okulların Almanya’da, üniversite seviyesinde özellikle lisansüstü eğitimde ve sanat dalında en iyi öğretimi veren okulların da ABD’de olduğunu birçok nitelikli sıralamada görebiliyoruz.

Tüm bu ülkelerinin eğitim sistemlerindeki ortak nokta ise şu: Bu ülke eğitim sistemlerinde, her çocuğun kendi hızında öğrenmesine müsaade edilir. Öğrenciler, hızlarına göre sınıf veya seviye geçerler. Ayrıca, iyi bilen öğrenciler az bilen öğrencilere öğretirler veya daha büyük öğrenciler genç öğrencilere yardım ederler. Çocuklar onlarca kitap ve metin arasından hoşlarına gideni seçerler. Arkadaşlarına yardım etme,  sınıf arkadaşıyla rakip değil ekip olma, düşüncesini özgürce söyleme ve beklide en önemlisi; neyi bilip-bilmediğini değil, hangi tutum ve davranışları kazandığının ölçülüp değerlendirilmesi esas alınmıştır.

21’inci yüzyılın gerekli kıldığı eğitimi, Tokyo'daki bir okulun müdürü şöyle özetliyor; "Amaç, çocuklara birtakım gerçekleri öğretip ve onlara bilgi yükledikten sonra, kendi geliştirdiğimiz testlerle, yüklenilen bilginin ne kadarını aldıklarını değerlendirip ölçmek değildir… Biz, yürüyen ansiklopedik insanlar yetiştirmeyi düşünmüyoruz. Biz, öğrenciye kendine güvenmesini sağlayacak eğitim ve onun hayalini, hassasiyetini, öğrenme, anlama aşk ve şevkini arttıracak bir eğitim vermek istiyoruz. Biz öğrencinin konuyu ezberlemesini değil, kavramasını, anlamasını ve o bilgiyi kullanabilmesini istiyoruz. Öğrencilerimizde, bağımsız araştırma ve rapor yazma kabiliyetlerini geliştirmeyi planlıyoruz."

Eğitim sistemimizdeki okulları bu anlayışa taşıyamazsak, çocuğunuz hangi okulda olması, çok bir şey fark ettirmeyecektir… O yüzden anne-baba olarak yapmanız gereken şey okul seçmek değil, eğitim sistemindeki anlayışların değişmesini zorlamak olmalıdır…

------------------------------------------------
 

Aklınızda Bulunsun
 

İlk Kez Okula Giderken

Haftaya okullar açılıyor… Yeni öğretim yılı öğrenci, öğretmen ve anne-babalar tarafından tüm unsurlarıyla yaşanmaya başlayacak. Ancak ne var ki öğrenciler arasında farklı ve karmaşık psikolojiler yaşayan özel bir grup vardır; ilk kez okula başlayacak öğrenciler…

İlk kez okula başlayacak olan birçok çocuk bazı endişelere sahiptir. “Okul dedikleri nasıl bir yerdir?”, “Annem de okula gelecek mi?”, “Oradaki çocuklar neler yapar?”, “Neden okula gidiyorum?”, “Okulda annem olmadan tuvaletimi nasıl yapacağım?” Tüm bunların ve bunlara benzer soruların cevapları okula başlamadan önce çocuğa verilmeli ve gerekli açıklamalar yapılmalıdır. Aksi halde çocuk neyle karşılaşacağını bilemeyecek, yaşadığı zorluklar karşısında çözümler geliştiremeyecektir. Böylesi bir durum okul fobisinin başlangıcını oluşturabilir.

Anaokulu süreci yaşayan bir çocuğun ilk kez okula başlama serüveni daha başarılı geçer.  Çünkü okul öncesi dönemde annesiz olmayı öğrenebilmiştir. Arkadaş, öğretmen, sınıf, servis, kurallar kavramlarına aşina olmuş kendi gereksinimlerini giderebilme becerilerini kazanmıştır. Bu çocuklarda kendine güven duygusu daha fazladır, buna bağlı olarak problemlerini çözme becerilerini öğrenmiştir.

Az çok, “okul nasıl bir yerdir ?” sorusuna doğru yanıt verebilen bir çocuk okula gitmeye hazırdır diyebiliriz. Ancak her şeye rağmen yine de çocuğunuz ortalama bir hafta - on gün doğal bir uyum süreci geçirmesi gerekecektir. Bu aşamada size soruları devam edebilir ve bazı endişelere sahip olabilir. Uyku düzeni ve iştah düzeni bozulabilir. Sabırla sorularını cevaplayın ve ona güven verin.

------------------------------


Anlayana - Gülmece

Aradığım Kız

Bir gencin hatıra notları aşağıdaki yazıyla başlar: 
Uzun zamandır, geleceğe birlikte yürüyeceğim, güzel ancak her söylediğime inanacağından emin olacağım bir kızla evlilik planları yapıyordum. Nihayet gerçekten güzelliğine laf söylenemeyecek bir kızla tanıştım. İlk yemeğe çıkışımızda cep telefonu çaldı. Elini çantasına attı. Kurcaladı, kurcaladı, kurcaladı… Telefon uzun uzun çalmaya devam ediyordu. Bir türlü bulamadı... Sonra o güzel cümle döküldü dudaklarından:
- Evde mi bıraktım acaba?
İşte o an  aradığım kız bu dedim.