Cızırtı!

Cenk Mutluyakalı

 

Plağın bu yüzünü çok sevmiyorum!
Senelerdir 'cızıldıyor'...
Öyle alkollü pamukla silmek, kadife bezle ovalamak işe yaramıyor.

*  *  *

"Nasıl başaracağız" anlatmayı bıraktı liderler, önderler, yön vericiler!
"Nasıl olmayacağını" konuşmaya başladı, yine...
Hangi koşullarda "asla olmaz"ın tarifini yapıyorlar...
Oysa bu tarif, kırk senedir duruyor elimizin altında, küflenmiş ciltlerin üfelenmiş sayfalarında.
Olmayınca hayatımız ne oldu acaba?

*  *  *

Ve böylece kimlikler üzerinden bir çekişmeye tutuşuyor taraflar!
Kendi pozisyonlarına sarılan yığınlar, ‘milli tüccarlık’ üzerinden egemenliğini yarıştırıyor, pozisyonuna sımsıkı tutunuyor!
Etnik duyarlılıklar basıp geçiyor umutların üzerinden...

*  *  *

Plağın bu yüzü epeyi senedir cızırdıyor.
"Nasıl olmayacağını" ezberledik iyice...
Güneye lafım, kuzeye...
Garantörlere, büyük güçlere...
Hepsine...
"Kıbrıs nasıl birleşmez"in masalını anlatmayınız, yeter artık!

*  *  *

- Ondan vazgeçmeyiz!
- Bunu vermeyiz!
- Böylesini kabul etmeyiz!
Noldu yani?
Tüm bunlara sahipken ne oldu?
On sene sonrasını hayal edemezdik geçmişte, şimdi, bir sene sonrasını bilmiyoruz...
Günü kurtarmayı bıraktık, "yaşadığımız saati kurtarmaya" bakıyoruz git gide...
Böylece iyice bencilleşiyoruz...
Pespayelik "sıradanlaşıyor" içimizde, "güvensizlik" dağları aşıyor, “kirleniyoruz” olanca hızıyla...

*  *  *

Zihinlerimize çaktıkları "düşmanlığı" sökmek, "böldükleri" hayatlarımızı yakınlaştırmak, "yırtılan" coğrafyamızı dikmek ve içine kapatıldığımız bu akvaryumdan okyanuslara dökülmek için bu kadar "didiklemekten" vazgeçmek, “diklenmekten” uzaklaşmak gerekiyor artık.
Yutuyorlar bizi!
Çiğniyorlar!
Üzerimizden geçiyorlar!
- Öyle olursa olmaz, böyle olursa olmaz...

*  *  *

"Son şans" değil bu...
Bir kuşağın son şansı, belki de!
Hayatımızı kuşatan ve hapseden ezberlerden kurtulacağımız günler de gelecektir elbette !